Geçtiğimiz Pazar günü, hayatları milli mücadele ile geçen, vatan hasretlerinin büyük bir imana dönüştüğü, Türk kültürünün iki yıldızı Oktay Sinanoğlu ve Attila İlhan'ı muşteşem bir programla, rahmetle andık.
Cenab-ı Hak her ikisine rahmet eylesin ve mekanları cennet olsun.
Onların, her anı samimiyetle dolu hayatları, eserleri, sözleri, tavırları bizlere büyük bir hayat dersi veriyordu, bizlere çok şeyler anlatıyordu; anma programında birbirinden güzel sunum yapan akademisyenler bu gerçekleri koydu önümüze?
Kapanış konuşmasını yapan Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi bu iki değerimizin şahsında hem bilgiye doyduk, hem de tarifi imkansız duygular yaşadık.
Onların vatan hasreti, millet sevgisi, imanlarından kaynaklanıyordu, hasretle gönülden söylediler, gönle girdiler. Onlar gizli bir hazineydiler, kadir ve kıymet bilen bir el, Prof. Dr. Haydar Baş, o hazineleri açığa çıkardı.
Sempozyum konuşmalarının detaylarına girmeyeceğim çünkü sunumlar gazetemizde yayınlanacak. Her biri büyük emekle hazırlanmış, ciddi araştırmalardan sonra önümüze konulmuş sunumlar?
Rahmetli Attila İlhan ve Oktay Sinanoğlu, çok önemli bir hayra da imza attılar; Prof. Dr. Haydar Baş'ın hasretle beklenen Atatürk kitabının tamamlandığını bu programda öğrendik.
Bu tarihi ana vesile oldular. İşte hayırlı bir insan olmak bu olsa gerek, dirisi hizmet ediyor, ölüsü ise hayra vesile oluyor yine hizmet ediyor.
Çok kısa bir zaman sonra da kitap olarak elimize alabileceğiz.
"Atatürk Vatandır" sempozyumlarıyla Atatürk düşmanlarının sesi soluğu kesilmişti, bu eserle nefesleri de kesilecek. Öyle ya sen İngiliz ve Yunan istihbaratının bir elemanı olarak yıllardır dinsiz Atatürk'ü anlat anlat, üstelik millete bunu yuttur, sonra bir er çıksın, bu şer binasını bir anda yerle bir ediversin. Dünyada azap olarak bu onlara yeter herhalde, ahrettekini nasıl olsa yakında görecekler.
Anma programında gündemde olan bir diğer önemli gündem ise Milli Para ve Milli Paralarla Ticaret konusuydu.
2005 yılında İstanbul Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde organize edilen, yüzlerce yerli ve yabancı bilim adamnının sunum yaptığı 1. Uluslar arası Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nde dünyaya tanıtılan Milli Ekonomi Modeli'nin iki önemli konusu olan bu ifadeler, bugünlerde siyasilerimizin ağzında sakız gibi dolaşıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın adına tescilli olan bu iki kavramı sanki kendi projeleriymiş, buluşlarıymış gibi lanse ediyorlar.
Peki, bu intihali yapanlar Milli Para'nın ya da Milli Paralarla Ticaret'in ne olduğunu biliyorlar mı? Hayır? Onlar paranın üzerinde TL yazdı mı milli para zannediyorlar. Bununla yapılan ticarete de milli paralarla ticaret diyorlar.
Tenekenin üzerine altın yazdın mı nasıl altın olmuyorsa, borç alınan yabancı paranın karşılığı basılan para da asla milli olamaz.
Her başına fes geçiren hoca zannedilip akıl almaya kalkılışılırsa, ortaya çıkacak garabet de bundan farklı olmayacaktır.
Milli Para'nın ve de Milli Paralarla Ticaret'in tescilli sahibi Prof. Dr. Haydar Baş hem modelinde, hem de o gün bugündür yaptığı bütün konuşmalarında bu kavramların gerçek tanımlarını ortaya koymaktadır.
Milli Para ve Milli Paralarla Ticaret ifadeleri dünya ekonomi tarihinde Prof. Dr. Haydar Baş'a kadar olan dönemde asla ifade edilmemiştir, ilk ortaya koyan Sayın Baş'tır.
Milli Ekonomi Modeli'nde Milli Para, milletin emek ve üretimi karşılığı basılan paradır; Milli Paralarla Ticaret ise bu Milli Para'yla yapılan ticarettir.
ABD Dolarını borç alıp Merkez Bankası'na koyarak onun karşılığı basılan para, Prof. Dr. Baş'ın ifadesiyle "Doların tercümesi" şeklinde olan para asla Milli Para olamaz.
Bunu yapanlar ancak kendilerini kandırırlar, bir de peşlerinden giden milleti?
Ama neticede, Prof. Dr. Baş'a ait olan projelerin sadece isimlerini alarak ve bu şekilde, yapılan yanlışların üstü örtülmeye çalışılarak yaşanan ve yaşanacak olan kötü gidişata son verilemez. Bu sadece uçuruma giderken gözünü bağlayarak gitmek gibidir.
Uçurumdan, zifiri karanlıktan gerçekten kurtulmak mı istiyorsunuz bunun anahtarı Prof. Dr. Haydar Baş'tadır.
Cenab-ı Hak her ikisine rahmet eylesin ve mekanları cennet olsun.
Onların, her anı samimiyetle dolu hayatları, eserleri, sözleri, tavırları bizlere büyük bir hayat dersi veriyordu, bizlere çok şeyler anlatıyordu; anma programında birbirinden güzel sunum yapan akademisyenler bu gerçekleri koydu önümüze?
Kapanış konuşmasını yapan Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi bu iki değerimizin şahsında hem bilgiye doyduk, hem de tarifi imkansız duygular yaşadık.
Onların vatan hasreti, millet sevgisi, imanlarından kaynaklanıyordu, hasretle gönülden söylediler, gönle girdiler. Onlar gizli bir hazineydiler, kadir ve kıymet bilen bir el, Prof. Dr. Haydar Baş, o hazineleri açığa çıkardı.
Sempozyum konuşmalarının detaylarına girmeyeceğim çünkü sunumlar gazetemizde yayınlanacak. Her biri büyük emekle hazırlanmış, ciddi araştırmalardan sonra önümüze konulmuş sunumlar?
Rahmetli Attila İlhan ve Oktay Sinanoğlu, çok önemli bir hayra da imza attılar; Prof. Dr. Haydar Baş'ın hasretle beklenen Atatürk kitabının tamamlandığını bu programda öğrendik.
Bu tarihi ana vesile oldular. İşte hayırlı bir insan olmak bu olsa gerek, dirisi hizmet ediyor, ölüsü ise hayra vesile oluyor yine hizmet ediyor.
Çok kısa bir zaman sonra da kitap olarak elimize alabileceğiz.
"Atatürk Vatandır" sempozyumlarıyla Atatürk düşmanlarının sesi soluğu kesilmişti, bu eserle nefesleri de kesilecek. Öyle ya sen İngiliz ve Yunan istihbaratının bir elemanı olarak yıllardır dinsiz Atatürk'ü anlat anlat, üstelik millete bunu yuttur, sonra bir er çıksın, bu şer binasını bir anda yerle bir ediversin. Dünyada azap olarak bu onlara yeter herhalde, ahrettekini nasıl olsa yakında görecekler.
Anma programında gündemde olan bir diğer önemli gündem ise Milli Para ve Milli Paralarla Ticaret konusuydu.
2005 yılında İstanbul Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde organize edilen, yüzlerce yerli ve yabancı bilim adamnının sunum yaptığı 1. Uluslar arası Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nde dünyaya tanıtılan Milli Ekonomi Modeli'nin iki önemli konusu olan bu ifadeler, bugünlerde siyasilerimizin ağzında sakız gibi dolaşıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın adına tescilli olan bu iki kavramı sanki kendi projeleriymiş, buluşlarıymış gibi lanse ediyorlar.
Peki, bu intihali yapanlar Milli Para'nın ya da Milli Paralarla Ticaret'in ne olduğunu biliyorlar mı? Hayır? Onlar paranın üzerinde TL yazdı mı milli para zannediyorlar. Bununla yapılan ticarete de milli paralarla ticaret diyorlar.
Tenekenin üzerine altın yazdın mı nasıl altın olmuyorsa, borç alınan yabancı paranın karşılığı basılan para da asla milli olamaz.
Her başına fes geçiren hoca zannedilip akıl almaya kalkılışılırsa, ortaya çıkacak garabet de bundan farklı olmayacaktır.
Milli Para'nın ve de Milli Paralarla Ticaret'in tescilli sahibi Prof. Dr. Haydar Baş hem modelinde, hem de o gün bugündür yaptığı bütün konuşmalarında bu kavramların gerçek tanımlarını ortaya koymaktadır.
Milli Para ve Milli Paralarla Ticaret ifadeleri dünya ekonomi tarihinde Prof. Dr. Haydar Baş'a kadar olan dönemde asla ifade edilmemiştir, ilk ortaya koyan Sayın Baş'tır.
Milli Ekonomi Modeli'nde Milli Para, milletin emek ve üretimi karşılığı basılan paradır; Milli Paralarla Ticaret ise bu Milli Para'yla yapılan ticarettir.
ABD Dolarını borç alıp Merkez Bankası'na koyarak onun karşılığı basılan para, Prof. Dr. Baş'ın ifadesiyle "Doların tercümesi" şeklinde olan para asla Milli Para olamaz.
Bunu yapanlar ancak kendilerini kandırırlar, bir de peşlerinden giden milleti?
Ama neticede, Prof. Dr. Baş'a ait olan projelerin sadece isimlerini alarak ve bu şekilde, yapılan yanlışların üstü örtülmeye çalışılarak yaşanan ve yaşanacak olan kötü gidişata son verilemez. Bu sadece uçuruma giderken gözünü bağlayarak gitmek gibidir.
Uçurumdan, zifiri karanlıktan gerçekten kurtulmak mı istiyorsunuz bunun anahtarı Prof. Dr. Haydar Baş'tadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025