Şayet Başbakan R. T. Erdoğan, konunun Anayasa ve hukuki boyutunu ve mesuliyetini bilmeden Özgür Suriye Ordusu adı verilen “silahlı askeri terör çetesi”ni ülke içinde konuşlandırıyorsa, kendisi ve ülkemiz adına vahim bir vaziyettir. Hayır, bu adımları bilerek atıyorsa, bu durum çok daha vahimdir. Hatay’daki Apaydın kampına milletvekilleri sokulmuyor. Sadece Apaydın kampı değil ki… Suriye sınırına sıfır mesafedeki kampların birçoğu “askeri kamp” ve girişe yasaklı alanlar! Yayladağ girişindeki kamp da, Reyhanlı’nın Bükülmez ve Kuşaklı köylerinde, içerisi askeri mühimmatla dolu olduğu öne sürülen okullar da aynı statüde… Sade vatandaştan söz etmiyoruz; milletvekillerinin girişi yasak! AKP hükümeti, yasal dayanağı bulunmayan özerk ve kurtarılmış askeri bölgeler ihdas ediyor. Kimse, “askeri bölge” filan değil, diyemez; çünkü hükümetin üst düzey tüm yetkili ağızları, kampta Suriye ordusundan kaçan ve kimliklerinin mahrem tutulması gereken askerler olduğunu açıklıyor. Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu, resmen o kampta Suriye’den iltica eden “askerlerin” bulunduğunu ve söz konusu askerlerin kendi istekleri haricinde kimsenin orayı ziyaret edemeyeceğini açıklıyor. Merd-i kıptı şecaat arz ederken sirkatin sörlermiş! Yabancı bir ordunun “kaçak ama kendi devletine karşı hala silahlı çatışmalara katılan askerleri”, hangi yasal çerçevede Türkiye’de tutuluyor? Anayasa, “yabancı askerler”in ülke içinde konuşlandırılmasını TBMM kararına bağlıyor… Böyle bir karar olmaksızın sergilenen bu icraat Anayasa’yı resmen ihlaldir. Dahası millet iradesi, “özel askeri kamplar”a sokulmuyor; ama içeriden asker kıyafetli pozlar, silahlı asker fotoğrafları dışarıya servis ediliyor… Bu askeri kıyafet ve silahlarla poz veren bazı kamp sakinleri, TV’lere “akşamları sınırı geçip çatışmalara katılıyorum, sonra geri dönüyorum” açıklamaları yapıyor. Uzmanların ve vekillerin ifadesiyle, bal gibi askeri kamplar buraları! Halbuki Anayasa’nın 92. maddesi, yabancı askerin ülke içinde TBMM izni olmaksızın konuşlandırılmasına imkan vermiyor. Bazı akl-ı evveller, akşamları Suriye’ye gidip çatışan sabahları da avlanmazsa geri dönen bu silahlı askerleri mülteci statüsüne sokarak AKP’nin Anayasa ihlalini kurtarmaya çalışıyor… Siz onu milletin külahına anlatın! Bunlar mülteci değil… Eli kanlı askeri çete! Sadece Suriye’de avlanmıyorlar; Kilis’te, Hatay’da bile racon kesiyorlar. Mültecilerdeki mağduriyet, mazlumiyet ve masumiyet bunlarda ne arar!? BM’nin Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözlesmesi’ne göre mültecinin tarifi ve vaziyeti belli: “Irkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi.” Milletvekillerinin içeriye sokulmadığı kamplardaki Suriyeli askeri çetenin hangisi bu tarife uyuyor! Dahası, savaş suçlarına karışanları, BM’nin ilgili sözleşmesine göre mülteci dahi olamazlar; böyle bir koruma ve yardımdan özellikle mahrum edilirler! BM’nin ilgili sözleşmesine göre; sığındığı ülkeden, kaçtığı ülkesine karşı silahlı faaliyete devam eden kişiler mülteci olarak kabul edilemezler. AKP hükümetinin “Suriye silahlı askeri terör çeteleri” için oluşturduğu “kurtarılmış kamplar”, ne Anayasa, ne de BM sözleşmelerindeki hiçbir düzenlemeye uymuyor. AKP, 2003 “Irak tezkeresi” günlerinde ihlali yapamadı, Amerika’nın işini görmedi; ama Kürecik’te ve Suriye sınırında yapıyor. Anayasa’nın 92. Maddesine göre, tezkeresiz olarak yurtdışına asker göndermek nasıl bir ihlal ise, TBMM izni olmaksızın ülke içinde “yabancı asker konuşlandırmak” da odur. AKP Hükümeti, TBMM onayı olmadan Kürecik füze kalkanı ve radar üssünü Amerikan kontrolüne veriyor. Fakat Anayasa ihlalini örtmek için, Davudoğlu başta olmak üzere AKP kurmayları, Kürecik üssünü NATO’ya verdiklerini söylüyor. Aylar sonra, 21 Mayıs’ta Obama, NATO Zirvesi’nde “Kürecik radar üssünün operasyonel kontrolünü NATO’ya devrettiklerini” açıklıyor. O zaman anlaşılıyor ki, meğer AKP, Kürecik üssünü “TBMM onayı olmaksızın” Amerika’ya vermiş! Hükümet bu ihlalleri milletimize abra-kadabra yöntemiyle bugüne kadar yutturdu, yine belki yutturabilir. Lakin devlette, hukuk devleti niteliği kalmış, hukuk devleti tam olarak siyasallaştırılamamış ise, hukuk devletine yutturmak zordur. Bir de, hükümeti ve Erdoğan’ı, ta hastalığında baş çıkartıp politik yağlı ilmeklerle takip eden F tipi grup ve son kullanma tarihini gözetleyen Amerikan politik tetikçileri, bu ihlalleri, zamanı geldiğinde AKP’nin önüne koyar. Hukuk devletini ve devletin hukukunu korumayan siyasi irade, öyle bir an gelir ki, ne kendisini, ne de hukukunu koruyabilir. Bizden hatırlatması…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019