ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın partisinin 7. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada normal şartlarda hiç yeri yokken 'ulusal güvenlik' tartışmasını başlatması zaten beni kuşkulandırmıştı.
O andan itibaren konuyu tefekkür etmeye başlamıştım.
Mesut Yılmaz'ın bu çıkışı aslında hedef saptırmaya yönelikti. Çünkü bu teklifin içini dolduracak herhangi bir örnek veremediği gibi, gerek geçmiş dönemde gerekse günümüz hükümetin de aktif rol aldığı halde, bugüne kadar icraat planında bir uygulaması, hatta konuyu gündeme getirişi bile söz konusu olmamıştı.
Gözardı edilmemesi gereken bir başka konu ise, bugüne kadar vatanı için, milleti için; bayrağı ve sancağı için mücadele veren mütedeyyin insanlarımızın bilinçli olarak "mürteci" olarak tanımlandığıdır. Ulusal güvenlik için bir bakıma teminat olan bu insanların ve kurumlarının üzerine gidilmesi ise işin cabası olmuştur. Üstelik haksız olarak ve kararlı olarak yapılan bu saldırılar devlet imkânları da seferber edilerek bir diğer haksızlığa da imza atılmaktadır. Bu gelişmeler bile sayın Yılmaz'ın "ulusal güvenlik" çıkışında samimi olmadığını göstermektedir.
Meselenin bir başka tarafı ise, bu hassas konuyu tartışılması gereken ortamlarda değil de, milletin önünde gündem etmesidir. Burada, çözüm arayışı değil de bir yerlere mesaj gönderme söz konusudur.
Mesut Yılmaz'ın daha önce de "Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçer" sözü hatırlanacak olursa her ne kadar kelime oyunları da yapılsa, gerek yurt içine gerekse yurt dışına verilen mesajların bu kapsamda değerlendirilmesi yapılmalıdır.
Bu tartışmanın başlatılmasının diğer sebebi ise; gündeme gelen, hakkındaki yolsuzluk dosyalarının kamufle edilmesidir.
Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nin konuya ilişkin açıklamasına gelince;
Her ne kadar askerin yaptığı açıklama basın-yayın tarafından eleştiriliyorsa da bu tamamen haksızlıktır. Asker MGK'nın tabi üyesidir. MGK'nın ise kanunla tanımlanan görevleri vardır. Millî Güvenlik Kurulu Kanunu 4. Maddesi, MGK'nın görevleri arasında, "ülkenin siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel ve teknolojik durum ve gelişmelerini sürekli takip ederek değerlendirmeyi, millî hedefler yönünde güçlenmelerini sağlayacak temel esasları tespit etme"yi sayar.
Ülkemizde ulu orta yapılan yanlışlıklar vardır. Bütün ikazlara, yol göstermelere rağmen bu yanlışlarda ısrar edildiği de ortadadır.
Bir başka bilinen şey de bu hükümetin icraatlerine kamuoyunun da destek vermediğidir. Hükümet ise yanlış icraatlerine yangından mal kaçırır edayla devam etmektedir. Yaşanan krizin boyutları ise her geçen gün artmaktadır.
Türkiye'de, 'ekonominin iflas noktasına gelmiş olması', 'soygun düzeni bulunması', 'siyasi istikrarın kişisel ihtiraslar nedeniyle bir türlü sağlanamaması' ve 'küreselleşme anlayışının ekonomik teslimiyetçilik olarak benimsenmesi' ülkemizin millî güvenliğini bire bir ilgilendiren konulardır. Askerin bu şekilde düşünmesi ve milletine, devletine sahip çıkmak için açıklama yapması son derece sevindiricidir.
Gelişmeleri değerlendirirken "kavga mantığı" ile hareket etmek, millî menfaatlerimiz açısından yararlı sonuçlar doğurmayacaktır.
Memleket meselelerine asker-sivil birliği; devlet-millet kardeşliği açısından yaklaşıldığı zaman bir çok konu sorun olmaktan çıkacaktır.
Üstelik var olan meselelerin çözümü de çok kolay olacaktır.
O andan itibaren konuyu tefekkür etmeye başlamıştım.
Mesut Yılmaz'ın bu çıkışı aslında hedef saptırmaya yönelikti. Çünkü bu teklifin içini dolduracak herhangi bir örnek veremediği gibi, gerek geçmiş dönemde gerekse günümüz hükümetin de aktif rol aldığı halde, bugüne kadar icraat planında bir uygulaması, hatta konuyu gündeme getirişi bile söz konusu olmamıştı.
Gözardı edilmemesi gereken bir başka konu ise, bugüne kadar vatanı için, milleti için; bayrağı ve sancağı için mücadele veren mütedeyyin insanlarımızın bilinçli olarak "mürteci" olarak tanımlandığıdır. Ulusal güvenlik için bir bakıma teminat olan bu insanların ve kurumlarının üzerine gidilmesi ise işin cabası olmuştur. Üstelik haksız olarak ve kararlı olarak yapılan bu saldırılar devlet imkânları da seferber edilerek bir diğer haksızlığa da imza atılmaktadır. Bu gelişmeler bile sayın Yılmaz'ın "ulusal güvenlik" çıkışında samimi olmadığını göstermektedir.
Meselenin bir başka tarafı ise, bu hassas konuyu tartışılması gereken ortamlarda değil de, milletin önünde gündem etmesidir. Burada, çözüm arayışı değil de bir yerlere mesaj gönderme söz konusudur.
Mesut Yılmaz'ın daha önce de "Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçer" sözü hatırlanacak olursa her ne kadar kelime oyunları da yapılsa, gerek yurt içine gerekse yurt dışına verilen mesajların bu kapsamda değerlendirilmesi yapılmalıdır.
Bu tartışmanın başlatılmasının diğer sebebi ise; gündeme gelen, hakkındaki yolsuzluk dosyalarının kamufle edilmesidir.
Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nin konuya ilişkin açıklamasına gelince;
Her ne kadar askerin yaptığı açıklama basın-yayın tarafından eleştiriliyorsa da bu tamamen haksızlıktır. Asker MGK'nın tabi üyesidir. MGK'nın ise kanunla tanımlanan görevleri vardır. Millî Güvenlik Kurulu Kanunu 4. Maddesi, MGK'nın görevleri arasında, "ülkenin siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel ve teknolojik durum ve gelişmelerini sürekli takip ederek değerlendirmeyi, millî hedefler yönünde güçlenmelerini sağlayacak temel esasları tespit etme"yi sayar.
Ülkemizde ulu orta yapılan yanlışlıklar vardır. Bütün ikazlara, yol göstermelere rağmen bu yanlışlarda ısrar edildiği de ortadadır.
Bir başka bilinen şey de bu hükümetin icraatlerine kamuoyunun da destek vermediğidir. Hükümet ise yanlış icraatlerine yangından mal kaçırır edayla devam etmektedir. Yaşanan krizin boyutları ise her geçen gün artmaktadır.
Türkiye'de, 'ekonominin iflas noktasına gelmiş olması', 'soygun düzeni bulunması', 'siyasi istikrarın kişisel ihtiraslar nedeniyle bir türlü sağlanamaması' ve 'küreselleşme anlayışının ekonomik teslimiyetçilik olarak benimsenmesi' ülkemizin millî güvenliğini bire bir ilgilendiren konulardır. Askerin bu şekilde düşünmesi ve milletine, devletine sahip çıkmak için açıklama yapması son derece sevindiricidir.
Gelişmeleri değerlendirirken "kavga mantığı" ile hareket etmek, millî menfaatlerimiz açısından yararlı sonuçlar doğurmayacaktır.
Memleket meselelerine asker-sivil birliği; devlet-millet kardeşliği açısından yaklaşıldığı zaman bir çok konu sorun olmaktan çıkacaktır.
Üstelik var olan meselelerin çözümü de çok kolay olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025