AKP yönetimi ve Başbakan Erdoğan Katoliklerin ruhani lideri Papa'nın yasını tutmakla ve hatta işi iyice ileri götürüp bayrakları yarıya indirme ve ülkedeki her türlü etkinliği iptal etmekle meşgul olduğu bir sırada Meclis Başkanı Bülent Arınç'tan Casus belli çıkışı geldi. İngiltere veliaht prensi Charles'ın bile Papa'nın cenazesini dikkate almayıp düğününü iptal etmediği bir ortamda, AKP hükümeti ülkede genel yas ilan edip bayrakları yarıya indiriyor! Bu girişimin anlaşılır hiçbir tarafı olamaz. Şehitlerinin yasını doğru düzgün tutmayı beceremediği gibi, bölücübaşını yeniden yargılama niyetiyle şehitlerin kemiklerini sızlatanların, Müslüman Türk halkına zorla Hıristiyan yası tutturmaktaki amaçlarının ne olduğunu sormaya gerek yok, çünkü amaç malûm.
Şimdi gelelim asıl konumuza. TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın Ege'de savaş sebebi olarak saydığımız Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarmasıyla ilgili "artık bu savaş sebebi ortadan kalkmalıdır" açıklaması nereden çıktı? Bu çıkışın sadece Türkiye ve Yunanistan parlamentoları dostluk gruplarını yeniden temin etmek için yapıldığını düşünmüyorsunuzdur herhalde.
Türkiye son yıllarda bir "kırmızı çizgilerinden feragat" süreci yaşıyor. Bu süreç özellikle AKP hükümeti döneminde oldukça hız kazandı. Avrupa Birliği'ne uyum süreci ve ABD ile ilişkileri düzeltme bahaneleri altında Türkiye birçok kırmızı çizgisini feda etti. Türkiye'nin Batı karşısındaki "feragat" sürecini Osmanlı'nın yıkılış dönemini kapsayacak şekilde geriye götürebiliriz. Bu süreçte Kurtuluş savaşı, devam eden feragat zincirinde kopan tek halka, tek istisnadır. Kurtuluş savaşında Türkiye Batı'ya boyun eğmemiş, bağımsızlığından feragat etmemiştir. Ama ifade ettiğimiz gibi özellikle son yıllarda devamlı surette 'Casus belli'ler, kırmızı çizgiler feda ediliyor. Musul'da, Kerkük'te, Güneydoğu'da, Kıbrıs'ta ortadan kaldırılan 'Casus belli'ler Ermenistan ve Ege konularında da topun ağzında. Ermeni soykırımı tartışmalarının alevlendiği bugünlerde hükümet yetkililerinin yaptığı bazı açıklamalar bu konudaki kırmızı çizgilerimizi de sulandırmaya dönük. Gül'ün "Ermenistan sınır kapısını açabiliriz" mealindeki açıklamalarını bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.
Aynı şekilde Bülent Arınç'ın açıklamaları da aynı amaca matuftur. Arınç, Yunanistan'ı ziyadesiyle memnun ve bahtiyar eden bu açıklamasıyla, Türkiye'nin Ege konusunda AKP hükümetiyle geleceği nihai noktaya kamuoyunu alıştırmak, nabız yoklamak istiyor.
Türkiye'de halkın vereceği tepkiler önden gelen bu çıkışlarla hafifletilmeye, medyanın konuyu bayağılaştırarak sulandırmasıyla da önemsizleştirilmeye çalışılıyor.
Bir televizyon kanalının açık açık devlet ve ordu düşmanlığı yapan televizyon dizisindeki "düğmeye basan adama" hayranlığını dile getiren Bülent Arınç bu kez Ege'nin Yunan gölü haline gelmesi için başlatılan uluslar arası kumpasın düğmesine basıyor, daha doğrusu birileri öyle yönlendiriyor.
Şimdi gelelim asıl konumuza. TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın Ege'de savaş sebebi olarak saydığımız Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarmasıyla ilgili "artık bu savaş sebebi ortadan kalkmalıdır" açıklaması nereden çıktı? Bu çıkışın sadece Türkiye ve Yunanistan parlamentoları dostluk gruplarını yeniden temin etmek için yapıldığını düşünmüyorsunuzdur herhalde.
Türkiye son yıllarda bir "kırmızı çizgilerinden feragat" süreci yaşıyor. Bu süreç özellikle AKP hükümeti döneminde oldukça hız kazandı. Avrupa Birliği'ne uyum süreci ve ABD ile ilişkileri düzeltme bahaneleri altında Türkiye birçok kırmızı çizgisini feda etti. Türkiye'nin Batı karşısındaki "feragat" sürecini Osmanlı'nın yıkılış dönemini kapsayacak şekilde geriye götürebiliriz. Bu süreçte Kurtuluş savaşı, devam eden feragat zincirinde kopan tek halka, tek istisnadır. Kurtuluş savaşında Türkiye Batı'ya boyun eğmemiş, bağımsızlığından feragat etmemiştir. Ama ifade ettiğimiz gibi özellikle son yıllarda devamlı surette 'Casus belli'ler, kırmızı çizgiler feda ediliyor. Musul'da, Kerkük'te, Güneydoğu'da, Kıbrıs'ta ortadan kaldırılan 'Casus belli'ler Ermenistan ve Ege konularında da topun ağzında. Ermeni soykırımı tartışmalarının alevlendiği bugünlerde hükümet yetkililerinin yaptığı bazı açıklamalar bu konudaki kırmızı çizgilerimizi de sulandırmaya dönük. Gül'ün "Ermenistan sınır kapısını açabiliriz" mealindeki açıklamalarını bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.
Aynı şekilde Bülent Arınç'ın açıklamaları da aynı amaca matuftur. Arınç, Yunanistan'ı ziyadesiyle memnun ve bahtiyar eden bu açıklamasıyla, Türkiye'nin Ege konusunda AKP hükümetiyle geleceği nihai noktaya kamuoyunu alıştırmak, nabız yoklamak istiyor.
Türkiye'de halkın vereceği tepkiler önden gelen bu çıkışlarla hafifletilmeye, medyanın konuyu bayağılaştırarak sulandırmasıyla da önemsizleştirilmeye çalışılıyor.
Bir televizyon kanalının açık açık devlet ve ordu düşmanlığı yapan televizyon dizisindeki "düğmeye basan adama" hayranlığını dile getiren Bülent Arınç bu kez Ege'nin Yunan gölü haline gelmesi için başlatılan uluslar arası kumpasın düğmesine basıyor, daha doğrusu birileri öyle yönlendiriyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012