Papa 16. Benedikt'in ziyareti ekseninde Ankara'da çok bardaklar kırıldı. Politik bağlamda kırılanları dilerseniz yarına bırakalım; bugün, teolojik ve teo-politik eksende kırılan bardaklardan söz edelim.Papa'nın ziyaret öncesi yaptığı hakaretlerden bahsetmeyeceğim. 16. Benedikt'in, ziyaret öncesi "dinler arası diyalog"un ne olduğuna dair beyanını hatırlatayım sadece. Endonezya'nın Bali adasında yapılan Katoliklerin Pan-Asya zirvesine gönderdiği mesajında diyor ki Papa; "Katoliklik inancında dinlerarası diyalogla Hıristiyanlığı yayma amaçlı misyonerlik faaliyetleri birbirinden tümüyle bağımsızmış gibi algılanmamalıdır?" Şunu da ekliyor; "Misyonerler, Hıristiyanlık inancını çalıştıkları ülkelerde yayarken, İncil'i o yörenin kültürüne harmanlamaları gerekir. Bu sayede dinin, oradaki yerel dillerde ve kültürlerde yaşanır hale gelmesi sağlanmalıdır." 16. Benedikt, dinler arası diyalog, "post-modern misyonerlik yöntemi"dir, demeye getiriyor, diyor. Lafın tamamını deliye söylerler.Dinler arası diyalog misyonunun "post-modern misyonerlik" olduğunu Diyanet İşleri Başkanı da biliyor, Başbakan da biliyor, "Papalık Konseyinin Dinler arası Diyalog misyonunun (PCID) bir parçası olduklarını" dünyaya deklare eden diyalogcu nurcular ve onların politik hamileri de biliyor. Hatta diyalogcu nurcular ve elebaşları, 10 Şubat 1998 günü, zamane gazetelerinde, biz, Papa VI. Paul tarafından başlatılan dinler arası diyalog (PCID) misyonun parçalarıyız, diye ilan ettiler. O gün bugündür, hizmet ve himmeti, VI. Paul tarafından başlatılan bu misyon eksenine oturttular.Manşetlere çıkartılan "nurcu papazlar"ın türetilmesi, AKP'nin İmar yasası manevralarıyla açılan on binlerce kilise evler ve sonunda "dinin nüfus kâğıtlarında bile silinmesi" düzenlemesi işte bu "diyalog projesi" kapsamındaki gelişmelerden bazılarıdır.Türkiye'mizde açılan bu "dinler arası diyalog" tezgahı, kesinlikle cehaletten veya gafletten değildir? Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Papa'nın ziyaretinde yaptığı ve DİB internet siştesinde de yayınlanan "resmi konuşma"yla maalesef birçok bardak kırdı.Bardakoğlu, sanki "ilahi din imişler" gibi diğer inançları, "yegane ilahi ve hak din olan İslam" ile aynı "ilahi din" pozisyonuna soktu, aynı "ilahi din" kategorine alıverdi.Şu cümlelere bakın; "Anadolu, İlahi dinlerden Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet ile pek çok diğer kadim din, kültür ve medeniyete beşiklik etmiştir? İlâhî din, hiç şüphesiz, barış ve esenlik kaynağıdır? Burada inananları gerçeğe ve iyiye yönlendirme ve onlara rehberlik etme mevkiinde bulunan biz din bilginlerine çok hassas bir görev düşmektedir."Diyalogcu nurcular, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'ı Türk dünyasına ve Avrasya'ya "eşit ilahi dinler" olarak pazarlamak için "İbrahimi dinler" kavramını Mekke'nin kadim papaz ve hahamlarında devralarak yeniden piyasaya sürmüşlerdi.Sayın Bardakoğlu, "ilahi dinlerden Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet" kavramını deklare temek suretiyle çok büyük bir yanlışı pazarlamaya çalışmıştır.İslamiyet, asla ve kata bir başka inanç ile "aynı ilahilik kategorisinde zikredilemeyecek" kadar, bir başka inanç ile "eşit gösterilemeyecek" kadar "yek ve tek ilahi" dindir, yegane Hak dindir.Hz. İsa'nın getirdiği inanç esasları, bugün Papa'nın bağlı bulunduğu inanç esasları değildir. Hz. Musa'nın getirdiği inanç esasları, bugün hahamların bağlı olduğu inanç esasları değildir.Şayet kadim inançlar bağlamında "ilahi olan"dan söz açılacak ise, ancak ve sadece Hz. İsa'nın ve Hz. Musa'nın getirdiği "asıl"lardır; onlar da bugün ortada yoktur, bugünkü anlayışların o peygamberlerin getirdikleriyle alakası yoktur. Kaldı ki, bugün İsa ve Musa (as) hayatta olsalar bile, onların da tabi olmaları gereken "yegane ilahi din" İslamiyet, onların da tabi olmaları gereken "yegane peygamber" Hz. Muhammed'dir (Al-i İmran, 81; Araf, 157; el-Hindî, Kenz'ül Ummal 1/51) .İslam'ın değişmez akidesi ve 15 asırdan beri Müslümanların inandığı temel gerçek budur.İsa'nın çarmıha gerilme seremonisinin ardından Oğul Tanrı ilan edilmesi ve onun sembolleştirildiği Haç akidesi mi ilahi? Her doğan çocuğun günahkar doğması esasına dayanan Papa'nın günah çıkartması mı ilahi? "Baba-Oğul-Ruh'ul Küdus" şeklindeki tanrı ianancı mı ilahi?! Daha saymaya hacet yok?Asla ve kat'a?Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle "bunlar, kendi elleriyle yazıp uydurdukları"dır (Bakara, 79). Asla ilahi değildir, hiç kimse "ilahi" dşiye niteleyemez.15 asırdan bu tarafa kıyamete kadar ilahi olan tek din ve tek inanç vardır; o da Hz. Muhammed'in (sav) getirdiği dindir, İslam'dır.Kur'an-ı Kerim'deki, "Kim İslam'dan başka bir din edinirse, o, ondan kabul olunmaz. O, ahrette de hüsrandadır" (Al-i İmran, 85; Maide, 3) ve "Allah katında din, İslam'dır" (Al-i İmran, 19), ayet-i kerimeleri, "yegane ilahi din"in İslamiyet olduğunu apaçık beyan etmektedir. Bu ve benzeri ayetler, hiç kimseye "ilahi dinin İslam olması" hususunda bir mugalata ve "halt" etmeye imkan vermemektedir.İslamiyet'in "yek ve tek hak din" olması ve kıyamete kadar "yegane ilahi din" olması, beşeri öğretilere veya "aslı ilahi iken bozulmak ve tahrif edilmek suretiyle beşerileşen" diğer inançlara ve onların mensuplarına asla saygısızlığı öngörmez. İslam'ın öngördüğü "Dinde zorlamak yoktur" prensibi ile "Hak olanı asla batıl olan ile karıştırmamak" prensibi birbirine paralel olarak işleyen ciddi ehemmiyeti haiz evrensel prensiplerdir. Nitekim "Dinde zorlama yoktur; artık hak ve batıl apaçık birbirinden ayrılmıştır" (Bakara, 256) ilahi düsturu, hem batıl inanç sahiplerine karşı "inanmaya zorlama" şeklinde bir baskı yapılamayacağını, hem de asla "hak ile batılın asla karıştırılmaması" gerektiğini öngörmektedir. Diyanet İşleri Başkanı, kadim papaz ve hahamların "beşeri müdahaleleri" apaçık olan bu inançları, hangi akla hizmet etmek için "ilahi dinler" kavramı içinde zikrederek İslamiyet'le "sanki eşdeğermiş pozisyonu"nda göstermeye kalkışmıştır?! Bardakoğlu, ilmî ve İslamî gerçeklere aykırı olan bu yaklaşımını kamuoyu huzurunda tashih etmelidir. Zira bu yaklaşım, zaten "dinler arası diyalog" furyasıyla akaid esasları örselenen Müslüman milletimizi, "Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet'in hepsinin ilahi dinler olduğu" şeklinde bir "büyük yanlış ve batıl anlayış"a sürüklemektedir. Diyanet İşleri Başkanı'nın böylesi bir yanlış anlaşılmaya meydan vermesi, maalesef bizzat kendi varlık ve kuruluş esası olan inanç esaslarıyla çelişmektedir. Dolayısıyla böylesi bir vahim yanlış anlaşılmanın önüne geçmek, kırdığı bardağı toplamak görevi, herkesten önce pozisyonu gereği Bardakoğlu'nundur. Türk Milleti tavzih ve tashih bekliyor, bekliyoruz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019