Anayasamızı yapamadığımız için ikide bir yargı reformunu gündeme getiriyoruz. 12 Eylül 1980 ürünü darbe anayasası yürürlükte. Bu 1982 Anayasası yargı düzenini siyasal iktidarın etkisine açarken, yetmezmiş gibi bir 12 Eylül daha yaşandı 2010'da. İkinci 12 Eylül'deki anayasa değişikliği ile yargıyı siyasal iktidara bağlamanın temeli atıldı.
Demokrasiyi hukuka kavuşturacak, parlamento çoğunluğu ile değil, geniş bir toplumsal mutabakatla varılacak halkın anayasasını hayata geçiremezseniz, paketlerle oyalanıp durursunuz. Ya siyasi ya da dışardan gelen baskılar nedeniyle girişilen yargı reformları çare olmaz hukuka inanmadıkça!
Anayasa ya da anayasa değişikliklerinin referanduma sunulması yeterli olmamaktadır. Nitekim 12 Eylül l980 darbesi sonucu bir avuç askerin talimatıyla Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı'ya hazırlattırılan ve halkın kahir ekseriyetiyle kabul edilen 1982 Anayasası gerçekten halkın anayasası mıydı?.. İkinci 12 Eylül referandumu için de aynı değerlendirmeyi yapabiliriz. 2010 anayasa değişikliği halkın geniş kesimlerinin katılımıyla mı, yoksa siyasal iktidarın yönlendirmesi ve halkın bilgi edinmesinden kaçırılarak, AKP anayasasına dönüştürülmüş şekliyle mi referanduma sunul muştu?
Oylama sonuçlarını değerlendiren YSK (Yüksek Seçim Kurulu) ise 16 Nisan 2017 Halkoylamasına ilişkin kararında mühürsüz zarf ve pusulaları geçerli sayarak tam kanunsuzluğa imza atarken, son 6 Mayıs 2019 tarihli kararı ile de hukuka leke düşürmüştür.
En kötüsü, bu skandalın; halkoylaması ve seçimlerin dürüstlük içinde ve güvenli bir biçimde yapılması için kendilerine emanet edildiği "yüksek yargıçlar" tarafından yaşatılmasıdır.
Sıkıntı yargı yönetimindedir. Siyasetin yargıdan el çekmesi… Asıl reform bu olmalıdır. Dostum ve öğrencim eski Adalet Bakanı Şevket Kazan'a sorduğumda, hocam yeterli çoğunluğumuz yok ki anayasayı değiştirelim! Demişti. O zaman öyleydi, koalisyon vardı. Ya şimdi! Yürütme organının başı Tayyip Erdoğan, küçük ortağı MHP ile birlikte istediği çoğunluğa sahip. Yapacakları iş, kuvvetler ayrılığı gereği yargıyı bağımsız kılmaktır.
Hukuk fakültelerindeki eğitim süresini 5 yıla çıkarmakla, avukata yeşil pasaport sağlamakla, ceza adaletindeki önlemleri değiştirmekle ve benzer düzenlemelerle değil;
Cumhurbaşkanının kendisini yargılayacak, çıkardığı kararnameleri denetleyecek olan Anayasa Mahkemesi'nin üyelerinin çoğunluğunu bizzat, geri kalanını ise adaylıklarını belirlediği milletvekilleri eliyle seçmesi; diğer taraftan HSK'nın (Hâkimler ve Savcılar Kurulu) dört üyesini doğrudan, yedi üyesini ise kendisinin belirlediği milletvekilleri aracılığıyla belirlemesi; Adalet Bakanı ile Müsteşarının HSK başkan ve üyesi olması, bu zevatın da bizzat Cumhurbaşkanı tarafından atanması, hukuk devleti ve demokrasinin hiçbir ilkesiyle bağdaşmadığı gibi, yargı bağımsızlığını da ortadan kaldırmaktadır. İşte bunları düzeltecek hamlelerle hukukSu söyleyebiliyorsanız, asıl reform bu olur.
Yorumlar
Mert
Kesinlikle hocam Şekeri millete veriyorlardi simdi ise avukatlar sekeri aliyor . Allah Bizleri Hak'tan Haklidan Ayirmasin...
Kesinlikle hocam Şekeri millete veriyorlardi simdi ise avukatlar sekeri aliyor . Allah Bizleri Hak'tan Haklidan Ayirmasin...
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023