Kafam ondan mı kıyak bilemiyorum. Olağanüstü bir buluşmanın titreşimindeyim hâlen. İcmâl Gençlik Kampı'ydı mekân.
Her şeyin birbiriyle irtibatının koptuğu bu dünyada, buruklukla sevinci bir anda yaşamanın insana katacağı derin bir duygusallık anaforundayım.
Neydi bu rüzgâr?
Bugünü kurtarmak için öncelikle geçmişin gerçekleşmemiş umutlarını kurtarmaya azimli bir büyük adamın getirdiği huzurdu bu.
Yegâne derdi ülkeyi çizmesiz işgalden temizlemekti.
Memleketin yönetim kurulu, idare ettikleri/edemedikleri Türkiye'nin bölgedeki stratejik alan ağırlığını bilemiyorlardı mı ne??
Ama bir bilen vardı. Hani bir şarkı var: "İçimde kim var? Bir bilebilsen". Ey milletim senin gerçek bir liderin var, bir bilebilsen!
Kale boş mu? Asla!
O kalede öyle biri var ki, hem rakiplere hem de kendi kalesine gol atma yarışına girişmiş aymazlara karşı kalesini kapatmış, göğsünü siper etmiş; Türkiye aleyhine "goool...!" diye haykırmaya hazır bekleyenlerin heveslerini kursaklarına tıkmış. İşte öyle bir vatan muhafızı.
Yeni bir akımdı başlattığı.
Halkı ezen, halkın her gün biraz daha cebinden eksilten, yaşam standartlarını kısan, sosyal haklarını daraltan ekonomi politikalarına dur, diyerek insanlığa "can simidi" olacak reçeteler sunan devlet adamı.
Ayrıca, yaşadığımız dönemin siyasi gerçekliğini on yıllar öncesinden gören, yazan, söyleyip uyaran; analiz ve yorumlarının sıcaklığı ve derinliği hâlâ devam eden bilge lider.
Üstelik, cihadı ve şeriatı dillerine pelesenk, siyasi amaçlarına vasıta edinenlere karşı;
İslâm'da huzur kaynağının merkezinin Ehl-i Beyt olduğunu cümle aleme anlatarak, kitaplar yazarak;
İçinde sükûnetin, bilgeliğin, güvenliğin, şatafattan uzak sade bir yaşamın koşullarını yeniden inşâ etmek gibi bir devrimi yapan inançlı ve yürekli bir lider.
O, barışçıl cihat üzerine tezini kurarak, Ehl-i Beyt'in günümüz dünyasına bereketli giriş kapısını açmıştır.
Öyle bir kapı ki o, kendini dönüşüm oyunlarına teslim edenlere karşı, dünya kapitalizminin ekonomik, politik ve ideolojik alanlardaki siyasal tuzaklarını çürüten, Türkiye'nin kendi geleceğini görmesini sağlayan aydınlığa açılmaktadır.
Lafı uzatmadan;
Bölgede yaşanan emperyalist müdahaleler ve devletsizleşmenin getirdiği kriz, Irak, Libya ve Suriye'de büyük alt üst oluşlardan Türkiye'nin korunmasını ve milli birliği sağlayacak yegâne bileşenimiz ve anahtar devlet adamı Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Her şeyin birbiriyle irtibatının koptuğu bu dünyada, buruklukla sevinci bir anda yaşamanın insana katacağı derin bir duygusallık anaforundayım.
Neydi bu rüzgâr?
Bugünü kurtarmak için öncelikle geçmişin gerçekleşmemiş umutlarını kurtarmaya azimli bir büyük adamın getirdiği huzurdu bu.
Yegâne derdi ülkeyi çizmesiz işgalden temizlemekti.
Memleketin yönetim kurulu, idare ettikleri/edemedikleri Türkiye'nin bölgedeki stratejik alan ağırlığını bilemiyorlardı mı ne??
Ama bir bilen vardı. Hani bir şarkı var: "İçimde kim var? Bir bilebilsen". Ey milletim senin gerçek bir liderin var, bir bilebilsen!
Kale boş mu? Asla!
O kalede öyle biri var ki, hem rakiplere hem de kendi kalesine gol atma yarışına girişmiş aymazlara karşı kalesini kapatmış, göğsünü siper etmiş; Türkiye aleyhine "goool...!" diye haykırmaya hazır bekleyenlerin heveslerini kursaklarına tıkmış. İşte öyle bir vatan muhafızı.
Yeni bir akımdı başlattığı.
Halkı ezen, halkın her gün biraz daha cebinden eksilten, yaşam standartlarını kısan, sosyal haklarını daraltan ekonomi politikalarına dur, diyerek insanlığa "can simidi" olacak reçeteler sunan devlet adamı.
Ayrıca, yaşadığımız dönemin siyasi gerçekliğini on yıllar öncesinden gören, yazan, söyleyip uyaran; analiz ve yorumlarının sıcaklığı ve derinliği hâlâ devam eden bilge lider.
Üstelik, cihadı ve şeriatı dillerine pelesenk, siyasi amaçlarına vasıta edinenlere karşı;
İslâm'da huzur kaynağının merkezinin Ehl-i Beyt olduğunu cümle aleme anlatarak, kitaplar yazarak;
İçinde sükûnetin, bilgeliğin, güvenliğin, şatafattan uzak sade bir yaşamın koşullarını yeniden inşâ etmek gibi bir devrimi yapan inançlı ve yürekli bir lider.
O, barışçıl cihat üzerine tezini kurarak, Ehl-i Beyt'in günümüz dünyasına bereketli giriş kapısını açmıştır.
Öyle bir kapı ki o, kendini dönüşüm oyunlarına teslim edenlere karşı, dünya kapitalizminin ekonomik, politik ve ideolojik alanlardaki siyasal tuzaklarını çürüten, Türkiye'nin kendi geleceğini görmesini sağlayan aydınlığa açılmaktadır.
Lafı uzatmadan;
Bölgede yaşanan emperyalist müdahaleler ve devletsizleşmenin getirdiği kriz, Irak, Libya ve Suriye'de büyük alt üst oluşlardan Türkiye'nin korunmasını ve milli birliği sağlayacak yegâne bileşenimiz ve anahtar devlet adamı Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023