Sömürgeciler, asırlarca uyguladıkları politikalar sonucunda şu görüşte karar kıldılar: "Müslümanların devletlerini yıktık, ülkelerini işgal ettik. Ancak milletlerini yıkamadığımız için yeniden toparlandılar, devletlerini kurdular, varlıklarını sürdürdüler. Öyleyse, devletlerini değil, milletlerini yıkmamız gerekir. Milletlerini yıkmanın yolu da İslâm'ı yıkmaktan geçer. Eğer İslâm'ı yıkarsak veya sömürümüze engel olmayacak bir şekilde dönüştürürsek, başarıya ulaşırız". İşte, sömürücülerin son geldiği ve üzerinde yoğunlaştığı görüş budur. Bu görüşü ABD'li yetkililer şöyle ifade ediyorlar: "21. yüzyılda ABD'nin en büyük ve en önemli projesi İslâm'da reform yapmaktır". 1990 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Octavıo Paz, "İslâm, günümüzde dünyadaki tek direnici güçtür" diyor. İslâm, yani Müslümanlar neye direniyor? Batı'nın kültür ve medeniyetine, bunun tabii bir sonucu olan sömürüsüne karşı direniyor. Onun içindir ki, İslâm'ı dönüştürme, içini boşaltma projesi, 'Ilımlı İslâm', 'Dinlerarası Diyalog', 'Medeniyetler İttifakı' ve 'BOP' kod adları altında, çok yönlü olarak yürütülmektedir. Söz konusu projelerin hayata geçirilmesi için her ülkede uygun insanlar seçilmiş ve görevlendirilmiştir. Bazı siyasi liderler ve partiler de, görevliler arasında yer almaktadır. Elde ettikleri başarı ise, inkâr edilemeyecek kadar açıktır. ABD'de Obama'nın başkan seçilmesi de bu projenin bir sonucudur. Hal böyle iken, ABD Başkanı Obama, ABD politikalarını ve dünyayı değiştirecek bir kişilik olarak takdim ediliyor. Neymiş, Obama'nın söylemleri çok farklıymış. Aslında Obama'nın söylemleri hiç de farklı değildir. Benzer söylemleri, tarih boyunca Batılı liderlerden ve ABD'nin bazı başkanlarından çok dinledik. Çok dinledik ama, her zaman da söylem ve eylem zıtlığına şahit olduk. Dünya, ABD'nin söylemlerinden değil, eylemlerinden muztariptir, şikâyetçidir. O bakımdan ABD Başkanı Obama'nın eylemlerine bakmamız gerekir. Eylemlerine baktığımızda, hiçbir değişiklik görmüyoruz. Dahası, böyle bir işaret de verilmiyor. ABD'nin işgal, zulüm, ölüm, sömürü politikaları aynı hızla gidiyor. Dünyayı ve ABD'yi tanıyanlar, zaten böyle bir değişiklik beklemiyordu. Çünkü, biliyorlardı ki, her devlet, bir anlayış ve bir inanç üzerine kurulur. Diğer bir deyişle, her devletin bir kuruluş felsefesi vardır. Bunu değiştirmek, ancak o devleti yıkmak ve yeniden kurmakla veya buna yakın köklü bir devrimle mümkün olur. Peki, ABD'de böyle bir şey mi oldu? Hayır, ABD, normal düzen içerisinde yeni bir başkan seçti. Tek fark, başkanın zenci asıllı olmasıdır. Bu da tuzağın üzerine atılan bir yemdir. ABD'de her başkana bir lâkap takma geleneği vardır. Obama'ya takılan lâkap 'Oreo Obama'dır. Oreo, ABD'de meşhur bir bisküvinin adıdır. Bisküvinin dışı siyah, içi beyazdır. Obama'ya ABD'liler böyle bakıyorlar. Doğrusu da bu değil mi?Hıristiyan olan Obama, "aile geçmişimiz Müslümanlıktan önce Yahudilikti" diyor. Kendince, üç dini şahsında toplayarak, tam dinlerarası diyolog adamı olarak arzı endam ediyor. Başkaları bu lokmayı yutabilir, bu oyuna gelebilir, ama Müslümanların asla buna prim vermemesi gerekir. Çünkü Müslüman dünyayı yönetmek ve yönlendirmekle görevlidir. Dr. Muhammed İkbal der ki: "Müslüman dalgaların önünde şuraya buraya sürüklenen ve insanlık kervanının ardından onun gittiği yere giden kişi değildir. Bilâkis aleme, insanlığa, medeniyete yön verendir". Müslüman bu görevini terkederse, Müslümanlığını ilânihaye koruyamaz. Bu sebepten olsa gerek, Müslüman bir yazar şöyle diyor: "Bugün İslâm dünyasının en büyük sorunu, İslâm'dan dönmelerin önüne geçmektir". Bu yazar, Batı'nın değerlerini, kültür ve medeniyetini benimsemeyi, Batılı liderleri önder kabul edip, peşlerinden gitmeyi, İsâm'dan dönme ile aşanlamlı görüyor. Ona göre, Obama'nın söylemleri, buna yönelik olduğu içindir ki, ateşli silâhlardan daha tehlikeli ve öldürücüdür.İslâm'da reform yapmayı amaçlayan Batılılar, kendi dinlerinden dönüyorlar mı? Dönmüyorlar, tam aksine, dinlerine sıkı sıkıya bağlanıyorlar. Gerek iç, gerekse dış politikalarını dinlerine göre düzenliyorlar. Bu gerçeği bilmeyenler, Obama'nın kulağa hoş gelen söylemlerle, kanlı eylemlerini ve hain emellerini gizlediğini göremezler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018