Al satarım, yol satarım, köprü satarım, sattıkça satarım

Erdoğan’ın en çok övündüğü icraatları nedir? Yol yaptık ve IMF’ye borcu kapattık. Peki, Sayın Erdoğan! Bunları siz mi yaptınız? Erdoğan’da, her AKP’li de “evet, biz yaptık” der. Ama bunları da AKP yapmamış. Biz yapmışız.
7.2’yi kimse unutmamıştır. Binlerce can verdik. Zamanın hükümeti çeşitli kalemlere “deprem vergisi” koydu. AKP geldi, vergiye aynen devam, dedi. Ve bu verginin toplamı 33 Milyar TL’ye (katrilyona) ulaştı. Geçen yıl Van’da da deprem oldu. Hükümet yine çaresiz ayağına yattı. Haliyle vatandaş sordu; Kardeşim! Yıllardır benden aldığın deprem vergileri nerde?
Cevabı hükümetin aynı zamanda İngiliz vatandaşı olan bakanı (maliye) Mehmet şimşek verdi;  “Alınan vergilerin, sağlığa, duble yollara, demir yollarına, hava yollarına, çiftçiye ve eğitime harcandığını belirterek, “Özelleştirmelerden alınan paraları, Hazine’ye verdik. Hazine bunları borç ödemede kullandı. IMF’ye olan borç neredeydi, bugün nereye geldi?” diyor.
Yani bakanın bahsettiği icraatların hepsini sen, ben yapmışız. İyi de hükümet ne yapmış? Senin, benim üzerimden siyaset yapıyor. Başka izahı var mı?
İşte son örnek; Deprem için verdiğimiz paralarla hükümet yol yapmakla övünüyordu. Ne oldu yollara? Sattılar. Hem de ne satışla sattılar…
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre şimdi 5.7 milyara satılan bu yollara 2009 ve 2010 yılında yapılan harcama (bakım, onarım vs.) 5.5 milyar civarında. Yani hükümet tamir ettiği fiyata yolları sattı. Ya yapmak için harcanan para? Elde ne kaldı?  
Bu yolları alanlar ise ilginç isimler. Koç grubu, Kiler grubu. Demek ki, para insanları birleştiriyormuş. Bunun ötesi aklıma şu soru geliyor; Bu holdingler harbiden ticareti çok iyi mi biliyor? Yoksa satıcı sahip olduğu malın, malların değerlerinden mi habersiz? Yoksa gerisin boş bırakıyorum…
Tabi AKP’nin, hikmet arayan vatandaşa her zaman bir cevabı vardır. Bu seferde cevabı emekli maaşlarının fazlalığıyla yakınan Bakanı Mehmet Şimşek verdi; “Köprü ve otoyollar faiz ve vergi öncesi kârın 27 katına gitmiş. Bunları ezberden konuşuyorlar” diyen bakan, Köprü ve otoyol özelleştirmesinin, ”Cumhuriyet tarihinin en büyük ikinci özelleştirmesi” olduğunu ve bu özelleştirmeden gelecek para ile yeni yollar yapılacağını da belirtti. Yani birileri yine karlı çıkacak…
***
ODTÜ olaylarında yazdığımız yazılardan ve ortaya koyduğumuz duruştan birileri rahatsız olmuş. “Siz nasıl o öğrencileri haklı görürsünüz? O olaylara karışan kişiler şu zihniyette, şu olaylara da karışmış” vs. gibi tepkiler aldım.
Biz olaylara değil ortaya konan mantığa bakıyoruz. Başbakan bu tarihi olayı kendi siyasi geleceği için kullanmaya, gövde gösterisi yapmaya kalktı.
Böyle tarihi bir olayda devletin birinci adamı (cumhurbaşkanı) neredeydi? Neden davet edilmedi? O gelseydi düğmeye Başbakan mı basacaktı? Sonra Başbakanın yüzde yüz yerli dediği uydu, yüzde yüz yerli değilmiş. Artı o öğrenciler emperyalizme karşı bir tepki ortaya koydular. Emperyalizmin ilkeleri ile Erdoğan’ın icraatları tam örtüşmüyor mu? Sonra böyle bir tarihi olaya üç, dört bin polisle gitmenin açıklamasını, bu güce karşı duran öğrenciler değil başbakanlık yapma durumunda zannımca… 

Böcek
Kızım (6 yaşında) bir sabah heyecanlı bir şekilde yanıma geldi. “Baba! Annemle evde böcek gördük” derken ki, tatlılığını anlatamam. Çocuk daha ne yapsın. Böceğin tehlikesinden haberi yok.
Hanım gergin. Evi baştan ayağı kaldırıp, elden geçirelim, diyor. Gerek yok, dedim. Bir iki tuzak aldım. Böceklerin bir kaçı tuzağa yakalandı ama birkaç ay sonra başkaları ortaya çıktı. Haliyle hanımın sözüne geldim. Böcekleri ortadan kaldırmak için yuvalarına kadar inmek gerekiyormuş. Yuvayı temizlemeden böcekle mücadele olmuyormuş. Yuvaya inince evde böcek filan kalmadı.
Sonra sen! İlla bu ev benim olacak, diye böceklerin varlığını bile bile ev sahibiyle anlaşırsan, böceklerden şikayet edemezsin. Böcekleri de temizleyemezsin. Çünkü böcekleri temizlemeye kalktığında ev sahibi bu sefer yılanlarını devreye koyar. Yılanlarla mücadele ise hayatına bile mal olabilir.

Y-CHP
Binlerce şehidimizi, şehitlerimizin ailelilerinin acısını, şehit evlerinde yaşanan dramları, yoksulluktan ödenemeyen faturaları, kesilen elektrikleri unuttuk ama Uludere’yi bir türlü unutamadık.
Başbakanın hanımı ve vekilleri yas evlerine gidip gözyaşı döktüler. Hükümet, şehitlere vermediği parayı burada ölen vatandaşlarımıza verdi. (Gerçi bu vatandaşların aileleri bu paraları baskı sonucu mu, yoksa devlete karşı bir duruş olarak mı, bilmiyorum hala almadılar)
Sonra başbakan kürtajla, Uludere eşleşmesi yaptı. Soruşturmalar, ithamlar ve terör sözcülerinin tehditleri sürdü, sürüyor.
İşin garibi! Afyon’da meydana gelen patlamada 25 şehit verdik. Daha doğrusu 25 askerimiz 3000 derece sıcaklıkta yandılar. Kemiklerinden bile kimlikleri tanınmada zorlanıldı. Kimse (üst düzey) bu şehitlerimizin ailelerini ziyaret edip, gözyaşı dökmedi. Sonra bu askerlerimizin şehit sayılıp sayılmayacakları bile tartışıldı. Yeni CHP genel başkanı, bu olayın % 99 buçuk sabotaj olduğunu ve bunu ispata var olduğunu iddia etti. Bu kadar zaman geçti iddia hala ortalıkta. Haliyle yine AKP’nin ağzına sakız oldu CHP.
AKP’nin gözyaşları Uludere’yi tatmin etmemiş olacak ki, şimdi CHP vekilleri ve yöneticileri Uludere’yi ziyarete gittiler. Acıları paylaştılar. Sorumluların bulunmasını istediler.
Bu nasıl bir mantık? Bu nasıl bir siyaset? Ölen vatandaşlar üzerinden hem iktidar hem muhalefet birbirlerine karşı varlık gösterisi yapıyor. Birbirlerine mesaj vermeye çalışıyorlar. Yazık olmuş ülkeme. Çok yazık olmuş…