AKP’ye aklanma şansı doğdu. Hem de Suriye sayesinde. Nasıl mı? Malum Paris’te, daha önce Libya’yı yatırdıkları masa gibi bir şey hazırlamışlar ve şimdi Suriye’yi bu masaya yatırmak istiyorlar. Suriye direniyor. Artı bu masaya bir türlü Rusya ve İran yanaşmıyor.
Bayan Clinton’un gözleri sinirden kan rengini almış. Pudrası bile hiddetini gizleyemiyor.
Clinton; “…burada temsil edilen tüm ülkelerin, doğrudan ve acilen harekete geçerek, Rusya ve Çin’in bir bedel ödemesini sağlamasıdır. Çünkü bu iki ülke ilerlememizin önünü kesiyor. Artık buna tolerans gösterilemez.”
Tabi Bayan Clinton’un partneri Ahmet Davutoğlu hemen ortağına destek çıkıyor ve “Artık Suriye rejimine destek olan rejimleri de izole etmeliyiz” diyor. Yani Rusya, Çin ve İran’ın izole edilmesi gerek diyor Davutoğlu.
Ey AKP! İşte kendini aklama şansı. Eğer Suriye konusunda kendine inanıyorsan buyur, dediklerini yap. Rusya’ya, Çin’e, İran’a izolasyon uygula.
Mesela, artık Rusya’dan doğalgaz almayacağını açıkla. Rus turistlerin vize işlemlerinde zorlular çıkar. Çin ile olan ithalatını, ihracatını durdur. İran’a altın satma, petrol alma. Hatta büyükelçileri çek, yardımcılarını bırak. Görsünler günlerini!
Hadi AKP hükümeti! Bu şansı kaçırma. Göster gücünü dünyaya ki, bir daha kimse sizi sınamaya, test etmeye kalkmasın. Artı şu Fransa ve İsrail’e de haddini bildir. Bitir bütün siyasi ve ticari ilişkileri, bizde; işte Türk’ün gücü, diyerek övünelim…
Bir fil hikâyesi daha
Nasrettin Hocanın fil hikâyesini biliyorsunuz. “Sultanım köy halkı filden çok memnun ama filin yalnızlığına çok üzüldüklerini ve file bir eş istediklerini” anlatmıştı Hoca. Böylece bir fili doyurmaktan yoksun köylü ikinci bir filin bakımına mecbur kalmıştı. Neden? Çünkü haklı oldukları davada, çıktıkları yolda liderlerini satmış, yalnız bırakmıştılar. Haliyle bunun da bir bedeli olmalıydı.
Konuya dönersek… Devlet mallarının özelleştirme adı altında, üstelik ederinin çok altında fiyatlarla yabancı devletlere, çok uluslu şirketlere satılması devleti küçülttüğü gibi milleti de fakir ve zayıf düşürdü.
Aynen bir file bakmakta zorlanan köy halkı gibi Türk Milleti de özelleştirilen bu kurumlarda, asgari ücretle çalışmaktan yorgun düştük. Ama bu şirketleri alan filleri de doyurmayı bir türlü başaramadık.
Nasrettin hocayı, köylüleri sultanın karşısında yalnız bırakmıştı. Ama halkımız Erdoğan’ı yalnız bırakmadı. En çok satanlar listesinin bir numarası olan Erdoğan hükümetine yüzde 50 evet, dedi. O da elde kalanları da sattı, satıyor.
File gelince; Almanya’daki Hamm Büyükşehir Belediyesi, Bağcılar Belediyesi’ne (AKP) bir fil heykeli hediye ediyor. Açılışa birçok siyasinin yanında Başmüzakereci Egemen Bağış’ta katılıyor.
Bağış’ın yaptığı konuşma, bana yine Nasrettin Hocanın, Timur’a yaptığı konuşmayı anımsattı. Bir farkla ki, Hocanın arkasında kimse yoktu. Egemen Bağış’ı ise benim hacım, bacım, kardaşım alkışlıyordu.
Bakın ne diyor Bağış; “…Filler hafızalarının gücüyle, hafızalarının unutulmamasıyla bilinirler. Aslında bu, biraz da bizi andırıyor. Türklerin dostluğu da unutulmaz. Türklerin dostlarına olan bağlılığı, katkıları da aynı fillerin hafızası gibi uzun sürelidir… Bu anıt aynı zamanda Avrupa’da filler tepişirken, Türkiye’nin ezilen çimen olmayacağının da bir göstergesi olacak. Çünkü Türkiye, Avrupa Birliği sürecinde kendi gücüyle, kendi değerleriyle Avrupa’ya yük olmaya değil, yük almaya giden bir anlayışla bu müzakere sürecini tamamlıyor…”
Türkiye yıllardır AB üyesi olmadan AB’nin yükünü taşıyor. AB’nin fillerini doyuruyor. Ayrıca Türkiye’deki fillerin hafızası da bayağı zayıf. Yoksa Almanların, 1. Dünya savaşına bizleri bin bir oyunla, hileyle nasıl soktuklarını unutmazlardı. Hele Almanya’yı tekrar ayağı kaldıran gurbetçilerimize, şimdiki gerek Alman hükümetinin ve gerekse ırkçı Almanların yaptıkları baskıyı, aşağılamaları hiç unutmaması lazımdı.
Sonra Egemen Bağış bu fil bakıcılığına “dostluk” diyor. Ben de, Allah sizi dostlarınızdan ayırmasın, diyorum…
Bayan Clinton’un gözleri sinirden kan rengini almış. Pudrası bile hiddetini gizleyemiyor.
Clinton; “…burada temsil edilen tüm ülkelerin, doğrudan ve acilen harekete geçerek, Rusya ve Çin’in bir bedel ödemesini sağlamasıdır. Çünkü bu iki ülke ilerlememizin önünü kesiyor. Artık buna tolerans gösterilemez.”
Tabi Bayan Clinton’un partneri Ahmet Davutoğlu hemen ortağına destek çıkıyor ve “Artık Suriye rejimine destek olan rejimleri de izole etmeliyiz” diyor. Yani Rusya, Çin ve İran’ın izole edilmesi gerek diyor Davutoğlu.
Ey AKP! İşte kendini aklama şansı. Eğer Suriye konusunda kendine inanıyorsan buyur, dediklerini yap. Rusya’ya, Çin’e, İran’a izolasyon uygula.
Mesela, artık Rusya’dan doğalgaz almayacağını açıkla. Rus turistlerin vize işlemlerinde zorlular çıkar. Çin ile olan ithalatını, ihracatını durdur. İran’a altın satma, petrol alma. Hatta büyükelçileri çek, yardımcılarını bırak. Görsünler günlerini!
Hadi AKP hükümeti! Bu şansı kaçırma. Göster gücünü dünyaya ki, bir daha kimse sizi sınamaya, test etmeye kalkmasın. Artı şu Fransa ve İsrail’e de haddini bildir. Bitir bütün siyasi ve ticari ilişkileri, bizde; işte Türk’ün gücü, diyerek övünelim…
Bir fil hikâyesi daha
Nasrettin Hocanın fil hikâyesini biliyorsunuz. “Sultanım köy halkı filden çok memnun ama filin yalnızlığına çok üzüldüklerini ve file bir eş istediklerini” anlatmıştı Hoca. Böylece bir fili doyurmaktan yoksun köylü ikinci bir filin bakımına mecbur kalmıştı. Neden? Çünkü haklı oldukları davada, çıktıkları yolda liderlerini satmış, yalnız bırakmıştılar. Haliyle bunun da bir bedeli olmalıydı.
Konuya dönersek… Devlet mallarının özelleştirme adı altında, üstelik ederinin çok altında fiyatlarla yabancı devletlere, çok uluslu şirketlere satılması devleti küçülttüğü gibi milleti de fakir ve zayıf düşürdü.
Aynen bir file bakmakta zorlanan köy halkı gibi Türk Milleti de özelleştirilen bu kurumlarda, asgari ücretle çalışmaktan yorgun düştük. Ama bu şirketleri alan filleri de doyurmayı bir türlü başaramadık.
Nasrettin hocayı, köylüleri sultanın karşısında yalnız bırakmıştı. Ama halkımız Erdoğan’ı yalnız bırakmadı. En çok satanlar listesinin bir numarası olan Erdoğan hükümetine yüzde 50 evet, dedi. O da elde kalanları da sattı, satıyor.
File gelince; Almanya’daki Hamm Büyükşehir Belediyesi, Bağcılar Belediyesi’ne (AKP) bir fil heykeli hediye ediyor. Açılışa birçok siyasinin yanında Başmüzakereci Egemen Bağış’ta katılıyor.
Bağış’ın yaptığı konuşma, bana yine Nasrettin Hocanın, Timur’a yaptığı konuşmayı anımsattı. Bir farkla ki, Hocanın arkasında kimse yoktu. Egemen Bağış’ı ise benim hacım, bacım, kardaşım alkışlıyordu.
Bakın ne diyor Bağış; “…Filler hafızalarının gücüyle, hafızalarının unutulmamasıyla bilinirler. Aslında bu, biraz da bizi andırıyor. Türklerin dostluğu da unutulmaz. Türklerin dostlarına olan bağlılığı, katkıları da aynı fillerin hafızası gibi uzun sürelidir… Bu anıt aynı zamanda Avrupa’da filler tepişirken, Türkiye’nin ezilen çimen olmayacağının da bir göstergesi olacak. Çünkü Türkiye, Avrupa Birliği sürecinde kendi gücüyle, kendi değerleriyle Avrupa’ya yük olmaya değil, yük almaya giden bir anlayışla bu müzakere sürecini tamamlıyor…”
Türkiye yıllardır AB üyesi olmadan AB’nin yükünü taşıyor. AB’nin fillerini doyuruyor. Ayrıca Türkiye’deki fillerin hafızası da bayağı zayıf. Yoksa Almanların, 1. Dünya savaşına bizleri bin bir oyunla, hileyle nasıl soktuklarını unutmazlardı. Hele Almanya’yı tekrar ayağı kaldıran gurbetçilerimize, şimdiki gerek Alman hükümetinin ve gerekse ırkçı Almanların yaptıkları baskıyı, aşağılamaları hiç unutmaması lazımdı.
Sonra Egemen Bağış bu fil bakıcılığına “dostluk” diyor. Ben de, Allah sizi dostlarınızdan ayırmasın, diyorum…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025