On bir ayın sultanı Şehri Ramazanı idrak ettiğimiz şu günlerde, Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda bombalamalar, patlamalar, saldırılar, sekteye uğramadan ardı ardına gerçekleşmektedir.
Oluk oluk kan, Yüce Yaratıcı tarafından haram ilan edilmiş Müslüman kanıdır. Dökülen gözyaşı Müslüman anaların bacıların çocukların gözyaşlarıdır.
"Müslüman, dilinden elinden, emin olunan insandır". Diliyle, eliyle, herhangi bir yaratılana zarar vermemesi emredilen Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda, nasıl olurda İlahi Nazara mazhar, eşrefi mahlûkat olan Müslümanlar öldürülür.
İşin tuhaf yanı bu saldırılar, Haçlı savaşlarındaki Hıristiyan batılı Şövalyeler tarafından değil, görünüşte Müslüman'ın etinden kanından canından, kendisinden, olduğunu iddia edenlerce yapılmaktadır.
Pekâlâ, ne oluyor da Müslüman Müslüman'a silah doğrultup bomba atabiliyor? Nasıl gözünü kırpmadan Kuran-ı Kerim'in tabiriyle öz kardeşinden daha yakın kardeşini öldürebiliyor?
Bu coğrafyalardan biri Afganistan, tarihi İpek yolunun üzerinde yer alan, Batılı devletlerin iştahını kabartan bir ülke. Afgan halkı Moğol istilasından sonra kimseye boğun eğmemiş kendi emirliğinde özgür yaşamış işgali kabul etmemiş bir toplum. İngilizler son iki yüzyılda üç kere işgal ettiği bu coğrafyada tutunamamış, arkasına bakmadan kaçmak zorunda kalmışlardı.
Batılılar öyle bir oyun oynadılar ki, ilk başta Afganlıları, işgalcilere karşı dost olduklarını inandırdılar. Rusları, en son teknolojik silahları ile Afganistan'ın üzerine saldırtırken diğer taraftan Afganlılara dost gözüküp onları düşmanlarına karşı destekleyip silahlandırdılar.
Bu batılılar öyle silahlarla Afganlıları silahlandırdılar ki, bu silahlar kardeşten kardeşe verilmeyecek silahlardı. Bu silahlarla Afganlıların dostluklarını kazandılar.
Afganlılarda artık dost gördüklerinin sözlerini dinlemeye başladılar. Dost gördükleri batılılar, onlara silahların yanında öyle sözler söyleyip öyle akıllar verdiler ki, kendi kardeşlerini düşman görmeye başladılar. Kardeşler, aralarındaki Mezhepsel farklılıklardan dolayı, kendilerini işgal etmeye çalışanlara karşı doğrulttukları silahları birbirlerine yönelttiler.
Son model silahları işgalcilere karşı, Afganlılara verenlerin aslında asıl hedefleri, dost gözüküp fitneleri ile kardeşleri birbirine düşürmek ocaklarını yıkıp yakmak, topraklarını helak edip onları ülkelerinden çıkartıp atmakmış.
Irak'ı, İran'ın üzerine son model silahlarla donatıp yollayanlar, sonrasında Irak'ı nasıl parçaladılar. Irak'taki akan kardeşkanı Müslüman için ibretlik bir ders değil mi?
Günümüzde, hız kesmeden devam eden, batılılarla dostluklar sürdüğü müddetçe, onların verdiği silahlar ve akıllar oldukça, ne akan kanlar, nede gözyaşları durmayacak.
Günümüzde bütün Müslümanların Kardeş olduğunu Şii'nin Sünni'den ayrı olmadığını ikisinin de, öz kardeşten daha yakın olduğunu, ancak Müslüman'ın Müslüman'la dost olabileceğini gerçek manada anlatan ve gösteren kaç âlim, siyasetçi, fikir adamımız var?
Kendinden veya kendi mezhebinden başkasını doğru görmeyen, günümüz insanın kardeşliği yaşaması mümkün mü?
Bu mübarek Şehri Ramazanda, Allah'a kul olmayı, kulluğunun gereği kardeş olmayı, Rabbimiz, bizlere nasip eylesin.
Oluk oluk kan, Yüce Yaratıcı tarafından haram ilan edilmiş Müslüman kanıdır. Dökülen gözyaşı Müslüman anaların bacıların çocukların gözyaşlarıdır.
"Müslüman, dilinden elinden, emin olunan insandır". Diliyle, eliyle, herhangi bir yaratılana zarar vermemesi emredilen Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda, nasıl olurda İlahi Nazara mazhar, eşrefi mahlûkat olan Müslümanlar öldürülür.
İşin tuhaf yanı bu saldırılar, Haçlı savaşlarındaki Hıristiyan batılı Şövalyeler tarafından değil, görünüşte Müslüman'ın etinden kanından canından, kendisinden, olduğunu iddia edenlerce yapılmaktadır.
Pekâlâ, ne oluyor da Müslüman Müslüman'a silah doğrultup bomba atabiliyor? Nasıl gözünü kırpmadan Kuran-ı Kerim'in tabiriyle öz kardeşinden daha yakın kardeşini öldürebiliyor?
Bu coğrafyalardan biri Afganistan, tarihi İpek yolunun üzerinde yer alan, Batılı devletlerin iştahını kabartan bir ülke. Afgan halkı Moğol istilasından sonra kimseye boğun eğmemiş kendi emirliğinde özgür yaşamış işgali kabul etmemiş bir toplum. İngilizler son iki yüzyılda üç kere işgal ettiği bu coğrafyada tutunamamış, arkasına bakmadan kaçmak zorunda kalmışlardı.
Batılılar öyle bir oyun oynadılar ki, ilk başta Afganlıları, işgalcilere karşı dost olduklarını inandırdılar. Rusları, en son teknolojik silahları ile Afganistan'ın üzerine saldırtırken diğer taraftan Afganlılara dost gözüküp onları düşmanlarına karşı destekleyip silahlandırdılar.
Bu batılılar öyle silahlarla Afganlıları silahlandırdılar ki, bu silahlar kardeşten kardeşe verilmeyecek silahlardı. Bu silahlarla Afganlıların dostluklarını kazandılar.
Afganlılarda artık dost gördüklerinin sözlerini dinlemeye başladılar. Dost gördükleri batılılar, onlara silahların yanında öyle sözler söyleyip öyle akıllar verdiler ki, kendi kardeşlerini düşman görmeye başladılar. Kardeşler, aralarındaki Mezhepsel farklılıklardan dolayı, kendilerini işgal etmeye çalışanlara karşı doğrulttukları silahları birbirlerine yönelttiler.
Son model silahları işgalcilere karşı, Afganlılara verenlerin aslında asıl hedefleri, dost gözüküp fitneleri ile kardeşleri birbirine düşürmek ocaklarını yıkıp yakmak, topraklarını helak edip onları ülkelerinden çıkartıp atmakmış.
Irak'ı, İran'ın üzerine son model silahlarla donatıp yollayanlar, sonrasında Irak'ı nasıl parçaladılar. Irak'taki akan kardeşkanı Müslüman için ibretlik bir ders değil mi?
Günümüzde, hız kesmeden devam eden, batılılarla dostluklar sürdüğü müddetçe, onların verdiği silahlar ve akıllar oldukça, ne akan kanlar, nede gözyaşları durmayacak.
Günümüzde bütün Müslümanların Kardeş olduğunu Şii'nin Sünni'den ayrı olmadığını ikisinin de, öz kardeşten daha yakın olduğunu, ancak Müslüman'ın Müslüman'la dost olabileceğini gerçek manada anlatan ve gösteren kaç âlim, siyasetçi, fikir adamımız var?
Kendinden veya kendi mezhebinden başkasını doğru görmeyen, günümüz insanın kardeşliği yaşaması mümkün mü?
Bu mübarek Şehri Ramazanda, Allah'a kul olmayı, kulluğunun gereği kardeş olmayı, Rabbimiz, bizlere nasip eylesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Nezir / diğer yazıları
- Maarif yüzyılı! / 13.01.2025
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024