MİSAFİR KALEM / Yusuf KIRTORUN
Çok içtiği sigarasının sararttığı sakalı , kaldırımda yatarken donmasın diye üstüne bırakılan eski paltosu, kavuğunun altından sarkan hiçbir zaman kestiremediği uzun ve kirli saçları ve abisinden kalan ucu açılmış eski asker botları ile hızlı hızlı yürüyordu delikanlı...
Konu komşu belki de ilk defa onu böyle görüyordu.. Heyecanlıydı.. Ve belki de ilk defa bir istikamete doğru gidiyordu.. Biliyordu sanki nereye gideceğini... Bir umut ışığı vardı kara gözlerinde..
Avucunun içine sakladığı ve sımsıkı tuttuğu küçük kağıt paralar mıydı acaba onu heyecanlandıran?
Hey gidi Hasan!
Dağ gibi delikanlıydın sen! Hep kıskandırırdın beni. Çok yemeğini yedim rahmetli annenin. Bilal amca da severdi beni. Belki de seni sevdiği kadar..
Meraklandım.. Takip ettim Hasan'ı. Vardım vardığı yere.. Şaşırdım. Biri kafasına girmiş. Titrek elleriyle belki de son parasını veriyordu Hasan.. Yarış oynayacaktı Hasan.
At yarışı..
-Beş numara,
dedi heyecanla gişedeki görevliye.
-Olmaz
dedi yandaki iyi giyimli adam.
-Ben bu işi bilirim. Üç gelir burada.
Israrla;
-Beş dedi Hasan..
-Neden? diye sordu iyi giyimli adam.
Gözleri parladı Hasan'ın.Titrek sesi gürleşiverdi birden;
- Sadece o at ak!
Kara bahtlı dünyasında ak'a hasret kalmıştı o. Son umuduydu onun beyaz renkli at.
Mahallenin akıllı delisi Muzaffer de katıldı yoruma..
-Ben olsam yarış oynamam. Oyuna gelmem ben.
Kimse dinlemedi onu.
Yarış Başladı.
Herkes kendi atı gelsin diye bağırıyordu.Herkesin haklı bir sebebi vardı tuttuğu atlarda. Çünkü öyle yazıyordu gazeteler..
Yedi numara antremanda çok iyi koşmuştu.
Bir numara çok gençti..
Üç numara çok formdaydı.. vs..vs..
Yarış bitti.
Ve ak at gelmedi.
Merak etti iyi giyimli adam. Deli Muzaffer'e sordu;
-Neden 'Ben olsam yarış oynamam. Oyuna gelmem' dedin?
Pişkinlikle cevap verdi Muzaffer;
- Çünkü bütün atların sahibi aynı..
Yere yıkıldı Hasan.. Son kez oyuna gelmişti. Bir daha da kalkamadı..
Dua etti Deli Muzaffer;
-Allah milletimize böyle bir son vermesin.
Çok içtiği sigarasının sararttığı sakalı , kaldırımda yatarken donmasın diye üstüne bırakılan eski paltosu, kavuğunun altından sarkan hiçbir zaman kestiremediği uzun ve kirli saçları ve abisinden kalan ucu açılmış eski asker botları ile hızlı hızlı yürüyordu delikanlı...
Konu komşu belki de ilk defa onu böyle görüyordu.. Heyecanlıydı.. Ve belki de ilk defa bir istikamete doğru gidiyordu.. Biliyordu sanki nereye gideceğini... Bir umut ışığı vardı kara gözlerinde..
Avucunun içine sakladığı ve sımsıkı tuttuğu küçük kağıt paralar mıydı acaba onu heyecanlandıran?
Hey gidi Hasan!
Dağ gibi delikanlıydın sen! Hep kıskandırırdın beni. Çok yemeğini yedim rahmetli annenin. Bilal amca da severdi beni. Belki de seni sevdiği kadar..
Meraklandım.. Takip ettim Hasan'ı. Vardım vardığı yere.. Şaşırdım. Biri kafasına girmiş. Titrek elleriyle belki de son parasını veriyordu Hasan.. Yarış oynayacaktı Hasan.
At yarışı..
-Beş numara,
dedi heyecanla gişedeki görevliye.
-Olmaz
dedi yandaki iyi giyimli adam.
-Ben bu işi bilirim. Üç gelir burada.
Israrla;
-Beş dedi Hasan..
-Neden? diye sordu iyi giyimli adam.
Gözleri parladı Hasan'ın.Titrek sesi gürleşiverdi birden;
- Sadece o at ak!
Kara bahtlı dünyasında ak'a hasret kalmıştı o. Son umuduydu onun beyaz renkli at.
Mahallenin akıllı delisi Muzaffer de katıldı yoruma..
-Ben olsam yarış oynamam. Oyuna gelmem ben.
Kimse dinlemedi onu.
Yarış Başladı.
Herkes kendi atı gelsin diye bağırıyordu.Herkesin haklı bir sebebi vardı tuttuğu atlarda. Çünkü öyle yazıyordu gazeteler..
Yedi numara antremanda çok iyi koşmuştu.
Bir numara çok gençti..
Üç numara çok formdaydı.. vs..vs..
Yarış bitti.
Ve ak at gelmedi.
Merak etti iyi giyimli adam. Deli Muzaffer'e sordu;
-Neden 'Ben olsam yarış oynamam. Oyuna gelmem' dedin?
Pişkinlikle cevap verdi Muzaffer;
- Çünkü bütün atların sahibi aynı..
Yere yıkıldı Hasan.. Son kez oyuna gelmişti. Bir daha da kalkamadı..
Dua etti Deli Muzaffer;
-Allah milletimize böyle bir son vermesin.