Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin(AİHM) temyiz niteliğindeki Büyük Dairesi, terör örgütü başı Abdullah Öcalan ile ilgili kararını bugün verecek.
Mahkemenin "adil yargılanma hakkının ihlal edildiği" yolunda daha önce verilen kararı teyit etmesi halinde, dava, AİHM kararlarını denetlemekle yükümlü Avrupa Konseyi'nin karar organı olan Bakanlar Komitesi'nin gündemine gelecek.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yasama, yürütme ve yargı ile ilgili üye ülkelerin ulusal yapılanmalarını denetleme yetkisi bulunuyor. Bu mahkemeyi 1987'de kişisel başvuru hakkı olarak tanıyan Türkiye de bu sürece dahil.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şimdi adil yargı boyutununu öne çıkararak Türkiye'nin 6'ncı maddede düzenlenen adil yargı ilkesini tatbik etmediğini belirtiyor.
Ve bu noktada teröristbaşı Öcalan'ın adil yargılanıp yargılanmadığı tartışma konusu edilerek sular bulandırılmaya çabalanıyor. Bu ithamların ve iddiaların zamanlaması da ilginç. Bir taraftan Sözde Ermeni iddiaları ile, bir taraftan Atina'nın ihlal gerekçeleriyle uğraşılırken yeni iddialar iyiniyetle nasıl izah edilebilecek(!)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'nin adil yargılanmayı ihlal ettiği gerekçesi ile Öcalan davasını önüne getirerek sulandırması Türk halkının büyük tepkilerine neden oluyor.
AİHM, Öcalan davasının başlarında Türk mahkemelerine yönelik büyük eleştiriler getirdi. Eleştiriler sonrası Devlet Güvenlik Mahkemelerini feshettik.Duruşmalarda askeri yargıçların yeralması eliştirildi. Askeri yargıçların yerine sivil yargıçların getirilmesi de yetmedi.
Öcalan'a yeterli savunma hakkının ve bu hakla paralel olarak yeterli sürenin verilmediğini iddia etmeye başlayan AİHM, ölüm cezasını da eleştirerek, idam uygulamasının Türkiye'yi Avrupa'da dışlayacağı imasında bulundu.
Terör örgütü başının yakalanmasında, yakalandıktan sonra Türkiye'ye getirilmesinde ve Türkiye'de tutuklandıktan sonra uygunsuz bir davranımda bulunulmadığı yönünde herhangi bir tereddüt yoktu.
Hatta Türk hükümetler, örgütbaşı Öcalan'ın idam cezasını kaldırmışlar ve ona uygun şartlarda ceza çekmesi için ortam hazırlamışlardır.
Öcalan davasının dış ülkelerce gündem edilerek Türkiye'ye ayakbağı(!) olmaması, Avrupa Birliği sürecinde takoz teşkil etmemesi için zamanın hükümetleri yoğun bir atak başlattılar.
Türk ceza yasaları revize edilmiş,etkili koşullar temin edilmiştir.
Türk halkının beklentileriyle örtüşmeyen yasal düzenlemeler dahi yapıldıktan sonra, yeniden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde temsil gücüne haiz yargıçların belli bir medeniyet temsilcisi olarak talepleri düşünülecek olursa Avrupa medeniyetinin hümanist(!) tavrının ne derece kaypak olduğu görülür.
Teröristbaşı Öcalan'ın AİHM'deki Davası Türkiye'nin değil aslında, Avrupa Medeniyet anlayışının sınavı.
Mahkemenin "adil yargılanma hakkının ihlal edildiği" yolunda daha önce verilen kararı teyit etmesi halinde, dava, AİHM kararlarını denetlemekle yükümlü Avrupa Konseyi'nin karar organı olan Bakanlar Komitesi'nin gündemine gelecek.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yasama, yürütme ve yargı ile ilgili üye ülkelerin ulusal yapılanmalarını denetleme yetkisi bulunuyor. Bu mahkemeyi 1987'de kişisel başvuru hakkı olarak tanıyan Türkiye de bu sürece dahil.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şimdi adil yargı boyutununu öne çıkararak Türkiye'nin 6'ncı maddede düzenlenen adil yargı ilkesini tatbik etmediğini belirtiyor.
Ve bu noktada teröristbaşı Öcalan'ın adil yargılanıp yargılanmadığı tartışma konusu edilerek sular bulandırılmaya çabalanıyor. Bu ithamların ve iddiaların zamanlaması da ilginç. Bir taraftan Sözde Ermeni iddiaları ile, bir taraftan Atina'nın ihlal gerekçeleriyle uğraşılırken yeni iddialar iyiniyetle nasıl izah edilebilecek(!)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'nin adil yargılanmayı ihlal ettiği gerekçesi ile Öcalan davasını önüne getirerek sulandırması Türk halkının büyük tepkilerine neden oluyor.
AİHM, Öcalan davasının başlarında Türk mahkemelerine yönelik büyük eleştiriler getirdi. Eleştiriler sonrası Devlet Güvenlik Mahkemelerini feshettik.Duruşmalarda askeri yargıçların yeralması eliştirildi. Askeri yargıçların yerine sivil yargıçların getirilmesi de yetmedi.
Öcalan'a yeterli savunma hakkının ve bu hakla paralel olarak yeterli sürenin verilmediğini iddia etmeye başlayan AİHM, ölüm cezasını da eleştirerek, idam uygulamasının Türkiye'yi Avrupa'da dışlayacağı imasında bulundu.
Terör örgütü başının yakalanmasında, yakalandıktan sonra Türkiye'ye getirilmesinde ve Türkiye'de tutuklandıktan sonra uygunsuz bir davranımda bulunulmadığı yönünde herhangi bir tereddüt yoktu.
Hatta Türk hükümetler, örgütbaşı Öcalan'ın idam cezasını kaldırmışlar ve ona uygun şartlarda ceza çekmesi için ortam hazırlamışlardır.
Öcalan davasının dış ülkelerce gündem edilerek Türkiye'ye ayakbağı(!) olmaması, Avrupa Birliği sürecinde takoz teşkil etmemesi için zamanın hükümetleri yoğun bir atak başlattılar.
Türk ceza yasaları revize edilmiş,etkili koşullar temin edilmiştir.
Türk halkının beklentileriyle örtüşmeyen yasal düzenlemeler dahi yapıldıktan sonra, yeniden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde temsil gücüne haiz yargıçların belli bir medeniyet temsilcisi olarak talepleri düşünülecek olursa Avrupa medeniyetinin hümanist(!) tavrının ne derece kaypak olduğu görülür.
Teröristbaşı Öcalan'ın AİHM'deki Davası Türkiye'nin değil aslında, Avrupa Medeniyet anlayışının sınavı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005