Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Apo'ya ilişkin kararı ne çıkarsa çıksın, işin vahim olan tarafı "Türkiye'nin bağımsız yargı erki"nin tartışmaya açılmış olmasıdır.
Devlet erkanı ve hükümet erbabı asıl bu tarafı düşünmelidir.
"Meclis şamar oğlanı değildir" diye istendiği vakit keyif bağışlayan TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, asıl "bağımsız yargının kararının yabancılar tarafından tartışmaya açılması"nı düşünmelidirler.
"Meclis şamar oğlanı değildir" diye güya "içeriye doğru" gürleyen TBMM Başkanı Arınç ve birkaç gün sonra Arınç'ın söylemine arka çıkan Dışişleri Bakanı Gül, "Bağımsız Türk yargısının Apo kararı"nı hiçe sayan AİHM karşısında niçin süt dökmüş kedi gibi durmaktadırlar?
"Meclis şamar oğlanı" haline dönüştürülüp dönüştürülmediğine gelince;
Şeker Yasası'ndan Tütün Yasası'na, Yabancılara Vatan topraklarının satışına imkan veren Yasa'dan bir tek gayr-i müslimin dahi bulunmadığı Müslüman mahallelerinde 36 bini aşkın kilise evlerin açılmasını sağlayan İmar Yasası değişikliği'ne ve en son İncirlik'in bir sümenaltı tebliğnamesi ile Amerika'ya peşkeş çekilmesine kadar "ABD, AB veya IMF talimatlı" onlarca icraat dururken "Meclis şamar oğlanı değildir" diye keyif bağışlamayı daha sonra irdeleyelim dilerseniz.
Biz, AİHM'nin kararını esastan irdeleyelim?
Devletin erkleri bellidir; yasama, yürütme ve yargı?
Devletin tüzel kişiliği, bu erklerin "milli irade" istikametinde şekillenmesiyle oluşur.
Bu erklerin birbirlerine tercihi de söz konusu olmadığı gibi, bunlardan biri önemli diğeri daha az önemli veya önemsiz değildir.
Şayet devlet dediğimiz tüzel kişilik, yasama, yürütme ve yargı erklerinden oluşuyorsa;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yasama erkini kabul etmeyen, devleti kabul etmiyor demektir.
Devlet'in yürütme erkini kabul etmeyen, devleti kabul etmiyor demektir.
Devlet'in bağımsız yargı erkini kabul etmeyen, devleti tanımıyor demektir.
Yasama, yürütme ve yargısı üstünde yabancıların gölgesi ve Demokles'in kılıcı dolanan bir devletin de bağımsızlığından hiç kimse söz edemez.
Arınç ve Gül, asıl "şamar oğlanı" işini tam bu noktada düşünmelidir.
Arınç ve Gül, şayet "Meclis'in şamar oğlanı olmadığı" hususunda samimi iseler, bağımsız yargının verdiği kararı MHP'nin öncülüğünde soğutmaya bırakmak zorunda kalan Meclis'in kimlik ve kişiliği üstüne de konuşmalıdır.
"Bağımsız yargı"sının verdiği ve kamu vicdanının onayladığı kararı, AİHM tarafından tartışmaya açılan bir devlet ve Meclis, yabancılar ve onların yerli işbirlikçileri tarafından "hadım olmuş erkeğe çevrilmiş" demektir.
Dolayısıyla AİHM'nin kararı ne olursa olsun, hiçbir şekilde kabul edilemez, hazm edilemez, sindirilemez.
Apo dosyasını Meclis'te sümenaltı ederek donduran MHP'yi milletimiz ve şehitlerimiz hemen ilk seçimde nasıl tepetaklak etti ise, benzer şekilde AİHM'nin aklıyla Apo'yu güya yeniden yargılamak suretiyle kapı dışarı edecek AKP'yi sandığa gömer.
Maalesef AKP hükümetinin, Anayasa'nın 90. maddesinde yaptığı "uluslararası anlaşmaların Anayasa'nın üzerinde olduğu" şeklindeki değişiklik, "devletin hadım edilmesi" bağlamında atılmış en ciddi ve en vahim adımdır.
Bu adımı atan AKP'nin Dışişleri Bakanı Gül, AİHM'nin Apo'ya ilişkin kararı konusunda daha baştan merhamet dilenircesine, "Ümit ediyorum ki mahkemenin kararı, Türk halkı tarafından da kabul edilebilecek bir karar olarak çıkar. Herkesin, bütün dünyanın bildiği suçları işlemiş bir teşkilatın, bir terör örgütünün başı yüz kez de yargılansa aynı cezaları alır. Bundan hiçbir şüphem yok" diyor.
Diyor ve daha baştan "yeniden yargılanma kapısı"nı bizzat açıyor.
Devlette ve bağımsızlıkta süreklilik esas ise bu ne biçim beyanat, bu ne biçim yaklaşım!?
Apo'ya idam kararı veren bağımsız yargı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin değil de, Patagonya'nın yargısı mıydı? Apo yargılanırken Muz Cumhuriyeti idik de, bugün AİHM'nin kararına boyun eğince mi "bağımsız yargı" ve "bağımsız devlet" olacağız?!
Böyle bir yaklaşım, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, dün silahla çökertemeyenler tarafından bugün silahsız çökertilmesi değil midir? Halkımızın ifadesiyle "hadım olmuş erkek"e çevrilmesi değil midir? Arınç'ın ifadesiyle maalesef "şamar oğlanı"na çevrilmesi değil midir?
Değildir, diyebilen varsa beri gelsin?
O halde içeriye doğru "Meclis şamar oğlanı değil" diye gürleyen Arınç başta olmak üzere, Erdoğan, Gül ve AKP, Türkiye üzerindeki bu AİHM ve Apo oyununu bozacak bir yürek ortaya koymalıdır. Bu yürek Bağımsız Türkiye yüreğidir.
Tilki'nin dönüp dolaşıp gideceği yer Kürkçü dükkânı olduğu gibi, Arınç, Erdoğan ve Gül başta olmak üzere herkesin dönüp dolaşıp geleceği yer Bağımsız Türkiye'dir, kısaca BTP'dir.
Başka kurtuluş adresi yoktur çünkü.
Devlet erkanı ve hükümet erbabı asıl bu tarafı düşünmelidir.
"Meclis şamar oğlanı değildir" diye istendiği vakit keyif bağışlayan TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, asıl "bağımsız yargının kararının yabancılar tarafından tartışmaya açılması"nı düşünmelidirler.
"Meclis şamar oğlanı değildir" diye güya "içeriye doğru" gürleyen TBMM Başkanı Arınç ve birkaç gün sonra Arınç'ın söylemine arka çıkan Dışişleri Bakanı Gül, "Bağımsız Türk yargısının Apo kararı"nı hiçe sayan AİHM karşısında niçin süt dökmüş kedi gibi durmaktadırlar?
"Meclis şamar oğlanı" haline dönüştürülüp dönüştürülmediğine gelince;
Şeker Yasası'ndan Tütün Yasası'na, Yabancılara Vatan topraklarının satışına imkan veren Yasa'dan bir tek gayr-i müslimin dahi bulunmadığı Müslüman mahallelerinde 36 bini aşkın kilise evlerin açılmasını sağlayan İmar Yasası değişikliği'ne ve en son İncirlik'in bir sümenaltı tebliğnamesi ile Amerika'ya peşkeş çekilmesine kadar "ABD, AB veya IMF talimatlı" onlarca icraat dururken "Meclis şamar oğlanı değildir" diye keyif bağışlamayı daha sonra irdeleyelim dilerseniz.
Biz, AİHM'nin kararını esastan irdeleyelim?
Devletin erkleri bellidir; yasama, yürütme ve yargı?
Devletin tüzel kişiliği, bu erklerin "milli irade" istikametinde şekillenmesiyle oluşur.
Bu erklerin birbirlerine tercihi de söz konusu olmadığı gibi, bunlardan biri önemli diğeri daha az önemli veya önemsiz değildir.
Şayet devlet dediğimiz tüzel kişilik, yasama, yürütme ve yargı erklerinden oluşuyorsa;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yasama erkini kabul etmeyen, devleti kabul etmiyor demektir.
Devlet'in yürütme erkini kabul etmeyen, devleti kabul etmiyor demektir.
Devlet'in bağımsız yargı erkini kabul etmeyen, devleti tanımıyor demektir.
Yasama, yürütme ve yargısı üstünde yabancıların gölgesi ve Demokles'in kılıcı dolanan bir devletin de bağımsızlığından hiç kimse söz edemez.
Arınç ve Gül, asıl "şamar oğlanı" işini tam bu noktada düşünmelidir.
Arınç ve Gül, şayet "Meclis'in şamar oğlanı olmadığı" hususunda samimi iseler, bağımsız yargının verdiği kararı MHP'nin öncülüğünde soğutmaya bırakmak zorunda kalan Meclis'in kimlik ve kişiliği üstüne de konuşmalıdır.
"Bağımsız yargı"sının verdiği ve kamu vicdanının onayladığı kararı, AİHM tarafından tartışmaya açılan bir devlet ve Meclis, yabancılar ve onların yerli işbirlikçileri tarafından "hadım olmuş erkeğe çevrilmiş" demektir.
Dolayısıyla AİHM'nin kararı ne olursa olsun, hiçbir şekilde kabul edilemez, hazm edilemez, sindirilemez.
Apo dosyasını Meclis'te sümenaltı ederek donduran MHP'yi milletimiz ve şehitlerimiz hemen ilk seçimde nasıl tepetaklak etti ise, benzer şekilde AİHM'nin aklıyla Apo'yu güya yeniden yargılamak suretiyle kapı dışarı edecek AKP'yi sandığa gömer.
Maalesef AKP hükümetinin, Anayasa'nın 90. maddesinde yaptığı "uluslararası anlaşmaların Anayasa'nın üzerinde olduğu" şeklindeki değişiklik, "devletin hadım edilmesi" bağlamında atılmış en ciddi ve en vahim adımdır.
Bu adımı atan AKP'nin Dışişleri Bakanı Gül, AİHM'nin Apo'ya ilişkin kararı konusunda daha baştan merhamet dilenircesine, "Ümit ediyorum ki mahkemenin kararı, Türk halkı tarafından da kabul edilebilecek bir karar olarak çıkar. Herkesin, bütün dünyanın bildiği suçları işlemiş bir teşkilatın, bir terör örgütünün başı yüz kez de yargılansa aynı cezaları alır. Bundan hiçbir şüphem yok" diyor.
Diyor ve daha baştan "yeniden yargılanma kapısı"nı bizzat açıyor.
Devlette ve bağımsızlıkta süreklilik esas ise bu ne biçim beyanat, bu ne biçim yaklaşım!?
Apo'ya idam kararı veren bağımsız yargı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin değil de, Patagonya'nın yargısı mıydı? Apo yargılanırken Muz Cumhuriyeti idik de, bugün AİHM'nin kararına boyun eğince mi "bağımsız yargı" ve "bağımsız devlet" olacağız?!
Böyle bir yaklaşım, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, dün silahla çökertemeyenler tarafından bugün silahsız çökertilmesi değil midir? Halkımızın ifadesiyle "hadım olmuş erkek"e çevrilmesi değil midir? Arınç'ın ifadesiyle maalesef "şamar oğlanı"na çevrilmesi değil midir?
Değildir, diyebilen varsa beri gelsin?
O halde içeriye doğru "Meclis şamar oğlanı değil" diye gürleyen Arınç başta olmak üzere, Erdoğan, Gül ve AKP, Türkiye üzerindeki bu AİHM ve Apo oyununu bozacak bir yürek ortaya koymalıdır. Bu yürek Bağımsız Türkiye yüreğidir.
Tilki'nin dönüp dolaşıp gideceği yer Kürkçü dükkânı olduğu gibi, Arınç, Erdoğan ve Gül başta olmak üzere herkesin dönüp dolaşıp geleceği yer Bağımsız Türkiye'dir, kısaca BTP'dir.
Başka kurtuluş adresi yoktur çünkü.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019