"Türkiye 70 değil 700 milyon nüfusu besleyecek güçtedir". Bu söz Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın nüfus planlamaları programları ile yıllardır bize uygulatılmaya çalışılan batı taktiğini yerle bir eden tarihi sözüdür. Onlara göre Dünya kaynakları yetersizdir. Kendilerine aittir. Kendi nüfusları artamamaktadır. Her türlü teşvik faaliyetlerini yapmalarına rağmen çoğunluk hayvan beslemeyi çocuklara tercih etmektedir. İngiltere'de babası meçhul bir çocuğa bağlanan maaş, annesinin çalışmasına gerek kalmadan geçineceği kadardır. Kendileri gayri meşru çocukları teşvik ederken bizim aile içine müdahaleyi bir hak görmüşlerdir. AB uyum paketlerine muhakkak bu yönde bir madde konursa şaşmayınız. Senelerdir bu doğrultuda yapılan radyo ve televizyon programları ile verilen mesajları, sloganları hatırlarsanız, kimlerin daha önceden yabancı ajanlığına soyunmuş olduğu görülecektir. Bir topluluğun gücü, onun genç ve kaliteli nüfusuna bağlıdır. Aynı aydın gurubunun neden AB, ABD, IMF, Küreselleşme, Liberalizm dediklerini şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Dünya ikliminin kısa bir süre sonra değişim geçireceği teorileri asrımızda oldukça sık telaffuz edilmektedir. İklim değişimleri ve küresel kirlenmeler göz önüne alındığında bunların hakikat olma olasılığı son derece yüksektir. Görüşler orta doğu haricindeki bölgelerde yaşamın son derece zor olacağı yönündedir. Bu nedenle bölgemiz üzerinde teknolojik üstünlüğe sahip ülkeler hak sahibi olmak arzusundadır. Aynı zamanda, ülkemiz son derecede zengin yer altı kaynaklarına ve verimli topraklara sahiptir. Bize şükretmek düşer? Buna diğer Ortadoğu ülkelerini de kattığımızda tüm ABD ve AB ülkelerini besleyebilecek güçte olacaktır. Dünyayı yöneten para babaları zaten bu ülkelerin kaynakları ile babalaştıklarından. Onlar için tek problem ileride yerleşmeyi sağlayacak toprak, toprak ve gene topraktır. Bu nedenle tüm ülkemiz babalar gibi para babalarına satılmaktadır. Diğer ülkelerin de tamamı AKP'nin hizmet aşkı ve BOP kanalı ile ABD'nin eline geçmek üzeredir. Bir ülkenin topraklarını ele geçirmenin iki yolu vardır. Birincisi o ülkenin yöneticilerini yönetmek. Bu yolla istediği kanunları onlara hazırlatıp gayeye ulaşmak. İkinci yol ise elde edilememiş ve edilmesinde idari zorluklar bulunan ülkede BOP'tur AB'dir veya küreselleşme, demokrasi getirme vs? sebeplerle, olmadı ise, zorla da olsa idareyi ele geçirmektir. Orada kendine bağlı bir oluşumu meydana getirip, satılmış menfaat guruplarını başta tutup sömürüye devam etmektir. Sonuç aynidir? İleride, Prof. Dr. Haydar Baş'ın söylediği gibi iklim şartlarındaki değişimler olduğunda kendilerine vatan aryanlar, her türlü alt yapıyı hazırlamış oldukları coğrafyada, satın almış oldukları topraklara elbette babalarının malı gibi gelip yerleşeceklerdir. Milli ekonomi modeline göre ülkemiz 700 milyon nüfusu kıyamete dek besleyebilirken. Liberal ekonomide, şimdiki nüfusumuzun yarısı bile problem olacaktır. Bizim nüfusumuzun üzerine eklenecek olan yabancı nüfusla birlikte o zaman beklide en azından 500 milyon olacaktır. Bu nedenle batılılar ve ABD gelmeden önce veya sonra kendilerine göre gerekeni yapacaktır. Belki zaman, zaman, yabancı yayınlarda dünya nüfusunun çok arttığı ve bu nüfusun çeşitli yollarla kontrolünün gerektiği veya azaltılmasının şart olduğu yazılmakta ve söylenmektedir. Bunun manası açıktır. Devamlı artmakta olan nüfusun azaltılması, ancak imha yolu ile mümkündür. Bu durumda sonuç vahimdir. Toplu imhalar zamanımızda nükleer savaş, kimyasal ve biyolojik savaşlar şeklinde olduğuna göre, çok ciddi problemlerle bölgemiz ve bilhassa ülkemiz karşı karşıyadır. Nükleer bir müdahale milyonlarca yıl sürecek etkiye sahip olacağı nedenle işlerine gelmez. Kısa etkili kimyasal veya biyolojik imhanın olması söz konusudur. Yıllardır bölge insanını kobay olarak kullanan batı için her türlü biyolojik veriler mevcuttur. Liberal ekonomide insan ihtiyaçları sınırsız buna karşılık kaynaklar sınırlı tezi olduğundan , Bu ekonomi yi dünyaya kabul ettiren gelişmiş teknolojiye sahip ülkeler, şimdiden tüm kaynakları ellerine geçirmişlerdir. Sıra daha fazla pay alabilme savaşındadır. Nüfus azaltılması yani toplu imha gerektiğinde, kendilerine göre modern ve insani bir yol bulacaklardır emin olunuz. Allah (c.c) korkusu olmayandan her şeyi bekleyiniz. ? Mevcut ilmin şeytanisini insanlar kullandığında, inanın şeytan bile hayretler içinde kalır. Şeytanlığından utanır. Türkiye'nin elde edilmesi planına Türkiye de tek mani olarak askeri gücümüz kalmıştır. Bu nedenle ABD kukla idarelere uygulayacağı ekonomik yaptırım projeleri ve AB uyumları ile askerimizi azaltmaya ve BOP kapsamında ordumuzu savaşlara sokarak onu yok etmeye veya zayıflatmaya çalışacaktır. Muvaffak oldukları taktirde, ülkemiz insanlarının önünde yapabileceği iki şey kalacaktır. Kurtuluş savaşı vermek, ya da topraklarını alanların yaşanamayacak hale gelen topraklarına göçmek. Aksi halde tavuk gribinde olduğu gibi toplu imha projelerine maruz kalmak kaçınılmazdır. Bu yazdıklarım hiç hoş değil biliyorum. Dost acı konuşur, düşman tedbirli. O kadar kendilerinden eminler ki maksatlarını çeşitli ortamlarda farkında olmadan veya övünme sebebi ile belli ediyorlar. Şu anda mevcut ekonomik anlayışta, ve bu anlayışı uygulamada yarışan, gönüllü, zavallı ve sahipsiz, sömürülmeyi lütuf kabul etmiş ülkelerin yaşadığı bu dünyada, yukarıdaki söylenenler yaşanacaktır. Kendi vatanımızda sonsuza kadar yaşamanın tek yolu vardır. Bir an önce bizi kurtaracak, daha sonra bölgemizi kurtaracak, sonra da insanlığı kurtaracak Milli Ekonomi Modelini derhal hayata geçirmek. Birkaç yılda ülkemizi kainat devleti haline getirmektir. Kaynaklarımız henüz kaybedilmeden, onları korumaya henüz gücümüz varken, uyanmaz isek, yukarıda saydıklarımın olma ihtimaliyeti büyüktür. Batının milli ekonomi Modeline sahip çıkması halinde dahi, İslam düşmanlığı nedeni ile değişen bir şey olmayacaktır. Allah'ın (C.C) bir lütfu olan Prof. Dr. Haydar BAŞ ve onun dünyaya sunduğu, insanlık için kurtuluş reçetesi, MİLLİ EKONOMİ MODELİ ve sonucunda oluşacak SOSYAL DEVLET modelini hala duymazlığa, görmezliğe gelmek izahı olmayan bir gaflettir. Ve ne yazık ki bu gafletle bu memleket idare edilmektedir. Şu anda sayıları her gün artan devletler bu modelin kendilerine uygun kısımlarını kullanmaya başlamışlardır. Ülkemizde ise BTP genel başkanının projelerini referans vermeden seçime doğru ilerleyen denenmiş partiler, ABD ye ters düşemeyeceklerini bildiklerinden, yani AB ABD, ve dolayısıyla IMF'ci olduklarından. BTP'nin kullanacağı kaynaklara sahip olmadıklarından veya bu kaynakları kendilerine aktaramayacaklarını bildiklerinden, BTP ye ait projelerin cazibesine dayanamayıp özeniyorlar. Referans vermedikleri içinde, Gaziantep'te baklava çalan çocuğun durumuna düşüyorlar.. Ama ne uygulamalarına imkan var, ne de sözlerinde durmalarına. Her sene alışılmıştan daha büyük açıklar veren, topladığı vergiler ile ancak faiz borcunu bile borçlanarak ödeyen şimdiki iktidarın, geleceğe bırakacağı ne var ki? Zaten geleceklerin hepsi önceden gelmişlerdi. Sıfır artı sıfır elde kalan çift sıfır. Bunların aklı dahiyane hazırlanmış projelerin ancak tercüme edilmiş özet başlıklarını anlamaya yeter. Biri BTP nin evsizlere ev projesini yürütmüş. Nasıl olacağını okumuş olsa bile elinde kaynak yok ki tam uygulasın. Ev fiyatları astronomik oluveriyor. İpler IMF nin elinde. Sonuç ortada. Vatandaş hacizde? Bir başka parti işsizlere maaş vaat ediyor. Miktarı BTP nin vatandaşların her birine, piyasada sıfır enflasyon şartı durumunda vereceği maaşın onda biri. Diğer örnekleri siz seçim yaklaştıkça göreceksiniz. Kızılca hamamdan bir ses ev hanımlarına seçim öncesi hediye olarak 100YTL verilmesini teklif ediyor. Herhalde BTP nin ev hanımlarını emekli maaşına bağlamasına ve her ferde vatandaşlık maaşı vermesine karşılık? onların gücü işte bu kadar. Seçim öncesi size gelenlere, vaatleri varsa, KAYNAKLARINI sorun? BTP nin kaynaklarını gösteremezler çünkü onlar AB veya ABD cidirler dolayısı ile kesinlikle IMF ci olmak zorundadırlar. IMF den bize müsaade edilen tek kaynak parası olmayandan toplanan vergilerdir ve verecekleri borç kredileridir. Kıyamete kadar milletimizin ve devletimizin devamı için tek çare BA?IMSIZ TÜRKİYE PARTİSİ Genel başkanına bir kerecik güvenmek ve teslimiyettir. Göreceksiniz en kısa sürede ne bir işsiz, ne bir aç, ne evsiz, ne de muhtaç kalacaktır. Vatan bir bütün, millet kardeş, Dünya, ve en azından bölgemiz huzura ve TÜRKÜN GÜVENİNE kavuşacaktır. Selam olsun vatanını sevenlere, onun için ölebilenlere, geleceği görebilenlere. Selam dünyayı kurtaran TÜRKE. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENLERE.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ata Selçuk / diğer yazıları
- Yanlıştan, yanlışla kurtuluş olmaz / 12.09.2021
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017