ABD'nin Afganistan bombardımanı bütün yoğunluğuyla devam ediyor. Kısa vadede Afganistan'da bir netice alınamayacağını gören ABD yetkilileri, uzun zamandan beri daha rahat yeni bir manevra için taarruz noktası arayışını netleştirmek üzereler. İlk günlerde Irak'ın adı arada bir zikrediliyordu. Ancak medyaya sızan bilgiler gösteriyor ki ABD, artık Irak'a odaklandı. Bu noktada Türk yetkililerin de tavrında gözle görülür bir gevşeme sözkonusu. Daha önce Irak gündem edildiğinde en azından ABD'yi derin düşünmeye sevkedecek Ankara söylemleri, yerini kanıtlara göre çark ederiz kabilinden Washington söylemlerine bıraktı. Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu'nun bu "gevşek söylem"i andıran son açıklamaları son derece manidardır. Gevşek söylem döneminin IMF'nin 10 milyar dolarlık ek kredi müjdesiyle birlikte başlaması da siyasi gözlemcilerin dikkatinden kaçmamaktadır.
Her ne kadar Kemal Derviş, siyasal yönetim ile ekonomi yönetimi arasındaki ilişkinin azaltılmasını aşırı biçimde vurguluyor ise de; Afganistan bombardımanı ile birlikte ekonomi yönetiminin bilakis siyasal yönetimin yönlendirme ve baskısı ile iş gördüğü açığa çıkmaktadır. Ancak burada bir nüans var; Türk ekonomisinin yönetimin Türk siyasal yönetiminin baskısından az-çok kurtarılarak, global siyasal yönetimin güdümüne sokulmuştur. IMF kredi ile Irak konusundaki "gevşek söylem" arasındaki ilişki, bu global zeminle birebir örtüşmektedir.
Ankara, bu günlerde 10 milyar dolarlık borç bulunması sebebiyle adeta zil takıp oynamakla meşgul. 20 Kasım 2000'de dolar 683 bin 200, mark ise 298 bin 500 liraydı; şimdi ise dolar 1 milyon 1 milyon 520 binde, mark ise 690 bin liralarda dalgalanıp gidiyor. Krizin milli geliri küçülmesi yetmiyormuş gibi, dövizin dalgası da TL'yi kemirdikçe kemiriyor. Bu arada Derviş ve ekonomi yönetimi 19 milyar dolarlık bir borç daha yüklüyor Türkiye'ye. İç borç ise 110 katrilyona katlandı.
"Borç yiyen kesesinden yer" der atasözümüz. IMF borçları ve faizleri, ne yiyecek bir şey bıraktı, ne de kese. Buna rağmen üretim tarafına bakan yok. Bu borçlar nasıl ödenecek, diyen yok. Önümüzdeki yıl eski borcun 5 milyar dolarlık kısmı ödenmek zorunda; bu borcu ancak alabilirsek yeni bir borçla kapatmaktan başka yol bilen yok. Her şeyimizi global tefeciye kaptırdık. Şimdi sızını hissediyoruz. Asıl acıyı birkaç ay sonra duymaya başlayacağız. Şimdiye kadar aldığımız borçlarda bir işe yaramadı. Ne üretim yaptık, ne enflasyon düştü, ne de dövizin yükselmesini durdurabildik.
Borç koordinatörü Derviş, 10 milyar dolarlık yeni kredinin "ciddi bir sosyal bedeli" olacağını ifade etti. Derviş de artık yüksek sesle konuşmaya başladı. Daha önce borç karşılığı talimat filan almıyoruz türünden tepkiler verirdi; şimdi bu tepkilerin yerini fatura ciddi olacak, bu borcun bedeli ağır olacak şeklinde üst çıtadan beyanatlar aldı. Derviş bu arada ortaklara da "ağzınızı sıkı tutun; ne isteniyorsa gık çıkarmadan yapalım. Aksi halde Haziran ve Temmuz'daki gibi sıkıntılar yaşarız" mesajı vererek global odakların siyasal sopasını gösteriyor.
ABD, Afganistan'ı Tomahawk bombardımanına tutuyor. Türkiye'yi de borç bombardımanına tutuyor. Türkiye üretimini kaybediyor, milli gelirini yitiriyor, işletmelerini kapatıyor. Bu arada ticari ilişkilerini sürdürmek için çırpındığı komşularını yitiriyor. Irak kapısın kapatıyor. Zannediyoruz ki ABD, Irak'ı vuracak, vuruyor. Hayır... ABD, Türkiye'yi vuruyor. IMF'nin borç sağanağına tutuyor. Borçtan nefesimizi alamaz hale getiriyor. Borç ile boğuyor.
Her ne kadar Kemal Derviş, siyasal yönetim ile ekonomi yönetimi arasındaki ilişkinin azaltılmasını aşırı biçimde vurguluyor ise de; Afganistan bombardımanı ile birlikte ekonomi yönetiminin bilakis siyasal yönetimin yönlendirme ve baskısı ile iş gördüğü açığa çıkmaktadır. Ancak burada bir nüans var; Türk ekonomisinin yönetimin Türk siyasal yönetiminin baskısından az-çok kurtarılarak, global siyasal yönetimin güdümüne sokulmuştur. IMF kredi ile Irak konusundaki "gevşek söylem" arasındaki ilişki, bu global zeminle birebir örtüşmektedir.
Ankara, bu günlerde 10 milyar dolarlık borç bulunması sebebiyle adeta zil takıp oynamakla meşgul. 20 Kasım 2000'de dolar 683 bin 200, mark ise 298 bin 500 liraydı; şimdi ise dolar 1 milyon 1 milyon 520 binde, mark ise 690 bin liralarda dalgalanıp gidiyor. Krizin milli geliri küçülmesi yetmiyormuş gibi, dövizin dalgası da TL'yi kemirdikçe kemiriyor. Bu arada Derviş ve ekonomi yönetimi 19 milyar dolarlık bir borç daha yüklüyor Türkiye'ye. İç borç ise 110 katrilyona katlandı.
"Borç yiyen kesesinden yer" der atasözümüz. IMF borçları ve faizleri, ne yiyecek bir şey bıraktı, ne de kese. Buna rağmen üretim tarafına bakan yok. Bu borçlar nasıl ödenecek, diyen yok. Önümüzdeki yıl eski borcun 5 milyar dolarlık kısmı ödenmek zorunda; bu borcu ancak alabilirsek yeni bir borçla kapatmaktan başka yol bilen yok. Her şeyimizi global tefeciye kaptırdık. Şimdi sızını hissediyoruz. Asıl acıyı birkaç ay sonra duymaya başlayacağız. Şimdiye kadar aldığımız borçlarda bir işe yaramadı. Ne üretim yaptık, ne enflasyon düştü, ne de dövizin yükselmesini durdurabildik.
Borç koordinatörü Derviş, 10 milyar dolarlık yeni kredinin "ciddi bir sosyal bedeli" olacağını ifade etti. Derviş de artık yüksek sesle konuşmaya başladı. Daha önce borç karşılığı talimat filan almıyoruz türünden tepkiler verirdi; şimdi bu tepkilerin yerini fatura ciddi olacak, bu borcun bedeli ağır olacak şeklinde üst çıtadan beyanatlar aldı. Derviş bu arada ortaklara da "ağzınızı sıkı tutun; ne isteniyorsa gık çıkarmadan yapalım. Aksi halde Haziran ve Temmuz'daki gibi sıkıntılar yaşarız" mesajı vererek global odakların siyasal sopasını gösteriyor.
ABD, Afganistan'ı Tomahawk bombardımanına tutuyor. Türkiye'yi de borç bombardımanına tutuyor. Türkiye üretimini kaybediyor, milli gelirini yitiriyor, işletmelerini kapatıyor. Bu arada ticari ilişkilerini sürdürmek için çırpındığı komşularını yitiriyor. Irak kapısın kapatıyor. Zannediyoruz ki ABD, Irak'ı vuracak, vuruyor. Hayır... ABD, Türkiye'yi vuruyor. IMF'nin borç sağanağına tutuyor. Borçtan nefesimizi alamaz hale getiriyor. Borç ile boğuyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019