Türkiye ile aynı zamanda, 2005 senesinde, üyelik müzakerelerine başlayan Hırvatistan AB üyeliğine kabul edildi.Türkiye'nin AB serüveni çok uzun yıllara dayanıyor. Bu karşılıksız sevdamız her gelen hükümet ile de tazelenmiştir. Yani her kurulan hükümet AB'ci olduğunu ifade etmiştir.Hükümet politikaları halkı da etkilemiş, Türk halkı AB'yi tek kurtuluş ve "muasır medeniyet seviyesine" erişmenin yolu olarak görmüştür.Biz, Batının Türkiye'ye olan yaklaşımını her zaman dile getiriyoruz. Yaşanan gelişmeler de bizi haklı çıkarmaktadır. AB'nin üyeliğe kabul sürecinde Türkiye'den talepleri tamamen siyasi menfaatlere dönüşmüştür.12 Aralık 1999 tarihli raporunda "Ege sorunu için Lahey Adalet Divanı'na gidilebilir" denmektedir. 2004'deki metne ise, "karşılıklı görüşmeler yoluyla çözülecek" ibaresi konulmuştur. 2004 yılındaki ilerleme raporuna göre, Fırat ve Dicle suları ile bölgedeki barajların AB yönetimine devredilmesi istenmiştir.Yine 2004 tarihli ilerleme raporuna göre, "Türkiye AB ile yoğun bir kültürel ve siyasi diyalog içine girecektir. Misyonerlik faaliyetleri de bu kültürel etkileşimin bir parçasıdır."17 Aralık 2004 tarihli bu raporda "trajik olaylarla ve özellikle de 1915-1916'da bölgede yaşanan insani acılarla ilgili olarak, "Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinde Ermenistan'la ilgili olarak bir iyileşme yaşanmalıdır" ifadelerine yer verilmiştir.AB ilerleme raporunda, patriğin ekümenik sıfatını kamusal alanda kullanmasının önünün açılmasını talep etmektedir. Heybeliada papaz okulunun açılması da raporda istenmektedir.Raporda, Lozan'da azınlık olarak belirtilen Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler dışında Kürtleri, Katolikleri, Protestanları, Süryanileri, Keldanileri, Alevileri ve Bahaileri de azınlık olarak değerlendirerek, Türkiye'den bunları tanıması talep edilmektedir. 9 Kasım 2005 tarihli ilerleme raporunda ise, Kıbrıs Rum kesimi bandıralı gemilerin Türk karasularına girişine izin verilip, ticari ilişkiye girileceği karara bağlanmıştır.Bu talepler şimdiye kadar, AB'ye giriş sürecindeki hiçbir aday ülkenin önüne konmamıştır. Tamamen Türkiye'nin içişlerine karışma şeklindeki siyasi taleplerdir.Bir başka açıdan bakarsak, AB'ye tam üyelik, kayıtsız şartsız millete ait olan egemenliğin AB parlamentosuna geçmesi demektir? TBMM, sadece AB parlamentosunun aldığı kararları yasalaştıran bir kurum hâline gelmiş olacaktır. Türk hükümeti, her defasında talepleri yerine getirmeyi büyük bir ciddiyetle ele almıştır. Hiçbir art niyet aranmayan siyasi talepler Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kanunlaştırılmış, Türk milletine sindirilmiştir.Bizim AB'ye bakışımızın temelinde ise, bu birliğin bir Hıristiyan birliği olduğunun hatırdan çıkarılmaması tezi vardır. Almanya eski başbakanı Helmut Kohl'de bunu itiraf etmiştir.Parçalanma sürecine giren AB, bir Hıristiyan birliği olduğunu unutmamaktadır ki, bu süreçte bile Türkiye kapıdan içeri alınmamaktadır.Türkiye'nin geçen zamanda aday üye olabilmesi bile onlarca yıl almış, ancak bu süre onun millî ve dinî bütünlüğüne yönelik ciddi tahribatlara sebep olmuştur.Çifte standartlarla dolu olan AB'nin Türkiye'ye karşı olan talepleri asla tükenmeyecektir. Bir Hıristiyan ittifakı olan AB'ye Türk devletinin ve milletinin girmek istemesi, devletin ve milletin hüsranına sebep olacaktır.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- Ehl-i Beyt-4 / 26.12.2024
- Ehl-i Beyt-3 / 25.12.2024
- Ehl-i Beyt-2 / 24.12.2024
- Ehl-i Beyt-1 / 23.12.2024
- İyi dinle ve denileni tut / 22.12.2024
- İslam’a davet mektuplarındaki hikmetler / 21.12.2024
- Peygamber Efendimizin mucizeleri / 20.12.2024
- Peygamberimizin hilm ve cömertliği / 19.12.2024
- Peygamber sabrı miskinliği içermezdi / 18.12.2024
- Sünnet, Kuran’ın kendisidir / 17.12.2024
- Ehl-i Beyt-3 / 25.12.2024
- Ehl-i Beyt-2 / 24.12.2024
- Ehl-i Beyt-1 / 23.12.2024
- İyi dinle ve denileni tut / 22.12.2024
- İslam’a davet mektuplarındaki hikmetler / 21.12.2024
- Peygamber Efendimizin mucizeleri / 20.12.2024
- Peygamberimizin hilm ve cömertliği / 19.12.2024
- Peygamber sabrı miskinliği içermezdi / 18.12.2024
- Sünnet, Kuran’ın kendisidir / 17.12.2024