AKP’li Hüseyin Çelik’in bir röportaj sırasında ifade ettiği “Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis’i toplamayız” ifadeleri gündeme bomba gibi düştü.
Bazı siyasiler Çelik’e ağır ifadeler kullanırken, bazıları da “Meclis’in toplanabilmesi için kaç Mehmet’in şehit olması lazım” sorusunu sordular.
Öyle ya birkaç Mehmet’in şehit olması Meclis’in toplanması için önemli değilse kaç tanesi için önemli bunu kamuoyu da biz de Sayın Çelik’ten öğrenmek istiyoruz.
Bir tarafta iki askeri kaçırıldı diye ortalığı talan eden, civar ülkeleri kan gölüne çeviren İsrail, bir tarafta da askerlerinin ölmesine artık alışmış, bunu doğal kabul eden bir Türkiye…
Bir ülke, “ben bir insanımı bile kimseye dokundurmam, onun için her yeri yakar yıkarım” mantığıyla dünyaya ve kendi insanına farklı bir imaj veriyor, bizimkiler ise “canım, birkaç taneden ne çıkar” havası içinde, var olan bütün tarihi imajı da yerle bir ediyor.
Sayın Çelik, “yanlış anlaşıldım” falan dese de neticede herkes böyle anladı.
Herkesin bu şekilde anladığı bir atmosferde, “yanlış anlaşıldım” ifadesinden ziyade “ifade etmeyi beceremedim” demek daha doğru olurdu. Bu denmediği zaman da yanlış değil doğru anlaşıldığı tescillenmiş olur.
Yalnız AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana askerimize olan tavır ve tutumları dikkate alındığında bunun bir yanlış anlaşılma olmadığı da ifade edilmektedir.
AKP’li Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, Kandil’den gelen eli kanlı teröristleri serbest bırakıyor, terörle mücadelede başarı elde etmiş askerilerini ise bir zan üzerine yargılıyor, tutukluyor.
Biri devletle savaşmış, insanlarımızı bir bir şehit etmiş, diğeri ise ülkeyi korumak için mücadele etmiş ve yapmadığı bir suçla yargılanıyor.
PKK’lı teröristler siyasi zeminde daha rahat faaliyet gösterebilsinler diye, genel af çalışmaları yürütülüyor, özerk bir devlet kurabilsinler diye de anayasada bile değişikliğe gidiliyor. Siyasilerimiz “Yahu biz bu amaçla yapmıyoruz bunları” deseler de sonuç bu noktaya çıkıyor ve olaylar neticeleriyle ölçülür.
Bu teröristlerle yıllarca mücadele etmiş olan Mehmetçiğimizin ise eli kolu bağlanıyor.
Birkaç Mehmetçiğin şehit olmasını önemsemeyenlerle, “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyenlerin aynı siyasi yapılanma içinde olması şaşırtıcı değil, birbirlerini tamamlıyorlar.
Halbuki bir ülke varlığının devamını devletini, milletini ve de askerini baş tacı eden insanlara borçludur. İşin başındakiler bu hassasiyeti kaybettikleri zaman çok tehlikeli bir sürece girildi demektir.
Temel ölçülerde ipin ucunu kaçırmış olan siyasilerimize Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’tan siyaset dersi almalarını tavsiye ederim.
Sayın Baş, bir ülkenin bekasının devlet, millet ve asker birlikteliğiyle doğru orantılı olduğunu belirterek sık sık ikaz yapmaktadır. Milletin millet olarak kalabilesi için onu dış tehditlere karşı koruyan ordudur. Ordusu güçlü olan ülke güçlüdür, zayıf olan ise yıkılmaya ve işgal edilmeye mahkumdur.
Bu açıdan bakıldığında, esasen bugün asker üzerinde oynanan oyun gerçekte millete oynanmaktadır. Koruyucu fanus ortadan kaldırılınca geriye korunmasız, avlanmaya müsait bir millet kalmaktadır.
Bizler 7’den 70’e hiçbir ferdi atlamadan kıymet verir ve ona göre milli projeler üretirsek, işte o zaman oturduğumuz koltukların hakkını vermiş oluruz.
Bir de bu fertler bizler için en büyük bedeli ödemeye hazır, canlarını bizler için vermeye hazır olan Mehmetçiğimiz iseler onların adlarını dahi anarken abdestsiz olmamak lazım, onların korunması için Yasinler okumamız lazım.
Geçmişi belli ve yaptığı zulümler ortada olan İsrail bile bir askerine bu denli kıymet verirken, her Türk’ün asker olarak doğduğu ve bugüne kadar tarihin birçok döneminde destanlar yazmış bir Türk milleti olarak askerimize gerekli önemi vermemek gerçekten utanılması gereken hadisedir.
Bazı siyasiler Çelik’e ağır ifadeler kullanırken, bazıları da “Meclis’in toplanabilmesi için kaç Mehmet’in şehit olması lazım” sorusunu sordular.
Öyle ya birkaç Mehmet’in şehit olması Meclis’in toplanması için önemli değilse kaç tanesi için önemli bunu kamuoyu da biz de Sayın Çelik’ten öğrenmek istiyoruz.
Bir tarafta iki askeri kaçırıldı diye ortalığı talan eden, civar ülkeleri kan gölüne çeviren İsrail, bir tarafta da askerlerinin ölmesine artık alışmış, bunu doğal kabul eden bir Türkiye…
Bir ülke, “ben bir insanımı bile kimseye dokundurmam, onun için her yeri yakar yıkarım” mantığıyla dünyaya ve kendi insanına farklı bir imaj veriyor, bizimkiler ise “canım, birkaç taneden ne çıkar” havası içinde, var olan bütün tarihi imajı da yerle bir ediyor.
Sayın Çelik, “yanlış anlaşıldım” falan dese de neticede herkes böyle anladı.
Herkesin bu şekilde anladığı bir atmosferde, “yanlış anlaşıldım” ifadesinden ziyade “ifade etmeyi beceremedim” demek daha doğru olurdu. Bu denmediği zaman da yanlış değil doğru anlaşıldığı tescillenmiş olur.
Yalnız AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana askerimize olan tavır ve tutumları dikkate alındığında bunun bir yanlış anlaşılma olmadığı da ifade edilmektedir.
AKP’li Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, Kandil’den gelen eli kanlı teröristleri serbest bırakıyor, terörle mücadelede başarı elde etmiş askerilerini ise bir zan üzerine yargılıyor, tutukluyor.
Biri devletle savaşmış, insanlarımızı bir bir şehit etmiş, diğeri ise ülkeyi korumak için mücadele etmiş ve yapmadığı bir suçla yargılanıyor.
PKK’lı teröristler siyasi zeminde daha rahat faaliyet gösterebilsinler diye, genel af çalışmaları yürütülüyor, özerk bir devlet kurabilsinler diye de anayasada bile değişikliğe gidiliyor. Siyasilerimiz “Yahu biz bu amaçla yapmıyoruz bunları” deseler de sonuç bu noktaya çıkıyor ve olaylar neticeleriyle ölçülür.
Bu teröristlerle yıllarca mücadele etmiş olan Mehmetçiğimizin ise eli kolu bağlanıyor.
Birkaç Mehmetçiğin şehit olmasını önemsemeyenlerle, “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyenlerin aynı siyasi yapılanma içinde olması şaşırtıcı değil, birbirlerini tamamlıyorlar.
Halbuki bir ülke varlığının devamını devletini, milletini ve de askerini baş tacı eden insanlara borçludur. İşin başındakiler bu hassasiyeti kaybettikleri zaman çok tehlikeli bir sürece girildi demektir.
Temel ölçülerde ipin ucunu kaçırmış olan siyasilerimize Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’tan siyaset dersi almalarını tavsiye ederim.
Sayın Baş, bir ülkenin bekasının devlet, millet ve asker birlikteliğiyle doğru orantılı olduğunu belirterek sık sık ikaz yapmaktadır. Milletin millet olarak kalabilesi için onu dış tehditlere karşı koruyan ordudur. Ordusu güçlü olan ülke güçlüdür, zayıf olan ise yıkılmaya ve işgal edilmeye mahkumdur.
Bu açıdan bakıldığında, esasen bugün asker üzerinde oynanan oyun gerçekte millete oynanmaktadır. Koruyucu fanus ortadan kaldırılınca geriye korunmasız, avlanmaya müsait bir millet kalmaktadır.
Bizler 7’den 70’e hiçbir ferdi atlamadan kıymet verir ve ona göre milli projeler üretirsek, işte o zaman oturduğumuz koltukların hakkını vermiş oluruz.
Bir de bu fertler bizler için en büyük bedeli ödemeye hazır, canlarını bizler için vermeye hazır olan Mehmetçiğimiz iseler onların adlarını dahi anarken abdestsiz olmamak lazım, onların korunması için Yasinler okumamız lazım.
Geçmişi belli ve yaptığı zulümler ortada olan İsrail bile bir askerine bu denli kıymet verirken, her Türk’ün asker olarak doğduğu ve bugüne kadar tarihin birçok döneminde destanlar yazmış bir Türk milleti olarak askerimize gerekli önemi vermemek gerçekten utanılması gereken hadisedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025