Hükümetin Bakanları harbiden “bakan”, konuştuğu zaman ise “gaf” yapan cinsten. Bu “bakan” Bakanları ve “gaf” yapan Bakanları malum medya makyajlayarak halkçı gösteriyor. Millet ise yediği kazığı, çektiği acıyı anında veya sonradan hissetse de alkışlamaya devam ediyor.
Başbakan bir TV kanalında seçim anketleri konusunda konuşuyor. “Bizim yaptırdığımız anketlere göre oyumuz 4 puan artmış. CHP aynı seviyede, MHP ise düşüş halinde gözüküyor” diyor. Olur mu? Olur. Çünkü milletimizin hak, doğru kavramlarını kendi değer ölçüleri ile değil söz ve görsellerle algıladığı ve bu algılamaya yönlendirildiği için kişisel haklarını bile kaybetme noktasına gelmiştir.
En basitinden, size zarar veren kişi ile normalde en azından irtibatınızı kesersiniz. Ama uyguladığı icraatlarla hem vatandaşın ve hem de ülkenin açıkça zarar gördüğü bir parti ile ilişkiler neden kesilmiyor? Biraz daha açalım konuyu; Bir anket şirketi de “bu Pazar seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz?” diye yaptıkları araştırmayı açıkladı. % 46 AKP, % 19 CHP, % 16 MHP. Ama bu ankette dikkatimi çeken ve yukarıdaki iddiamı doğrulayan bir soruya verilen cevaplar var. Şöyle ki, seçim olsa ‘AKP’ diyen vatandaşlarımıza, “AKP’nin, Suriye politikalarını doğru buluyor musunuz?” sorusu. Bu soruya % 72 “hayır” diyor. Suriye gibi hem dini, hem milli bakımdan hayati bir öneme sahip konuda “hayır” diyenler neticede bu politikaların sahibine “evet” diyor. Demek ki, milletimizin doğru algılaması yönlendirilmiş…
Sonra Başbakan (Öcalan için) Mehmet’imi kastederek “aldığı kellerin hesabını veriyor” diyor. Başka bir Bakan, Mehmet’imi “üç, beş Mehmet” diye tarif ediyor. Terör tüm vahşiliğini kusuyor. Bir Bakan, terörün “iflasın eşiğinde olduğunu” iddia ediyor.
Bir başka Bakan, sevgi ispatı için vatandaşa “takla atta görelim” diyor. Bir başka Bakan, selde hayatını kaybedenlerin ardından “burası eskiden gecekondu idi. O zaman daha fazla can giderdi” yaklaşımı gösteriyor. İşçi, memur ay sonu hesabını tutturma hesapları yaparken bir başka Bakan, “maaş konusunda vekil ve müsteşarların mağduriyetinden” bahsediyor. Hülasa hükümetin “bakan” Bakanları çok...
Afyon’da askeri cephanelik gece saatlerinde patlıyor (mu???). Olayın hemen akabinde Orman Bakanı çıkıp, tamamen kaza, diyor. Daha yangına müdahale edilmemiş. Kaç şehidimiz var belli değil. İşin uzmanı değilsin. Kaza, diyorsun. Neye binaen!
Zamlar geldi geliyor
Zamlar geldi, geliyor. Ama bunun için uygun ortamı yaratmak, vatandaşı zammın gerekliliğine inandırmak lazım. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek hemen görev başına geçiyor. Yaptığı açıklama gerçekten düşünülmeye değer. Hükümet devlet mi yönetiyor, yoksa devletçilik mi oynuyor? Nasıl yani, diye sorarsanız, cevabı Mehmet şimşek şöyle veriyor;
“Yılbaşından bu yana bütün bakanlıkları yazıyla uyardığını ve “bu sene bütçenin durumunun iyi olmayacağını” söylediğini anlatan Şimşek, fakat birçok Bakanlığın kendisini dinlemediğini de kaydetti. Şimşek, “Hala bazı Bakanlıkların yani bizimle görüşülmeden, tartışılmadan harcamayı genişletme söylemlerini duyuyoruz gazetelerden. Bütçe disiplininin korunmasına yönelik biz de çaba gösteriyoruz. Bu sene bütçe hedeflerini tutturamayacağız” dedi.
Aynı hükümetin Bakanlarının birbirlerinden haberleri yok ki, Maliye Bakanı, “gazetelerden diğer Bakanlıkların harcama hedeflerini öğreniyorum” diyor. Ve itiraf ediyor; “Bu sene bütçe açık verecek.” Bu açık kime yansıyacak? Sana, bana. Nasıl? Tabii ki, zam olarak! Elektriğin, suyun, doğalgazın, temel tüketim maddeleri zamlanacak. Benzin, motorin zaten mevsim ve zaman gözetmeden her an zamma açık kalemler.
Kendi öz kaynaklarını yabancı sermaye gruplarına devretmiş, ülke içindeki para dolaşımını (bankaların) % 70’ini yine yabancı ülke ve şirketlere devretmiş, doğalgaz ve elektrik aldığı, ticaret yaptığı komşu ülkelerle (Rusya, İran gibi) emperyalist haçlıların isteği üzerine karşı karşıya gelen hükümetin bütçesinin açık vermesinden daha doğal ne olabilir! Erdoğan’ın iddiasına binaen, bu hükümetin oy oranı % 54’lere çıkmışsa, bu bedeli halkın ödemesinden de daha doğal bir şeyde olamaz
Başbakan bir TV kanalında seçim anketleri konusunda konuşuyor. “Bizim yaptırdığımız anketlere göre oyumuz 4 puan artmış. CHP aynı seviyede, MHP ise düşüş halinde gözüküyor” diyor. Olur mu? Olur. Çünkü milletimizin hak, doğru kavramlarını kendi değer ölçüleri ile değil söz ve görsellerle algıladığı ve bu algılamaya yönlendirildiği için kişisel haklarını bile kaybetme noktasına gelmiştir.
En basitinden, size zarar veren kişi ile normalde en azından irtibatınızı kesersiniz. Ama uyguladığı icraatlarla hem vatandaşın ve hem de ülkenin açıkça zarar gördüğü bir parti ile ilişkiler neden kesilmiyor? Biraz daha açalım konuyu; Bir anket şirketi de “bu Pazar seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz?” diye yaptıkları araştırmayı açıkladı. % 46 AKP, % 19 CHP, % 16 MHP. Ama bu ankette dikkatimi çeken ve yukarıdaki iddiamı doğrulayan bir soruya verilen cevaplar var. Şöyle ki, seçim olsa ‘AKP’ diyen vatandaşlarımıza, “AKP’nin, Suriye politikalarını doğru buluyor musunuz?” sorusu. Bu soruya % 72 “hayır” diyor. Suriye gibi hem dini, hem milli bakımdan hayati bir öneme sahip konuda “hayır” diyenler neticede bu politikaların sahibine “evet” diyor. Demek ki, milletimizin doğru algılaması yönlendirilmiş…
Sonra Başbakan (Öcalan için) Mehmet’imi kastederek “aldığı kellerin hesabını veriyor” diyor. Başka bir Bakan, Mehmet’imi “üç, beş Mehmet” diye tarif ediyor. Terör tüm vahşiliğini kusuyor. Bir Bakan, terörün “iflasın eşiğinde olduğunu” iddia ediyor.
Bir başka Bakan, sevgi ispatı için vatandaşa “takla atta görelim” diyor. Bir başka Bakan, selde hayatını kaybedenlerin ardından “burası eskiden gecekondu idi. O zaman daha fazla can giderdi” yaklaşımı gösteriyor. İşçi, memur ay sonu hesabını tutturma hesapları yaparken bir başka Bakan, “maaş konusunda vekil ve müsteşarların mağduriyetinden” bahsediyor. Hülasa hükümetin “bakan” Bakanları çok...
Afyon’da askeri cephanelik gece saatlerinde patlıyor (mu???). Olayın hemen akabinde Orman Bakanı çıkıp, tamamen kaza, diyor. Daha yangına müdahale edilmemiş. Kaç şehidimiz var belli değil. İşin uzmanı değilsin. Kaza, diyorsun. Neye binaen!
Zamlar geldi geliyor
Zamlar geldi, geliyor. Ama bunun için uygun ortamı yaratmak, vatandaşı zammın gerekliliğine inandırmak lazım. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek hemen görev başına geçiyor. Yaptığı açıklama gerçekten düşünülmeye değer. Hükümet devlet mi yönetiyor, yoksa devletçilik mi oynuyor? Nasıl yani, diye sorarsanız, cevabı Mehmet şimşek şöyle veriyor;
“Yılbaşından bu yana bütün bakanlıkları yazıyla uyardığını ve “bu sene bütçenin durumunun iyi olmayacağını” söylediğini anlatan Şimşek, fakat birçok Bakanlığın kendisini dinlemediğini de kaydetti. Şimşek, “Hala bazı Bakanlıkların yani bizimle görüşülmeden, tartışılmadan harcamayı genişletme söylemlerini duyuyoruz gazetelerden. Bütçe disiplininin korunmasına yönelik biz de çaba gösteriyoruz. Bu sene bütçe hedeflerini tutturamayacağız” dedi.
Aynı hükümetin Bakanlarının birbirlerinden haberleri yok ki, Maliye Bakanı, “gazetelerden diğer Bakanlıkların harcama hedeflerini öğreniyorum” diyor. Ve itiraf ediyor; “Bu sene bütçe açık verecek.” Bu açık kime yansıyacak? Sana, bana. Nasıl? Tabii ki, zam olarak! Elektriğin, suyun, doğalgazın, temel tüketim maddeleri zamlanacak. Benzin, motorin zaten mevsim ve zaman gözetmeden her an zamma açık kalemler.
Kendi öz kaynaklarını yabancı sermaye gruplarına devretmiş, ülke içindeki para dolaşımını (bankaların) % 70’ini yine yabancı ülke ve şirketlere devretmiş, doğalgaz ve elektrik aldığı, ticaret yaptığı komşu ülkelerle (Rusya, İran gibi) emperyalist haçlıların isteği üzerine karşı karşıya gelen hükümetin bütçesinin açık vermesinden daha doğal ne olabilir! Erdoğan’ın iddiasına binaen, bu hükümetin oy oranı % 54’lere çıkmışsa, bu bedeli halkın ödemesinden de daha doğal bir şeyde olamaz
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025