Avrupa Komisyonu'nun Türkiye hakkındaki 8 Kasım tarihli İlerleme Raporu, Rum Hükümet Sözcüsü Hristodulos Paşardis'in de ifade ettiği gibi oldukça "açık ve objektif."Rapor, o kadar açık ve objektif ki, raporla ilgili "bu şöyledir, bu böyledir; burada şu denilmek istendi, fakat şurada da bunu ima ettiler herhalde" denilebilecek hiçbir cümle, hiçbir kelime ve hiçbir ibare bulunmuyor.Türkiye'nin bölünüp parçalanmasını öngören hususların yanısıra AB'nin kısa vadede kilitlendiği en temel hedef Kıbrıs'ı Türkiye'den koparmak! Bu hedefle ilgili vadenin kısalığı da verilen 14 Aralık tarihiyle açık ve seçik ortaya çıkıyor zaten. Diğer konuları bir tarafa bırakırsak, AB 1 ay içinde Türkiye'nin Kıbrıs'tan vazgeçmesini resmen talep ediyor.Bu rapor açıklandıktan sonra hükümetin takınacağı iki tutum bulunuyordu: Birincisi; İlerleme Raporu'nu ve doğal olarak AB'yi kesin bir dille geri çevirip, Kıbrıs'tan ve Türkiye'nin bütünlüğünden vazgeçilemeyeceğini bütün dünyaya ilan etmek. Bu yöntem, hükümetin işbaşına geldiği günden bu yana sergilediği tutum ve özellikle AB'ye karşı olan tek taraflı yamanma stratejisi dikkate alındığına gerçekleşme ihtimali yüzde yarım bile olmayan, olasılık değerlendirmesi yapmaya değmez bir seçenek. İkincisi ise; her tavize ve dayatmaya olduğu gibi buna da baş eğip rıza göstermek. Hem de bunu millete "iyi bir şey yapıyormuş" havasıyla yutturmak. Rapor açıklandıktan sonra hükümet kanadından gelen açıklamalar ikinci seçeneğin gayet profesyonel bir şekilde icra edildiğini gösteriyor.Pek muhterem Başmüzakerecimiz Ali Babacan beyefendi raporla ilgili değerlendirmesinde "Aralık ayında yapılacak AB Liderler Zirvesinde, çök kötü bir senaryo beklemiyorum. Müzakerelerin askıya alınmasını çok olası görmüyorum" diyor ve Kıbrıs konusunda, AB'nin KKTC'deki izolasyonları kaldırma taahhüdünü henüz yerine getirmediğini, bu nedenle, Kıbrıs konusunun çözümünde, AB yerine, daha objektif olduğunu düşündükleri BM'yi geniş kapsamlı ve nihai bir çözüm için tercih ettiklerini ifade ediyor. Şimdi lütfen biraz dikkat! Babacan'ın bu cümleleri hükümetten ve medyanın önemli bölümünden uzun süredir tekrar edilen klişe cümleler olduğu için, bu cümlelerin arasına sıkıştırılmış gerçek niyet gözlerden ustaca kaçırılıyor. Yani, bize alıştırıldığı şekliyle bu cümleleri okursak, hükümetin Kıbrıs konusunda müthiş bir direnç gösterdiğini ve AB'yi zorladığını falan düşünebiliriz. Ancak daha dikkatli ve kafamızda hiçbir baskı unsuru olmadığı zaman okursak, hükümetin Kıbrıs'a biçtiği bedelin "izolasyonların kaldırılması" olduğunu görürüz. Evet, bu tespit "Amerika'yı yeniden keşfetme" kabilinden, ilk defa dile getirilmiş bir tespit değil ancak, bu gerçekliğin halen net bir şekilde kavranamamış olduğuna yapılan ısrarlı bir vurgudur. Hükümet, yarım asırlık davamızı ve uğruna 10 bin şehit verdiğimiz Kıbrıs'ı, birkaç milyon dolarlık ticarete, yani izolasyonların kaldırılmasına satıyor. Gözlerimizin içine baka baka bize söylenen bir diğer yalan da; liman ve havaalanlarını Rumlara açmanın tanıma olmayacağı. Açık ve net ifade edelim; bir Rum gemisi herhangi bir Türk limanına yanaştığı gün Kıbrıs gitmiş, dava çok çok ucuza satılmış demektir. Kıbrıs sorununun Türkiye-AB ilişkilerini zedelememesi için ellerinden gelen çabayı göstermeye devam edeceklerini belirten hükümet, bu bir aylık süre sonunda Türk halkına ne tür kılıflar hazırlayacak çok merak ediyorum.Çünkü AB'nin verdiği bu son ültimatomu oldukça olumlu bulduklarını ifade ettiler. Demek ki 1 ay içinde Kıbrıs'ı vermenin plan ve kılıfı çoktan hazırlanmış.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012