Türkiye'nin canımızı yakan rutinlerinden biri zamlar oldu.
Nasıl olmasın ki her gün zam haberiyle uyanıyoruz.
Ekmeğe zam, benzine zam, otogaza zam…
Son olarak dün BOTAŞ sanayide kullanılan doğalgaza yüzde 48.4 ve elektriğe ise yüzde 46.8 zam yaptı.
Konutlar bu seferlik es geçilmiş olsa da doğalgaz ve elektriğe gelen zamların etkilemeyeceği sektör olmadığı için konutların doğalgaz ve elektrik faturasına yansımayan bu zamlar, satın alınan diğer ürünler üzerinden konutlardakilerin cebinden kısa süre içerisinde çıkacak.
Türkiye ekonomisinin içine düşürüldüğü bu vahim durum, zamsız bir güne uyanmanın artık bizler için pek mümkün olmadığını gösteriyor.
Alışacağız, alıştırılacağız ve artık zamlar hayatımızın normali haline gelecek.
Bazıları tüm dünyada ekonomide sorunlar olduğunu ifade ederek, Türkiye ekonomisinde yaşadığımız sorunlar ve özellikle de bu zamların makul olduğunu göstermeye çalışıyorlar.
Ancak yanılıyorlar ve yanıltıyorlar.
Zira 36 Avrupa ülkesini kıyaslayan Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi Eurostat'ın açıkladığı verilere göre halkı en fazla yoksullaşan ülke Türkiye.
Evet, bütün dünyada ekonomide sorunlar var, ancak Türkiye ekonomi başta olmak üzere tüm sorunlarda diğer ülkelere açık ara fark atmış durumda.
Cumhurbaşkanlığı 2022 Yıllık Programı'nda yer alan bilgilere göre ise ülkemizde sosyal yardım almak zorunda kalan hane sayısı 2019'da 3 milyon 283 bin iken, bu sayı 2020'de 6 milyon 631 bine yükselmiş.
Yani ülkemizde yoksul ailelerin sayısı 2019-2020 arasında, bir yılda yüzde 102 arttı. Yine Eurostat verilerine göre 36 Avrupa ülkesinde 2015 ve 2019 yılları arasında yoksulluk riski en fazla Türkiye'de arttı.
2015'te Türkiye'de halkın yüzde 26.7'si yoksulluk riski altında yaşarken, bu oran 2019 yılında yüzde 33.2'ye kadar yükseldi.
Vatandaşların içler acısı ekonomik durumu artık AB istatistiklerine bile yansırken gelen zamlar vahim durumu daha da derinleştiriyor.
Türk-İş, Ekim'de dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının ilk kez 10 bin 76 TL'ye ulaştığını, açlık sınırının ise 3 bin 93 TL'ye yükseldiğini açıklamıştı.
Bu durum asgari ücretin 2 bin 825 TL olduğu ülkemizde artık yoksul olabilmek için bir çalışan her ay 7 bin 251 TL daha gelir elde etmesi gerektiğini gösteriyor.
Elbette bu mümkün değil.
Ülkemiz maalesef 2001 ekonomik krizinden sonra düştüğü en kötü dönemin bir benzerini yaşıyor ve her gün daha da derine saplanıyoruz.
Ülkeyi 20 yıldır yönetip mevcut bataklığa saplanmasına neden olan hükümetin ise kendine dahi faydası yok.
Dolayısıyla nasıl ki 2001 krizinin ardından Türkiye siyasetinde köklü bir değişim oldu, şimdi de bir değişim zamanının, tabiri caizse siyasetin bağırsaklarının artık temizlenmesi vaktinin geldiği anlaşılıyor.
Ancak bu 20 yılda çektiklerimiz herkese ders olmalı ve ülkeyi ekonomik bataklığa batıran AK Parti gibi bir iktidar değil, Türkiye'yi Atatürk'ün izlediği kulvara döndürecek bir iktidar hükümete getirilmeli.
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024