Türkiye kadar, güzel ülkemin güzel insanları da garip!
Çoğu zaman, özellikle de ekonomik sıkıntılar, şartlar gündeme geldiği zamanlarda, ülkemin insanlarını anlamakta güçlük çekiyorum.
Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerdeki bir mitinginde güya halk şöyle bağırıyormuş: Zam yap! Zam yap!
Türkiye'de yaşayan bir insanın hiç de inanmayacağı cinsten değil mi? Haberin doğruluğu veya bağıranların gerçek halk mı yoksa AKP sloganistleri mi olduğu muğlak. Ama bu haliyle bile bu haber, dünya kamuoyunda ciddi yankılar yapabilir. Hatta bu slogan üzerine doktora falan da hazırlanabilir! Güzel Türkiye'den güzel insan manzaraları diye!
***
Hükümetin ısrarla dile getirdiği, "ekonomi iyiye gidiyor" masalının 'masalsılığı', çarşı-pazarda ayan beyan ortaya çıkıyor. Ekonominin iyiye gittiğine dair, domates, patates, soğan, pirinç vesair fiyatlarına yansıyan en ufak bir alamet yok.
Hükümet doğalgaz ve elektriğe, IMF'den alınan izin sonrası zam yapmama kararı almış. Bazı gazeteler bu haberi, "IMF'den izin alındı: Elektrik ve doğalgaza zam yok!" şeklinde duyurdu. Hükümetin elinde en ufak bir inisiyatif yok. Bütün ipler IMF'nin elinde. Zamma da, indirime de O karar veriyor, Hükümet sadece tatbik ediyor.
***
Geçtiğimiz hafta sağlık çalışanları küçük çapta bir iş bırakma eylemi yaptı. Acil servisler dışında doktorların büyük çoğunluğu iş bırakacaktı ama bütün doktorlar bu çağrıya uymadı. Doktorlar düşük maaşı protesto edip, geçinememekten yakınıyorlar. Haklılar da. Her ne kadar bugün en kötü doktorun aldığı maaş milyarın üzerinde seyretse de, yoksulluk kriterlerine göre doktorlarımız sınırın alt taraflarındalar.
Toplumumuzda bu tür, meslek gruplarının geçinememekten naşi iş bırakma eylemleri toplumun diğer fertleri tarafından desteklenegelmiştir. Ama son doktor eyleminde gördük ki, toplumun diğer kesimleri bu eyleme ilgisiz kaldı, hatta destek vermedi.
Doktorların eylem yaptığı gün bir toplu taşıma aracından bir diyalog aktarayım:
300 milyon civarında maaş alan emekli teyze: Bu doktorların eyleminden de birşey anlamadım. Onlar da mı geçinemiyor?
400 milyon maaşla çalışan orta yaşlı işçi adam: Ben 400 milyon maaşla, kirada oturup, 3 çocuk bakıyorum, onlar benim 4- 5 katım maaş alıyorlar, buna rağmen yine de eylem yapıyorlar. Böyle adaletsizlik olur mu?
Bu diyalog toplumumuzda yaşanan "adaletsiz gelir dağılımına" ayna tutan ufak bir kesit. Kim haklı, kim haksız? Gerçekten geçinemediği için iş bırakan doktorlar mı haklı, yoksa doktorların aldığı maaşın beşte biriyle geçinmeye çalışan (tabii ki geçinemeyen) işçi adam mı? Ya 300 milyon emekli maaşına talim eden yaşlı teyzenin olayı kavrayamamasına ne demeli. Hepsi de haklı.
Toplum ekonomik şartlar bakımından öyle bir noktaya getirilmiş ki, iki farklı kesimin birbirini anlayıp hak vermesi mümkün değil. Bir tarafta bunlar yaşanırken, diğer tarafta Başbakan'a "Zam yap! Zam yap!" diye bağıranları nasıl anlayacağız. Ya da bizim anlama sınırlarımız dahilinde mi böyle bir olay? Kesinlikli hayır!
"Toplumsal patlama" kavramı bu durumu anlatmaya yetmiyor, yeni kavramlar bulmalıyız artık. Çünkü olay çığırından çıkmış, master, doktora tezlerinin yetmeyeceği bir raddeye gelmiş. Toplum birbirinden kopuk, hiç kimse birbirini anlayamayacak seviyede, herkes kendi derdine düşmüş. Bir taraf zevk-i sefa içinde, bir taraf sürünüyor, bir taraf iş bırakıyor, bir taraf olayı bile kavrayamıyor, bir taraf aç, öbür taraf nereye para harcayacağını şaşırmış ve bir taraf da "zam yap, zam yap!" diye Başbakan'a yalvarıyor. Kim ne anlar bu toplumdan. Bu durumu nasıl tarif edeceğiz? Kavramların, vakayı açıklamaya kifayet etmediği kesin.
"Toplumsal yarılma" kavramına ne dersiniz? Evet, evet, toplumsal yarılma! Başka da birşey değil.
Çoğu zaman, özellikle de ekonomik sıkıntılar, şartlar gündeme geldiği zamanlarda, ülkemin insanlarını anlamakta güçlük çekiyorum.
Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerdeki bir mitinginde güya halk şöyle bağırıyormuş: Zam yap! Zam yap!
Türkiye'de yaşayan bir insanın hiç de inanmayacağı cinsten değil mi? Haberin doğruluğu veya bağıranların gerçek halk mı yoksa AKP sloganistleri mi olduğu muğlak. Ama bu haliyle bile bu haber, dünya kamuoyunda ciddi yankılar yapabilir. Hatta bu slogan üzerine doktora falan da hazırlanabilir! Güzel Türkiye'den güzel insan manzaraları diye!
***
Hükümetin ısrarla dile getirdiği, "ekonomi iyiye gidiyor" masalının 'masalsılığı', çarşı-pazarda ayan beyan ortaya çıkıyor. Ekonominin iyiye gittiğine dair, domates, patates, soğan, pirinç vesair fiyatlarına yansıyan en ufak bir alamet yok.
Hükümet doğalgaz ve elektriğe, IMF'den alınan izin sonrası zam yapmama kararı almış. Bazı gazeteler bu haberi, "IMF'den izin alındı: Elektrik ve doğalgaza zam yok!" şeklinde duyurdu. Hükümetin elinde en ufak bir inisiyatif yok. Bütün ipler IMF'nin elinde. Zamma da, indirime de O karar veriyor, Hükümet sadece tatbik ediyor.
***
Geçtiğimiz hafta sağlık çalışanları küçük çapta bir iş bırakma eylemi yaptı. Acil servisler dışında doktorların büyük çoğunluğu iş bırakacaktı ama bütün doktorlar bu çağrıya uymadı. Doktorlar düşük maaşı protesto edip, geçinememekten yakınıyorlar. Haklılar da. Her ne kadar bugün en kötü doktorun aldığı maaş milyarın üzerinde seyretse de, yoksulluk kriterlerine göre doktorlarımız sınırın alt taraflarındalar.
Toplumumuzda bu tür, meslek gruplarının geçinememekten naşi iş bırakma eylemleri toplumun diğer fertleri tarafından desteklenegelmiştir. Ama son doktor eyleminde gördük ki, toplumun diğer kesimleri bu eyleme ilgisiz kaldı, hatta destek vermedi.
Doktorların eylem yaptığı gün bir toplu taşıma aracından bir diyalog aktarayım:
300 milyon civarında maaş alan emekli teyze: Bu doktorların eyleminden de birşey anlamadım. Onlar da mı geçinemiyor?
400 milyon maaşla çalışan orta yaşlı işçi adam: Ben 400 milyon maaşla, kirada oturup, 3 çocuk bakıyorum, onlar benim 4- 5 katım maaş alıyorlar, buna rağmen yine de eylem yapıyorlar. Böyle adaletsizlik olur mu?
Bu diyalog toplumumuzda yaşanan "adaletsiz gelir dağılımına" ayna tutan ufak bir kesit. Kim haklı, kim haksız? Gerçekten geçinemediği için iş bırakan doktorlar mı haklı, yoksa doktorların aldığı maaşın beşte biriyle geçinmeye çalışan (tabii ki geçinemeyen) işçi adam mı? Ya 300 milyon emekli maaşına talim eden yaşlı teyzenin olayı kavrayamamasına ne demeli. Hepsi de haklı.
Toplum ekonomik şartlar bakımından öyle bir noktaya getirilmiş ki, iki farklı kesimin birbirini anlayıp hak vermesi mümkün değil. Bir tarafta bunlar yaşanırken, diğer tarafta Başbakan'a "Zam yap! Zam yap!" diye bağıranları nasıl anlayacağız. Ya da bizim anlama sınırlarımız dahilinde mi böyle bir olay? Kesinlikli hayır!
"Toplumsal patlama" kavramı bu durumu anlatmaya yetmiyor, yeni kavramlar bulmalıyız artık. Çünkü olay çığırından çıkmış, master, doktora tezlerinin yetmeyeceği bir raddeye gelmiş. Toplum birbirinden kopuk, hiç kimse birbirini anlayamayacak seviyede, herkes kendi derdine düşmüş. Bir taraf zevk-i sefa içinde, bir taraf sürünüyor, bir taraf iş bırakıyor, bir taraf olayı bile kavrayamıyor, bir taraf aç, öbür taraf nereye para harcayacağını şaşırmış ve bir taraf da "zam yap, zam yap!" diye Başbakan'a yalvarıyor. Kim ne anlar bu toplumdan. Bu durumu nasıl tarif edeceğiz? Kavramların, vakayı açıklamaya kifayet etmediği kesin.
"Toplumsal yarılma" kavramına ne dersiniz? Evet, evet, toplumsal yarılma! Başka da birşey değil.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012