10 Haziran Ankara Tandoğan mitingi ile başlayan, başta Anadolu'muzun bir çok ili olmak üzere Almanya, Hollanda ve Belçika'yı içine alan bir seyahat programımız oldu.
Trabzon ve İstanbul mitingleri ile ateşlenen Kuvayı Milliye hareketinin yurt içi ve yurt dışındaki insanımız tarafından büyük bir hasret ve coşku ile nasıl benimsendiğini, halkımızın bayrağını eline alıp meydanlara çıkmak için nasıl sabırsızlandığını gördük.
Her ne kadar birileri eski senaryolarının devamı olarak yine kendi kadrolarından bazı oyuncuları sahneye sürmeye çalışsa da salonların boş olduğu gözden kaçmıyor.
Hiç şüphesiz halk oyun oynamak veya seyretmek yerine kendi gerçeklerini yaşamak zorunda olduğunu anlamış bulunuyor.
Bunun en canlı misalini mitinglerde ve miting sonrası yaptığımız seyahatlerde halkımızla beraber yaşadık. Aynı duygu ve düşünceleri Almanya, Hollanda ve Belçika'da bir başka hasret ve bir başka ümitle tekrar tekrar yaşadık.
Ülkemizde ve insanımızın yoğun olduğu bazı Avrupa ülkelerinde bir yönüyle hayal, bir yönüyle popülizm, bir yönüyle de ucuzluk ve seviyesizlik kokan politikalarla devlet, millet, din, milli ve tarihi değerler öylesine zedelenmiş, öylesine yalan ve yanlışlarla tahrip edilmiş ki her birisi bir diğerini inkar eder duruma gelmiş. Husumet ve düşmanlık kaçınılmaz olmuş. Öyle ki sen devlet, millet, din dedikçe birilerinin kaşlarının çatıldığını, kulaklarının kabardığını hemen görüyorsun. Ama meseleyi ortaya koydukça da aynı insanların pişmanlığını ve ardından da seni tasdik ettiğini görüyorsun.
Ve işte o zaman herkes eteğindeki taşları dökerse nasıl bir kucaklaşmanın meydana geleceğini de ayanbeyan görür gibi oluyorsunuz.
İşte bu noktada aynı senaryoların devamında rol alacak oyunculara, hayal, popülizm ve ucuzluk kokan politikalar, dün şu yanlışları yaptık ama bugün şu yanlışları yapacağız gibisinden zoraki ama isabetsiz viraj almalara bu ülkenin tahammülü yoktur.
Yani dün şöyle idik olmadı. Bugün şöyle oluruz. Olmazsa yarın da başka türlü oluruz yazbozculuğu ile bir yere varmak mümkün değildir.
Bugün dününü inkar edenlerin yarın da bugünlerini nasıl inkar edecekleri bellidir. Bunların mantığı yanlıştan doğruyu bulma mantığı değildir. Bunlar yanlıştan bir başka yanlışa kayma mantığıdır.
Şimdi bu çerçevede ekranlarda şişirilip halkın önüne konulanlara bakınız... Geçmişlerini nasıl inkar ettiklerini görürsünüz...
Halbuki bu yanlış ve inkarcı politikalara karşılık tarihin her devrinde vaziyete el koyan milletin kendi iradesine, yani Kuvayı Milliye ruhuna baktığınız zaman tek ve doğru çözümün, çıkış yolunu yine bu milletin kendisinde, inancında, kültüründe tarihi tecrübesinde, kendi öz evlatlarında olduğunu görürsünüz.
Millet bugün bunu seslendiriyor. Bu sesi Anadolu'nun dört kucağında görüyor ve duyuyoruz. Anadolu bu sesin sahibini bağrına basıyor ve O'nu bayraklaştırıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş elde bayrak insanımızla kucaklaşıyor. Hayırlı olsun.
Trabzon ve İstanbul mitingleri ile ateşlenen Kuvayı Milliye hareketinin yurt içi ve yurt dışındaki insanımız tarafından büyük bir hasret ve coşku ile nasıl benimsendiğini, halkımızın bayrağını eline alıp meydanlara çıkmak için nasıl sabırsızlandığını gördük.
Her ne kadar birileri eski senaryolarının devamı olarak yine kendi kadrolarından bazı oyuncuları sahneye sürmeye çalışsa da salonların boş olduğu gözden kaçmıyor.
Hiç şüphesiz halk oyun oynamak veya seyretmek yerine kendi gerçeklerini yaşamak zorunda olduğunu anlamış bulunuyor.
Bunun en canlı misalini mitinglerde ve miting sonrası yaptığımız seyahatlerde halkımızla beraber yaşadık. Aynı duygu ve düşünceleri Almanya, Hollanda ve Belçika'da bir başka hasret ve bir başka ümitle tekrar tekrar yaşadık.
Ülkemizde ve insanımızın yoğun olduğu bazı Avrupa ülkelerinde bir yönüyle hayal, bir yönüyle popülizm, bir yönüyle de ucuzluk ve seviyesizlik kokan politikalarla devlet, millet, din, milli ve tarihi değerler öylesine zedelenmiş, öylesine yalan ve yanlışlarla tahrip edilmiş ki her birisi bir diğerini inkar eder duruma gelmiş. Husumet ve düşmanlık kaçınılmaz olmuş. Öyle ki sen devlet, millet, din dedikçe birilerinin kaşlarının çatıldığını, kulaklarının kabardığını hemen görüyorsun. Ama meseleyi ortaya koydukça da aynı insanların pişmanlığını ve ardından da seni tasdik ettiğini görüyorsun.
Ve işte o zaman herkes eteğindeki taşları dökerse nasıl bir kucaklaşmanın meydana geleceğini de ayanbeyan görür gibi oluyorsunuz.
İşte bu noktada aynı senaryoların devamında rol alacak oyunculara, hayal, popülizm ve ucuzluk kokan politikalar, dün şu yanlışları yaptık ama bugün şu yanlışları yapacağız gibisinden zoraki ama isabetsiz viraj almalara bu ülkenin tahammülü yoktur.
Yani dün şöyle idik olmadı. Bugün şöyle oluruz. Olmazsa yarın da başka türlü oluruz yazbozculuğu ile bir yere varmak mümkün değildir.
Bugün dününü inkar edenlerin yarın da bugünlerini nasıl inkar edecekleri bellidir. Bunların mantığı yanlıştan doğruyu bulma mantığı değildir. Bunlar yanlıştan bir başka yanlışa kayma mantığıdır.
Şimdi bu çerçevede ekranlarda şişirilip halkın önüne konulanlara bakınız... Geçmişlerini nasıl inkar ettiklerini görürsünüz...
Halbuki bu yanlış ve inkarcı politikalara karşılık tarihin her devrinde vaziyete el koyan milletin kendi iradesine, yani Kuvayı Milliye ruhuna baktığınız zaman tek ve doğru çözümün, çıkış yolunu yine bu milletin kendisinde, inancında, kültüründe tarihi tecrübesinde, kendi öz evlatlarında olduğunu görürsünüz.
Millet bugün bunu seslendiriyor. Bu sesi Anadolu'nun dört kucağında görüyor ve duyuyoruz. Anadolu bu sesin sahibini bağrına basıyor ve O'nu bayraklaştırıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş elde bayrak insanımızla kucaklaşıyor. Hayırlı olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010