İsra suresinin ilk ayetindeki ilahi buyruk şöyledir:
"Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir."
Bu buyruğu okuyunca Cenabı Hakk (cc) neden "çevresini mübarek kıldığımız" ibaresiyle bir vurgu yapmayı gerekli gördü diye düşünüyor insan.
İlahiyatçı değilim ancak bir matematikçi olarak anlayabildiğim kadarıyla bugün yaşananlara bakarak söylüyorum Rabbimiz, Müslümanlar Hıristiyan ve Yahudilerin oyununa gelip Mescid-i Aksa ve çevresini doğu/batı ya da başka şekillerde bölmesinler diye bu buyrukta bulunmuş olduğunu düşünüyorum.
Kalbi Mescid-i Aksa olan Kudüs mübarektir, bölünemez ve tamamı Müslümanlara aittir.
Cenab-ı Hakk (cc) ve Resulüllah'ın (sav) tüm Müslümanlara emaneti olan Kudüs, bugün yetim kalmış durumda.
İki emanete aynı muamele
Müslümanların Allah Resulü'nün defalarca dile getirdiği iki emanetinden biri olan Ehl-i Beyt'e geçmişte reva gördüklerini düşününce Kudüs'ün yetim kalmasına zerre şaşırmıyorum.
Ancak İslam ülkelerinin sanki Filistinli Müslümanların yaşadığı sorunlara çözüm bulmaya çalışıyorlarmış gibi Oscar'lık rol kesmelerini de hazmedemiyorum.
Ne acıdır ki; Filistin sorununu bir tarafında İsrail ve ABD'nin oturduğu masaya getirip müzakere ederek 'güya' çözmeye çalışıyor aralarında Türkiye'nin de bulunduğu İslam ülkeleri.
Biraz hafızamızı yoklayalım mı?
2005 yılının Mayıs ayında o zaman Başbakan olan Sayın Erdoğan, İsrail'e gitti ve İsrail Başbakanı Ariel Şaron'la 'Kudüs'te' uzun bir görüşme yaptı.
Kim bu Şaron?
1982'de Batı Beyrut'ta Sabra ve Şatilla kamplarında 3 bin 500'den fazla kadın-çocuk Filistinliyi katletme emrini veren Beyrut Kasabı. Üstelik bu cinayet imza attığı yüzlerce katliamdan sadece biri...
Bu görüşmede Sayın Erdoğan, Beyrut kasabı Şaron'a şunları söyledi: "Barış için ne yapabiliriz, bunu size sormaya geldik. Artık barışı sağlayalım. Bu konuda bize de ne görev düşüyorsa yapmaya hazırız." İnanmayan varsa şu linkten metne ulaşabilir: http://www.haber7.com/siyaset/haber/89724-erdogan-ile-saronun-ilginc-sohbeti
Tek başına bu hatırlatma bile Türkiye'yi yönetenlerin Filistinli Müslümanların derdine derman olamayacaklarını göstermektedir. Ancak bir-iki örnek daha verelim.
2011'in Eylül ayındaki bir konuşmasında 'ilkemiz bellidir' diye vurgu yaparak başladığı cümlesinde Erdoğan, "İsrail orada bir devletse Filistin de devlettir" demektedir. Yani siyasilerimiz İsrail'e devlet demeden maalesef Filistin'e devlet diyememektedirler.
Acı, ama gerçek budur.
Yine Kasım 2016'da katıldığı Kudüs Platformu Sempozyumu'nda "Kudüs'te 3 dinin kutsal mekânları var. Ama Mescid-i Aksa'nın, Kubbetü's Sahra'nın yer aldığı Harem-i Şerif sadece Müslümanlara ait. İla nihaye öyle kalacak" diyen Sayın Erdoğan, Harem-i Şerif dışındaki Kudüs'ten vazgeçtiğini deklare etmiştir.
Mayıs ve Aralık 2017'de çeşitli zamanlardaki konuşmalarında yine Sayın Erdoğan, "Kudüs 3 semavi din için kutsal bir şehirdir. Kudüs tüm insanlığın ortak mirasıdır" ifadelerini kullanmıştır.
Bu sözler Müslüman yurdu olan Kudüs'ün kalplerde çoktan parça parça olduğunun ve kaybedildiğinin göstergesidir.
Dile getirdiği bu bakış açısında şüphesiz Sayın Erdoğan yalnız değildir. Bu bakış açısı, maalesef Türkiye'de ve dünyada çoğu kesim tarafından ortak görüş olarak paylaşılmaktadır.
Sayın Erdoğan ve İslam coğrafyasında çoğunluğun maalesef seslendirdiği bu bakış açısı, Filistin ve Kudüs'te yaşananlara bir çözüm olabilseydi, herhalde bugün bunları konuşuyor ve yazıyor olmazdık.
İman sınavı Kudüs
O zaman bir Müslümanların bu soruna bakış açısı ne olmalıdır?
İşte bu sorunun cevabını günümüzde yalnız ve yalnız Prof. Dr. Haydar Baş vermektedir. Prof. Dr. Haydar Baş 8-13 ve 15 Aralık'ta Kudüs ve Mescidi Aksa'yla ilgili 3 yazı kaleme aldı.
Özetle şu noktaları vurguladı:
"...Hıristiyanlara göre Mesih'in yeryüzüne ineceği yer Kudüs topraklarıdır. Yahudiler ise, Süleyman Mabedi'ni inşa için çalışmaktadır ki Büyük İsrail kurulabilsin ve Mesih yeryüzüne inebilsin. Bu iki dinin temsilcileri inançlarının gereğini yapmaktadır. Peki, İslam dünyası neyin peşindedir?
...İslam dünyasının imanının ispatı, Ben-i İsrail kavmine karşı durmanın adıdır. ?Müslümanlar, Amerika ve Yahudi ile Hz. Peygamber'in ayak bastığı yerleri paylaşmayı düşünürse bugünkü vahim halin yaşanması kaçınılmazdır.
... İslam âlemi Kudüs'ü değil, Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti kabul etmeli. Bu sayede Mescid-i Aksa ve Kudüs herhangi bir devletin değil, tüm İslam âleminin himayesine girecektir."
Kudüs ve Mescid-i Aksa başta olmak üzere mukaddes toprakları gayrimüslimlerin insafına terk edenlerin görüşleriyle Prof. Dr. Haydar Baş'ın bakış açısı gece ile gündüz kadar farklıdır.
Ancak farklı dönemlerde yaşamış olsalar da mukaddes topraklar konusunda Prof. Dr. Haydar Baş ile Mustafa Kemal Atatürk yüzde yüz aynı düşünceleri paylaşmaktadır.
Gazi 27 Temmuz 1937'de şunları söyler: "İslamiyet'in mukaddes topraklarının Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız."
(Hoş Geldin Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş)
Görüldüğü gibi Atatürk, Kudüs'ü doğu/batı diye ayırmıyor. Sadece Kudüs değil, tüm İslam coğrafyasında gayrimüslimlerin hâkimiyetine karşı olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Filistin'e bakışı ile Atatürk'ün bakışı yüzde yüz örtüşüyor.
Her iki lidere göre de;
-Kudüs bölünemez.
-Mukaddes topraklar gayrimüslimlere bırakılamaz.
Çünkü her ne kadar bedenler ayrı olsa da her ikisindeki ruhun ilham kaynağı aynıdır.
Bu kaynak Ehl-i Beyt'tir.
"Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir."
Bu buyruğu okuyunca Cenabı Hakk (cc) neden "çevresini mübarek kıldığımız" ibaresiyle bir vurgu yapmayı gerekli gördü diye düşünüyor insan.
İlahiyatçı değilim ancak bir matematikçi olarak anlayabildiğim kadarıyla bugün yaşananlara bakarak söylüyorum Rabbimiz, Müslümanlar Hıristiyan ve Yahudilerin oyununa gelip Mescid-i Aksa ve çevresini doğu/batı ya da başka şekillerde bölmesinler diye bu buyrukta bulunmuş olduğunu düşünüyorum.
Kalbi Mescid-i Aksa olan Kudüs mübarektir, bölünemez ve tamamı Müslümanlara aittir.
Cenab-ı Hakk (cc) ve Resulüllah'ın (sav) tüm Müslümanlara emaneti olan Kudüs, bugün yetim kalmış durumda.
İki emanete aynı muamele
Müslümanların Allah Resulü'nün defalarca dile getirdiği iki emanetinden biri olan Ehl-i Beyt'e geçmişte reva gördüklerini düşününce Kudüs'ün yetim kalmasına zerre şaşırmıyorum.
Ancak İslam ülkelerinin sanki Filistinli Müslümanların yaşadığı sorunlara çözüm bulmaya çalışıyorlarmış gibi Oscar'lık rol kesmelerini de hazmedemiyorum.
Ne acıdır ki; Filistin sorununu bir tarafında İsrail ve ABD'nin oturduğu masaya getirip müzakere ederek 'güya' çözmeye çalışıyor aralarında Türkiye'nin de bulunduğu İslam ülkeleri.
Biraz hafızamızı yoklayalım mı?
2005 yılının Mayıs ayında o zaman Başbakan olan Sayın Erdoğan, İsrail'e gitti ve İsrail Başbakanı Ariel Şaron'la 'Kudüs'te' uzun bir görüşme yaptı.
Kim bu Şaron?
1982'de Batı Beyrut'ta Sabra ve Şatilla kamplarında 3 bin 500'den fazla kadın-çocuk Filistinliyi katletme emrini veren Beyrut Kasabı. Üstelik bu cinayet imza attığı yüzlerce katliamdan sadece biri...
Bu görüşmede Sayın Erdoğan, Beyrut kasabı Şaron'a şunları söyledi: "Barış için ne yapabiliriz, bunu size sormaya geldik. Artık barışı sağlayalım. Bu konuda bize de ne görev düşüyorsa yapmaya hazırız." İnanmayan varsa şu linkten metne ulaşabilir: http://www.haber7.com/siyaset/haber/89724-erdogan-ile-saronun-ilginc-sohbeti
Tek başına bu hatırlatma bile Türkiye'yi yönetenlerin Filistinli Müslümanların derdine derman olamayacaklarını göstermektedir. Ancak bir-iki örnek daha verelim.
2011'in Eylül ayındaki bir konuşmasında 'ilkemiz bellidir' diye vurgu yaparak başladığı cümlesinde Erdoğan, "İsrail orada bir devletse Filistin de devlettir" demektedir. Yani siyasilerimiz İsrail'e devlet demeden maalesef Filistin'e devlet diyememektedirler.
Acı, ama gerçek budur.
Yine Kasım 2016'da katıldığı Kudüs Platformu Sempozyumu'nda "Kudüs'te 3 dinin kutsal mekânları var. Ama Mescid-i Aksa'nın, Kubbetü's Sahra'nın yer aldığı Harem-i Şerif sadece Müslümanlara ait. İla nihaye öyle kalacak" diyen Sayın Erdoğan, Harem-i Şerif dışındaki Kudüs'ten vazgeçtiğini deklare etmiştir.
Mayıs ve Aralık 2017'de çeşitli zamanlardaki konuşmalarında yine Sayın Erdoğan, "Kudüs 3 semavi din için kutsal bir şehirdir. Kudüs tüm insanlığın ortak mirasıdır" ifadelerini kullanmıştır.
Bu sözler Müslüman yurdu olan Kudüs'ün kalplerde çoktan parça parça olduğunun ve kaybedildiğinin göstergesidir.
Dile getirdiği bu bakış açısında şüphesiz Sayın Erdoğan yalnız değildir. Bu bakış açısı, maalesef Türkiye'de ve dünyada çoğu kesim tarafından ortak görüş olarak paylaşılmaktadır.
Sayın Erdoğan ve İslam coğrafyasında çoğunluğun maalesef seslendirdiği bu bakış açısı, Filistin ve Kudüs'te yaşananlara bir çözüm olabilseydi, herhalde bugün bunları konuşuyor ve yazıyor olmazdık.
İman sınavı Kudüs
O zaman bir Müslümanların bu soruna bakış açısı ne olmalıdır?
İşte bu sorunun cevabını günümüzde yalnız ve yalnız Prof. Dr. Haydar Baş vermektedir. Prof. Dr. Haydar Baş 8-13 ve 15 Aralık'ta Kudüs ve Mescidi Aksa'yla ilgili 3 yazı kaleme aldı.
Özetle şu noktaları vurguladı:
"...Hıristiyanlara göre Mesih'in yeryüzüne ineceği yer Kudüs topraklarıdır. Yahudiler ise, Süleyman Mabedi'ni inşa için çalışmaktadır ki Büyük İsrail kurulabilsin ve Mesih yeryüzüne inebilsin. Bu iki dinin temsilcileri inançlarının gereğini yapmaktadır. Peki, İslam dünyası neyin peşindedir?
...İslam dünyasının imanının ispatı, Ben-i İsrail kavmine karşı durmanın adıdır. ?Müslümanlar, Amerika ve Yahudi ile Hz. Peygamber'in ayak bastığı yerleri paylaşmayı düşünürse bugünkü vahim halin yaşanması kaçınılmazdır.
... İslam âlemi Kudüs'ü değil, Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti kabul etmeli. Bu sayede Mescid-i Aksa ve Kudüs herhangi bir devletin değil, tüm İslam âleminin himayesine girecektir."
Kudüs ve Mescid-i Aksa başta olmak üzere mukaddes toprakları gayrimüslimlerin insafına terk edenlerin görüşleriyle Prof. Dr. Haydar Baş'ın bakış açısı gece ile gündüz kadar farklıdır.
Ancak farklı dönemlerde yaşamış olsalar da mukaddes topraklar konusunda Prof. Dr. Haydar Baş ile Mustafa Kemal Atatürk yüzde yüz aynı düşünceleri paylaşmaktadır.
Gazi 27 Temmuz 1937'de şunları söyler: "İslamiyet'in mukaddes topraklarının Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız."
(Hoş Geldin Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş)
Görüldüğü gibi Atatürk, Kudüs'ü doğu/batı diye ayırmıyor. Sadece Kudüs değil, tüm İslam coğrafyasında gayrimüslimlerin hâkimiyetine karşı olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Filistin'e bakışı ile Atatürk'ün bakışı yüzde yüz örtüşüyor.
Her iki lidere göre de;
-Kudüs bölünemez.
-Mukaddes topraklar gayrimüslimlere bırakılamaz.
Çünkü her ne kadar bedenler ayrı olsa da her ikisindeki ruhun ilham kaynağı aynıdır.
Bu kaynak Ehl-i Beyt'tir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024