Allah'ın rahmeti, zamanı ve mekanı kuşatmıştır. O, Yüce Allah ki (c.c) zaman içinde zamanları, mekân içinde de mekanları seçerek rahmetini daha da çoğaltmıştır.
Yeni yıl ile birlikte rahmetin, affın, merhametin kat ve kat attırıldığı üç aylara giriyoruz. Hem yeni yılımız hem de bu rahmet iklimi nefsimize, neslimize, devletimize, milletimize ve iman ehli olanlara hayırlı olsun.
Üç aylar hakkında ekran ve internet hocaları çok süslü cümle ve derin vurgularla bu ay ve günleri anlatıyor. Ama birey olarak, millet olarak, ümmet olarak her geçen daha kötüye gidiyoruz.
Demek ki bir yerlerde bayağı bir sorun var. Ama nerede? Sebebi iktidarda, siyasi partilerde, dini yapılanmalarda, medyada vs. aramak yerine önce kendimize bir bakmalıyız, diye düşünüyorum.
Ülkemizdeki ahlaki ve ekonomik çöküntü, yolsuzluklar, adaletsizlikler, ortaya çıkan zulüm ve fuhşiyata bakınca ilk aklıma gelen Ra'd Suresi 11. Ayettir: 'Bir toplum, kendisindekini değiştirmedikçe Allah, onlarda bulunanı değiştirmez."
Peygamber Efendimiz ise 'nasıl yaşarsanız öyle idare olunursunuz' derken, Yüce Allah (c.c) Şura Suresi 30. Ayette de: 'Başınıza gelen musibetler kendi yapıp, ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar" buyuruyor.
Yani temele indiğimizde sebep biziz, bizim tercihlerimizdir. Çünkü bizler, fert olarak, millet olarak, ümmet olarak kendimizi düzeltme çabasına girmedik, işimize geldiği gibi inandık, yaşadık. Şimdi her şeyden şikayet ediyoruz.
Sonuç ise ayeti kerimede ortaya konulmuştur;
"İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız." (En'am, 129)
İyi de ne yapalım?
Reçeteyi Peygamber Efendimiz (s.a.av) vermişti; 'İki emanetime sımsıkı sarılırsanız asla sapıklığa, (yanlışa, zulme, açlığa, fakirliği yani ne kadar olumsuzluk varsa hiç birine) düşmezsiniz'.
Neydi o iki emanet? Kuran ve Ehl-i Beyt. Kuran'a ulaşmak için Ehl-i Beyt'i sevmek, onlara yoldaş olmak şarttır, anahtardır.
Ehl-i Beyt'i anlamadan Kuran'ı anladığını iddia edenler büyük bir yanılgı içerisindedir.
Hele şu ahir zaman diliminde! Bakın Peygamberimiz ne buyuruyor?
Hâkim, Mecmaü'l-Beyan'ında şöyle nakleder: Peygamber şöyle buyurdu: "Allah peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır ama beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır.
Ben, o ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali ise o ağacın gövdesi. Fatıma ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir. Hasan ve Hüseyin bu ağacın meyveleridir.
Bize tabi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır. Birisi tam 3 bin yıl Allah'a ibadet dahi etse dahi bizim ailemizi sevmediği sürece Allah onu yüzü üstü ateşe atacaktır."
Hz. Peygamber ondan sonra Meveddet ayetini tilavet buyurdu. Sünni hadisçi İmam Müslim'in Sahih adlı eserinde: "Mübahale ayeti nazil olunca Peygamber; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı ve Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir" diye buyurdu.
İşte bütün mesele o ağaca yaprak olabilmektir ki, o yaprak kurumaz, hiçbir rüzgar onu, dalından koparamaz.
Başka?
"Benim, Ehl-i Beyt'imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh'un kavmi içerisindeki Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Kim, gemiye binerse necat bulur (kurtulur), kim binmezse helak olur." (Suyuti, Tefsir-i Hulafa, s.573; Taberani, Mu'cem'ül Kebir, s. 78)
İlk hadisi şerifte Efendimiz (s.a.a.v) ne buyurmuştu?
"Birisi tam 3 bin yıl Allah'a ibadet dahi etse dahi bizim ailemizi sevmediği sürece Allah onu yüzü üstü ateşe atacaktır."
Bu ayrılığı Ehl-i Beyt paydası bitirir
İslam coğrafyası kan gölü oldu. Müslümanlar birbirlerini katlediyor. Hem de (haşa) Allah adına, İslam adına. Suriye'den gelen görüntüler en az İsrail katliamları kadar vahim ve vahşet içeriyor.
Bu yıkımdır, bu vahşettir, bu Haçlı-Siyonistlerin yüz yıllardır oynadığı oyundur. Bu oyuna Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocam yıllarca karşı durmuş ve şunları dile getirmişti;
"Ehl-i Beyt'e değerini Cenab-ı Hakk (cc) vermiştir. Bu sebeple tevhidin, İslam birliğinin merkezi Ehl-i Beyt'tir.
Bugün Şii - Sünni mücadelesi şeklinde Müslüman'ın, Müslüman ile süregelen savaşının esasen batının oyunu olduğu iyi görülmelidir. Şii ve Sünni dünya kesinlikle bir ve beraber olmalıdır.
Kaynaklar savaşının yaşandığı Ortadoğu'da ve tüm dünyada İslam devletlerine ait olan kaynakların ve Müslüman dünyanın emeğinin sömürülmesinin önüne ancak böyle geçebiliriz.
Kaldı ki, hangi dinden olursa olsun can, mal, namus emniyetinin, din ve vicdan hürriyetinin temin edilebilmesi, Ehl-i Beyt anlayışının gönüllerde hâkim kılınması ile sağlanabilir.
Bütün insanlık da bu anlayışa muhtaçtır. İnsanlığın kurtuluşu için bu anlayışın hayata geçmesi de şarttır.
Kardeşlik temin edilmeli
Bu iki dünya, Kur'an ve hadislerin beyan ettiği Ehl-i Beyt görüşünde ve yaşantısında bir ve beraber olmalıdır.
Her iki dünya da Ehl-i Beyt merkezinde akaidini ve İslam'ın şartlarını yaşamalıdır. Bu tevhit, sosyal hayata da yansımalı; siyasette, kültürde, medeniyette bir ve beraber olunarak İslam kardeşliği temin edilmelidir.
Esasen Şii ve Sünni dünya birbirinin kardeşidir. Birbirlerinin itikat v ibadetine sahip çıkarak; can, mal, namus emniyetini muhafaza etmelidir."
- Keşke Filistin’i unutsaydınız Bilal Bey! / 03.01.2025
- Bu devlet ‘bebek katilinin’ himmetine muhtaç değildir / 02.01.2025
- Yeni yıla ve rahmet aylarına Ehl-i Beyt ile girmek / 01.01.2025
- Türkiye’deki cinayetlerden kim sorumlu? / 30.12.2024
- Peygamberimiz hayattayken de adına yalan söylenmişti / 29.12.2024
- Emekliler de Saray sofrasında çarpıldı / 28.12.2024
- Hüseyin Baş tabuları yıkıyor, ezberleri bozuyor / 27.12.2024
- Hüseyin Baş’tan Atatürk duruşu / 26.12.2024
- Türkiye’yi batırdı ama Suriye’yi ayağı kaldıracak! / 25.12.2024