Dünkü yazımda milletvekillerinin Meclis'te yapmış oldukları yeminin değerlendirmesini yapıyordum. Bugün kaldığım yerden devam edeceğim.Ama önce yeminin metnini bir kez daha hatırlayalım:"Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.'' Yeminde, "demokratik ve laik Cumhuriyete?" denilmektedir. AKP iktidarı 9 yıldır uyguladığı bağımlı politikalar sebebiyle Türkiye'deki demokrasi anlayışı değişime uğramış, demokrasi milletin kendi kendini yönetmesi anlamından son derece uzaklaşmış, millet adına işbaşı yapan siyasi irade Batının dayatmalarını millete kabul ettirmeye mükellef bir konuma dönüşmüştür.AKP iktidarı döneminde laiklik de olması gerektiğinden çok uzak noktalara gitmiştir.Laiklik olması gerektiği şekliyle, "Dinin devlete karşı korunması, devletin de dine karşı korunmasını" ifade eder. Yani devlet her bir vatandaşının dini değerlerini özgürce yaşamasının önünü açar. Fakat AKP döneminde bizzat hükümet eliyle kiliseler açılmış, devlet bütçesiyle geçmişi karanlık olan kiliseler restore edilmiş, camiler kiliselere çevrilmiş, misyonerlerin önü açılmış, ama buna karşın Lozan'a göre bu ülkenin asıl sahibi olan Müslümanların dini konularda asla önü açılmamıştır, mağdur edilmiştir.Yeminde, "Atatürk ilke ve inkılaplarına?" denilmektedir. AKP iktidarı döneminde Atatürk'ün bizlere en büyük emanetlerinden olan Lozan Anlaşması AB müzakereleri adı altında, ABD ile stratejik müttefiklik adı altında maalesef delik deşik edilmiştir. Bu dönemde "Atatürk demode oldu" ifadeleri ayyuka çıkmıştır. Atatürk'ün büyük zorluklarla oluşturduğu üniter yapı tartışma konusu yapılmıştır. Atatürk'ün "bağımsızlık benim karakterimdir" anlayışından uzaklaşılmış, dün bizi işgal etmeye çalışanlara, Atatürk'ün mücadele ettiği düşmanlara bağımlı hale gelinmiştir. Yeminde, "toplumun huzur ve refahı"ndan bahsediliyor. AKP iktidarı döneminde uygulanan yanlış politikalardan dolayı terör dağlardan şehirlere inmiş, kendisine siyasi bir zemin bulmuştur. Bunun neticesinde sokaklarda gerginlik had safhaya çıkmış, toplumun huzur ve refahı kalmamıştır. Gelir darlığı vatandaşlarımızı borçlanmaya itmiş, vatandaşlar sahip olduğu bütün kazanımları yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştır. Haciz ve icra dosyaları oldukça kabarmıştır. Cinayetler, hırsızlıklar, boşanmalar durmadan artmaktadır.Yeminde, "Milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden?" bahsediliyor. AKP iktidarı döneminde yandaşlar, ecnebiler ve azınlıklar haklardan fazlasıyla doya doya istifade ederken, bu ülkenin asıl sahibi milletimiz yaşadığı sıkıntılara çözüm olabilecek bir merci bulamamıştır. Derdini bir şekilde ifade etmek isteyenler azarlanmış ya da yaka paça dışarı atılmıştır.Yeminde, "Anayasa'ya sadakattan ayrılmayacağıma?" ifadesi vardır. Anayasa'ya sadakata bağılılık yemini edenler 12 Eylülde onu değiştirmişler, bugünlerde de dokunulamaz maddelerine de dokunacaklarını ifade etmektedirler. Bütün bu saydıklarımızdan sonra yukarıdaki icraatları ortaya koyan vekillerimiz hayrettir ki Türk milletini de şahit tutarak "namus ve şeref" üzerine yemin etmektedirler.Milletimiz ayık olmalı, yemin edip de yemininin aksini yapanları değil, Meclis'e giremese de bu yemini hayatında yaşayanları kendine vekil tayin etmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025