8 yıl önce 'Ne yaptıysam başbakanın talimatıyla yaptım' diyen bu gün ise 'Hakkımdaki iddiaların hepsi doğrudur, 8 yıldır boğazımda bir düğüm var. Bağımsız bir savcı araştırsın' diyen AKP'nin eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında tek işlem yapılmadı.
Ama Muharrem İnce, 10 yıl önce Silivri'deki Ergenekon davaları sırasında üsteğmeni ittirdiği iddiasıyla yargılandığı davada, 'kamu görevlisine karşı görevini yaptırmamak için direnme' suçundan 5 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Aracını durduran polislere, 'pislik, şerefsiz' diyen AKP Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz ifadeye bile çağrılmadı.
Akdeniz Belediyesi demişken! ki! AKP'li başkan işe alımlarla ilgili gelen tepkilere adeta 'posta' koydu: 'Ben istersem oğlumu çalıştırırım, istersem kızımı çalıştırırım. Ben istediğimle çalışırım'.
Şaşırdık mı? Hayır. İşte şaşırmadığımız için bu hale düştük.
Oysa dün bu ülkede torpili, adam kayırmayı, eş-dosta peşkeş çekmeyi AKP'li vekil Mehmet Metiner (haşa) 'Allah, akrabaya yardım edin' diyor, diyerek adeta kutsallaştırmıştı.
Örnekler ciltlere sığmaz oldu. Kamu, yargı, medya ve özel sektör ayırımı yapmadan yaptıkları atamalar, görevden almalar, alınması için baskı yapmalar vs. ortada. Kısaca ülkemizin her alanında gayri resmi bir tekelleşme var daha doğrusu 'Ben ne dersem o' anlayışı var ve gidiş hayra değildir.
Bu liyakatsizlik, ehliyetsizlik ve de tekelleşme spora bile sirayet etti. Futbolda hem mali tabloda, hem de sahada tam bir hezimet var.
Kendi kaynaklarını, değerlerini unutan kulüpler adeta iktidar ile 'kim daha çok borçlanacak' yarışında.
Haliyle hezimet bile bile geldi. Bu hezimetin gelişinin ilk resmi işaretini geçen sezon son üç haftada lige çıkamayan Samsunspor Başkanı vermişti.
Başkan, İçişleri Bakanı'nın oğlu karşısında valilerin, polislerin esas duruşta durduğunu, statlara özel seyirci filan alındığını açıklamıştı. Ama üstü örtüldü, kapatıldı.
Sahada çöküşün belgesi ise Avrupa sıralamasındaki düşüştü. Artık şampiyonlar ligine direk takım gönderemiyoruz. Dört büyükler filan hikaye. Oyun ortada. Gelen vuruyor, giden vuruyor.
En son Hollanda karşısında milli hezimet yaşadık. Bu hezimetin yaşanacağını gören gözler biliyordu.
Görmeyenler ise 6-1'in hemen akabinde dış ve iç mihraklardan bahsetmeye başladı. Burak Yılmaz, Şenol Güneş'in, Şenol Güneş de Nihat Özdemir'in fedailiğine soyundu. 'Suçlu biziz' dediler. Suçluysanız, neden bedel ödemiyorsunuz?
Çünkü müsaade edilmiyor! Bu noktada ünlü spor yazarı Bilgin Gökberk'in şu açıklamaları illaki tartışılmalı, araştırılmalıdır.
Bilgin Gökberk gazetesindeki köşesinde; "Türkiye'de her sektörde olduğu gibi futbolu da 1 kişi yönetiyor' dedi ve yenilmez, yutulmaz şu iddiaları dile getirdi:
"AKP, kendi futbolunu kurdu ve adı da Limak ve Nihat Özdemir oldu.
Recep Tayyip Erdoğan'ın, kendisi gibi futbolu seven bir kardeşi var. Onun da bir ofisi var. Bir kaç tane eski futbolcu burada haftanın her günü toplanıyor. Türk futbolu adına bütün kararlar orada veriliyor.
Milli takıma hoca kim olacak, hangi takımın borcu nasıl silinecek, hangi takımı hangi hocanın yönetecek, hatta hangi kanalda, hangi spor yorucusu görev yapacak! Hepsine bunlar karar veriyor.
Bu cin fikirler buradan çıkıyor. Futbolun içinde bugün kim varsa Beylerbeyi'ndeki ofiste karar veriliyor.
Dün akşam (Hollanda maçı sonrası) ekranda gördüğünüz bütün ekipler, ya Sarayın ya da Nihat Bey'in danışmanı…
Danışmanların yorum yaptığı bir ülke olduk. Futbol ve din çok önemli olduğu için Türkiye'de kalabalıkları böyle etkileyebiliyorsunuz. Din konusunu Ali Erbaş hallediyor ve gündemi belirliyor. Diğer tarafta ise Nihat Bey var."
Ali Erbaş demişken! Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Topluma, çevreye ve Rabbine karşı sorumluluklarının farkında olan bir nesil yetiştirme arzumuz var" diyor.
Ülkemizde, Allah'ın hükmüne karşı hüküm koyulurken, İslam'a aykırı bunca icraatlar yapılırken susan, her alanda İslam'ın hükümleri bu kadar netken bu hükümleri dile getirmeyenler bugün, 'Rabbe karşı sorumluluktan' bahsediyorsa bunların ilk önce Rab ile olan sorunlarını halletmeleri lazımdır. Rabbi ile sorunlu olanlar, Rabbe karşı sorumlu nesil nasıl yetiştirir?
Diğer taraftan ülkemizin sorunları, halkın istek ve şikayetleri belli. Bu sorunlar, iktidar partisi için beka meselesi. Neden? Çünkü çözümleri yok.
Haliyle 70, 80 ve 90'ların bildik taktiğini yine devreye koydular. Oltanın ucuna Diyanet'i, çarşafı, başörtüsünü taktılar ve siyaset gölüne attılar. Çakma Atatürkçüler, ulusalcılar, solcular anında oltaya geldi. Bu kadar sazanlık da olmaz yani!
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025