Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin en belirgin iddiası neydi?
Bürokrasinin hantallığı ortadan kalkacak, kararlar çok çabuk alınacak, derhal uygulamaya konulacak ve devlet çarkı daha hızlı dönecek ve bu hızlı işleyişten hem devlet hem de millet kazançlı çıkacak.
Yaşanan son örneğe bakalım.
Ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı sosyal medya hesabından istifasını talep ettiği bir metin yayınladı.
Millet için de devlet işleyişi için de bu çok önemli bir haber ve çok önemli bir gelişme idi, fakat saatler ilerliyor ilgili makamlardan çıt çıkmıyordu.
Saray çevresinden bir açıklama gelmeyince, yazılı ve görsel medyanın yüzde doksanının 'emir kulu' vaziyetinde bir değişiklik olmadı, gazetelerinde bu çok önemli konu ile ilgili olarak bir satır, bir paragraf yazı yazamadılar, televizyonlarında ise bir altyazı bile geçemediler.
İktidar partisinin uzun süren toplantısının ardından kameralar karşısına geçen parti sözcüsü, Hanyadan-Konya'dan Pensilvanya'ya kadar hemen her konuya değindi ama kamuoyunun adeta kilitlendiği istifa meselesine değinmedi, gazetecilerin ısrarlı soruları üzerine ise "toplantımızın gündem maddeleri arasında böyle bir madde yoktu" deyip çıktı işin içinden.
İstifa mektubunun yayınlanmasının üzerinden tam 27 saat geçtikten sonra İletişim Başkanlığı, Hazine ve Maliye Bakanının istifa talebinin kabul edildiğini lütfen açıkladı.
Devlet çarkının böylesine "hızlı dönüşüne!" şahit olunca, gayri ihtiyari ağzımdan başlıktaki cümle döküldü:
"Yanarım ülkemin uçup giden yıllarına."
Bu ve benzeri cümleleri sarf ettiğimiz çok gelişme yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor ama birisini daha hatırlatayım, belki sizler de bu açıklamalar üzerine, benzer cümleler kurduğunuzu hatırlayacaksınız.
Bilindiği üzere 30 Ekim Cuma günü güzel İzmir'imiz şiddetli bir sarsıntı ile sarsıldı, ortaya çıkan görüntüler, yıkımlar ve can kayıpları Edirne'den Ardahan'a bütün bir ülkeyi aynı şiddetle sarstı, salladı ve tarifsiz acılara boğdu.
Bütün bir millet tek yürek tek bilek olmuş İzmir'deki yaraları sarmaya, acıları azaltmaya uğraşırken, on sekiz yıldan beri ülkeyi tek başına yöneten mevcut siyasi partinin Genel Başkanı Sayın Erdoğan; "İzmir'de enkaz altında kalan Cehape zihniyetidir" demez mi?
Burada da kalsa iyi, 81 yıl geriye giderek 1939 yılında vuku bulan Erzincan depreminin sorumluluğunu da, söz konusu partinin sözcüsünün dedesinin o sırada İç İşleri Bakanı olması hasebiyle o partililere yüklemeye çalıştı, daha sonra bu bilginin de yanlış olduğu ortaya çıktı, her neyse.
Sayın Erdoğan'ın bu açıklamalarını dinlerken de aynı cümleyi sarf ettim:
"Yanarım ülkemin uçup giden yıllarına".
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025