Siyasette olup bitenleri, vatandaş olarak anlamakta zorluk çekiyoruz.
Daha dün ak dediğine, bir insan, hele hele ülke idaresi mevkiini işgal etmekte olan kurumların liderleri nasıl olur da, bugün aynı aka kara diyebilir? Bunun doğru olanı nedir? Ak mı? kara mı?
Vatandaş olarak bizi ve bütün milletimizi derin düşüncelere sevk eden bu anlaşılmaz tutumların gerçek sebebi nedir? İşte bu sorulara cevap arıyoruz.
Öcalan'ı İmralı'da beslemeye alan hükümet içersinde bulunmasına rağmen aynı hükümeti bu sebeple zehir zemberek cümlelerle suçlu koltuğuna oturtan MHP ve Bahçeli, acaba aynı hükümetin mensubu olduğunu unutuyor mu?
Zira, Öcalan'ın dosyasının Başbakanlık'ta bekletilmesi kararının altına imza koyan MHP'dir.
Aynı MHP; idam cezasının kaldırılması ile ilgili AB uyum yasasının meclise getirilmesi konusundaki maddeyi, eğer istemiş olsa idi, imzası ile önüne geçebilecekken bunu yapmamış, bu maddenin meclise gelme yolunu tek başına açan bir parti olmuştur.
Yani; Apo, bugün sahip olduğu konforlu yaşam şartlarına sadece MHP sayesinde kavuşabilmiştir.
Durum böyle iken, hâlâ Sn. Bahçeli, neden 57. hükümeti suçlayarak, "Bunlar Apo'yu İmralı'da besliyorlar, Adalet Bakanı ve Ecevit yargılanmalı" gibi sözlerin arkasına gizlenmeye çalışmaktadır?
Bu manevralar nafile. Millet, gözünü boyamayı alışkanlık haline getiren bu gibi içi başka, dışı başka siyasetçilerin yerini hazırlamış durumda. Bu partiler baraj altı seviyelerinde kalarak nadasa bırakılacaklardır.
Sn. Başbakan Ecevit'in yaptığı Apo merkezli siyaset de milleti hayrete düşürüyor.
Ecevit bundan önceki seçim döneminde Apo'yu yakalama propagandasını seçim malzemesi yapmış, milletten destek istemişti.
Şimdi aynı Ecevit, Doğu'da yaptığı mitingde Apo merkezli siyasetini tam tersine çevirmiş, öyle kullanıyor. Bu sefer de "İdam cezasını kaldırdık, Apo'yu ipten kurtardık" söylemiyle halkın desteğini arıyor.
Bu millet soruyor: "Sn. Ecevit dün dediğin mi 'doğruydu', bugün dediğin mi 'doğru'? Yoksa Senin hiç "doğrun" yok mu?
Koalisyonun üçüncü ortağı Yılmaz'ın hali ise, ölüme giden hasta misali, umutsuz ve korkulu. Hem de öyle bir korku ki, gündüz ve gece kafası 'ne etsem de şu seçimi erteletsem' senaryolarıyla dolu.
Partiler baraj altı olur, baraj üstü olur, siyasette bunlar olağan hadiselerdir. Ancak, bunu bilmesi gereken Yılmaz, hiç de öyle rahat duramıyor.
Bir insan veya bir kurum, kendi şahsi çıkarlarına, devletin imkanlarını alet ederse, bu sorgunun hesabı pek çetin olur. Bu akıbetten insan bu derece korkabilir.
"Bir Molla Kasım gelir, seni hesaba çeker". Evet bu böyledir; ancak Senin bu tür bir korkun olmasa gerek Sn. Yılmaz.
Devletin imkanlarıyla, iktidarın gücünü bir araya getirerek, aile şirketleri zincirini kuvvetlendirenler, bu barajdan korkmalıdırlar. Zira, Millet hesap soracaktır. Sn. Yılmaz'ın böyle bir durumu mu var acaba? Bu korkunun temelinde bu sebep mi yatıyor acaba?
Biz bir şey söyleyemeyiz. Kendisi cevap versin! Seçime sadece elli gün kalmışken, hükümetten çekilme restini de kullanan Yılmaz'ın, baraj korkusu ne kadar da yoğun. Ne var bunda bu kadar korkulacak? Baraj altı, eşittir hesap günü diye mi acaba?
Daha dün ak dediğine, bir insan, hele hele ülke idaresi mevkiini işgal etmekte olan kurumların liderleri nasıl olur da, bugün aynı aka kara diyebilir? Bunun doğru olanı nedir? Ak mı? kara mı?
Vatandaş olarak bizi ve bütün milletimizi derin düşüncelere sevk eden bu anlaşılmaz tutumların gerçek sebebi nedir? İşte bu sorulara cevap arıyoruz.
Öcalan'ı İmralı'da beslemeye alan hükümet içersinde bulunmasına rağmen aynı hükümeti bu sebeple zehir zemberek cümlelerle suçlu koltuğuna oturtan MHP ve Bahçeli, acaba aynı hükümetin mensubu olduğunu unutuyor mu?
Zira, Öcalan'ın dosyasının Başbakanlık'ta bekletilmesi kararının altına imza koyan MHP'dir.
Aynı MHP; idam cezasının kaldırılması ile ilgili AB uyum yasasının meclise getirilmesi konusundaki maddeyi, eğer istemiş olsa idi, imzası ile önüne geçebilecekken bunu yapmamış, bu maddenin meclise gelme yolunu tek başına açan bir parti olmuştur.
Yani; Apo, bugün sahip olduğu konforlu yaşam şartlarına sadece MHP sayesinde kavuşabilmiştir.
Durum böyle iken, hâlâ Sn. Bahçeli, neden 57. hükümeti suçlayarak, "Bunlar Apo'yu İmralı'da besliyorlar, Adalet Bakanı ve Ecevit yargılanmalı" gibi sözlerin arkasına gizlenmeye çalışmaktadır?
Bu manevralar nafile. Millet, gözünü boyamayı alışkanlık haline getiren bu gibi içi başka, dışı başka siyasetçilerin yerini hazırlamış durumda. Bu partiler baraj altı seviyelerinde kalarak nadasa bırakılacaklardır.
Sn. Başbakan Ecevit'in yaptığı Apo merkezli siyaset de milleti hayrete düşürüyor.
Ecevit bundan önceki seçim döneminde Apo'yu yakalama propagandasını seçim malzemesi yapmış, milletten destek istemişti.
Şimdi aynı Ecevit, Doğu'da yaptığı mitingde Apo merkezli siyasetini tam tersine çevirmiş, öyle kullanıyor. Bu sefer de "İdam cezasını kaldırdık, Apo'yu ipten kurtardık" söylemiyle halkın desteğini arıyor.
Bu millet soruyor: "Sn. Ecevit dün dediğin mi 'doğruydu', bugün dediğin mi 'doğru'? Yoksa Senin hiç "doğrun" yok mu?
Koalisyonun üçüncü ortağı Yılmaz'ın hali ise, ölüme giden hasta misali, umutsuz ve korkulu. Hem de öyle bir korku ki, gündüz ve gece kafası 'ne etsem de şu seçimi erteletsem' senaryolarıyla dolu.
Partiler baraj altı olur, baraj üstü olur, siyasette bunlar olağan hadiselerdir. Ancak, bunu bilmesi gereken Yılmaz, hiç de öyle rahat duramıyor.
Bir insan veya bir kurum, kendi şahsi çıkarlarına, devletin imkanlarını alet ederse, bu sorgunun hesabı pek çetin olur. Bu akıbetten insan bu derece korkabilir.
"Bir Molla Kasım gelir, seni hesaba çeker". Evet bu böyledir; ancak Senin bu tür bir korkun olmasa gerek Sn. Yılmaz.
Devletin imkanlarıyla, iktidarın gücünü bir araya getirerek, aile şirketleri zincirini kuvvetlendirenler, bu barajdan korkmalıdırlar. Zira, Millet hesap soracaktır. Sn. Yılmaz'ın böyle bir durumu mu var acaba? Bu korkunun temelinde bu sebep mi yatıyor acaba?
Biz bir şey söyleyemeyiz. Kendisi cevap versin! Seçime sadece elli gün kalmışken, hükümetten çekilme restini de kullanan Yılmaz'ın, baraj korkusu ne kadar da yoğun. Ne var bunda bu kadar korkulacak? Baraj altı, eşittir hesap günü diye mi acaba?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Aktaş / diğer yazıları
- IMF'nin kurban listesi / 05.11.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002