Bazen en yakın dost sandığınız insanların arkamızdan iş çevirdiğine şahit olur; kırılır, üzülürüz… Bazları ile paylaştığınız yıllar, aylar, günler gözünüzün önünden bir filim şeridi gibi akar geçer. Mevki, makam, para ve güç karşısında insanların ne kadar tutarsız davrandığını, küçüldüğünü, anlaşılmaz davranışlar içinde olduğunu görürsünüz.
Bazen de, köprüden geçene kadar size dayı dediklerini duyarsınız... Oysa siz bu gibi insanlara ne kadar güvenmiş, özlemiş, hatta aramadan gün geçirmemiş olduğunuzu acı, acı düşünür, kendinize kızarsınız. Kendi saflığınıza, insanlara duyduğunuz güvene şaşırır kalırsınız.
Kimi zaman haberiniz olmadan adınız tanımadığınız veya tanımak istemediğiniz insanlara "yandaş" olarak lanse edilir. Kimi zaman da bozuk para gibi harcanırsınız…
Hemen bir söz gelir aklınıza…
"İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Normaldir…" diye düşünürsünüz. Oysa konu; toplumda kaybolan etik değerler ve ahlaki yapı ile çok yakından ilişkilidir.
Etik ve Ahlak farklı olsa da birbirini tamamlayan kavramlardır.
Etik değerler toplumsaldır. Her kurum ve kuruluşun kendine has etik değerleri vardır. Toplum tarafından oluşturulmuş davranış kurallarıdır. Bu kuralları toplum izler, takdir veya tenkit eder.
Ahlak ise kişiye özeldir. Uyulması gereken kurallardan ziyade, insan olmanın ve insanca yaşamanın, başkalarının temel hak ve özgürlüklerine saygı göstermenin özüdür. İnsanlığa aykırı onaylanmayan davranışları toplum izler ve değerlendirir.
Etik değerleri zamanla değişir ancak herkes için aynıdır. Ahlak kişiden kişiye değişir. Ahlak kurallarında din etkilidir. Etik değerler ise felsefidir.
Zaman, zaman pek çok konuda olduğu gibi "ahlaklı ve etik" olması gereken kurumların tüm bu değerleri göz ardı ettikleri görülebilir. Bu konuda iddialı olan dini ve sosyal kurumların ve kişilerin bile ne yazık ki örnek olmaktan ziyade toplum tarafından dışlandığı ve güvenilmez olduğu gerçeği hüküm sürmektedir.
Oysa toplumda örnek alınması gereken pek çok kişi ve kurum bulunmaktadır.
Özü sözü doğru, geleceğe iyi insan ve iyi vatandaşlar yetiştirmek gibi misyonları bulunan yapıların dahi tamamen farklı bir çizgiye doğru ilerlemesi toplumun genelinden soyutlanamadığını gösterir.
Önümüzdeki günlerde bizi daha çok rahatsız edecek olan şey, "ahlaklı insanlar ve etik değerleri olan kurumların" azalması olacaktır. Ve maalesef bu yaraları onarmak, hataları tamir etmek için de, akıldan yoksun olanları temizlemek çok uzun bir zaman alacaktır.
Bunların en kalıcı zararı maalesef çocuk ve gençler üzerinde olumsuz örneklerden kaynaklanan tsunami etkisi olacaktır. Sadece toplumlar değil, ailelerde kendi içinde bölünecek, dağılacak ve onarılmaz yaralarla karşılaşacaklardır.
Dini öğretilerde ki kuralların bile delindiği, ebeveynlerin neden zengin olmadıklarının sorgulandığı, aile bağlarının giderek zayıfladığı, para ve maddi değerlerin ön plana çıktığı günümüzde yeniden kanaatkâr saygılı, düzenli etik ve ahlaki değerlere sahip bir toplum olmak için önümüzde uzun bir yol var.
Olumsuzluklar; geçiş sürecinde ebeveynlere, çocuklara ve onlardan ülke yararına beklentisi olanlara yansıyacaktır.
Ancak cezasını hep birlikte çekeceğiz… Yalan dolan dünyasında…
- Haydar Hoca'yı hatırlarken… / 06.08.2024
- Kıyılarda sorun büyük… / 05.08.2024
- Bir kral, bir prenses ve bir Demir Leydi / 28.07.2024
- Koca Nazım… / 04.06.2024
- Bizim 19 Mayıslarımız… / 19.05.2024
- Helallik / 14.05.2024
- Gerçek… / 18.01.2024
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023