Yaktin oğlu Ali’nin vezirliği
Hârun Reşid döneminde, Ehl-i Beyt sevdalıları büyük zulümlere mâruz kalsa da, devlet kademelerinde önemli makamlara gelen taraftarları vasıtası ile bu sıkıntıların aşılmasına çalışıldı
30.12.2023 17:27:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak
Hârun Reşid döneminde, Ehl-i Beyt sevdalıları büyük zulümlere mâruz kalsa da, devlet kademelerinde önemli makamlara gelen taraftarları vasıtası ile bu sıkıntıların aşılmasına çalışıldı.
İmam Mûsâ Kâzım (a.s.), sevenlerinden Yaktin oğlu Ali'yi (a.s.), Hârun Reşid'in veziri yaptı.
Ali, Hicrî 742 senesinde Emevî Devleti'nin son devrinde Kûfe'de dünyaya geldi. Kûfe'de yaşamıştır. Ancak babası Yaktin, Abbâsî Devleti'ne sahip çıktığı için Emevî halifesi Mervan döneminde yakalanacakken, kaçmıştır.
Ali'nin annesi, oğulları Ali ve Ubeyd'i yanına alarak Medine'ye sığındı. Abbâsî Devleti'nin kurulmasından sonra, Ali'nin babası Kûfe'ye döndü.
Ali b. Yaktin, İmam Kâzım'ın en meşhur talebelerinden biridir.
Abbâsî sarayında vezirlik yapmak istemeyen Ali b. Yaktin'e bu vazifeyi tavsiye ederken aralarında şöyle bir konuşma geçmişti: İmam Kâzım (a.s.) Ali'ye buyurdu ki:
"Sen bana bir şeyi garanti et, ben de sana üç şeyi garanti edeyim.
Ali, "Nedir o efendim?" diye sordu.
İmam Mûsâ (a.s.), "Benim sana garanti edeceğim üç şey şunlardır:
Hiçbir zaman kılıçla öldürülmemeni, hayat boyu yoksulluk çekmemeni, hiçbir zaman hapse düşmemeni garanti edeceğim.
Senin bana garanti vermen gereken ise; sevenlerimizden birisi sana bir iş için başvurursa, ihtiyacı olursa yaparsın, ona izzet ve saygınlık kazandırırsın."
Ali b. Yaktin bu şartı kabul etti. İmam Mûsâ Kâzım (a.s.) da yukarıdaki şartları garanti etti."
Ali b. Yaktin, Kamerî 182 senesinde, İmam Mûsâ b. Ca'fer zindanda iken ölmüştür.
Abdullah b. Yahya el-Kahilî, Ali b. Yaktin hakkında İmam'ın şu sözlerini nakleder:
"Bir gün İmam Mûsâ Kâzım'ın huzurundaydım. O sırada Ali b. Yaktin İmam'a doğru geliyordu. İmam yârenlerine şöyle buyurdu:
'Kim Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve âlihi) ashabından birini görmek istiyorsa, bize doğru gelen şu adama baksın.'
Oradakilerden birisi, 'O zaman bu kişi Cennetliktir, değil mi?' diye sordu.
İmam Kâzım (a.s.), 'Ben onun Cennetlik olduğuna tanıklık ediyorum' buyurdu."
İmam Mûsâ, esasen, Abbâsî hilafetine karşı olmasına rağmen, yâreni Ali'nin vezirlik yaparak Abbâsîler'e hizmet etmesine izin verdi.
Amacı son derece baskı altında yaşamaya çalışan Ehl-i Beyt sevdalılarını muhafaza etmekti.
Düşündüğü gibi de oldu. Yaktin oğlu Ali ahdine sâdık kaldı. Hayatı boyunca kendisinden yardım isteyen yârenlere destek oldu, canlarını korudu.
Öyle ki, vezir Ali, mallarının humusunu gizlice İmam Kâzım'a (a.s.) gönderiyordu. Dönem dönem İmam'ın (a.s.) kullanması için para da ulaştırıyordu.
İmam'la çok zor şartlar altında fikir alışverişi de yapıyordu.
"Yaktin oğlu Ali, bir gün bizi yanına çağırdı. Bize mallar ve mektuplar vererek, 'İki binek alın, bu malları mektuplarla birlikte İmam Ebû'l-Hasan'a götürün, kimsenin sizi görmemesine dikkat edin' dedi.
Görev verilen iki adam, Kûfe'ye gelip iki binek hayvanı aldık ve azık hazırlığı da yaparak yola koyulduk.
Batnu'r-Ramme bölgesine vardığımızda, hayvanları bağlayıp yemlerini verdik ve kendimizde yemek için oturduk. Bu sırada bize doğru ilerleyen iki süvari gördük.
Yaklaşınca İmam Kâzım (a.s.) olduğunu anladık. Yerimizden kalkarak selam verdik. Malları ve mektupları teslim ettik.
Bu sırada İmam (a.s.) bize, çantasından çıkararak mektuplar verdi. 'Bunlar getirdiğiniz mektupların cevabıdır' buyurdu.
'Azığımız tükenmiş, izin verirseniz Medine'ye gidip, hem Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi ve âlihi) ziyaret edelim, hem de azık alalım' dedik.
İmam (a.s.), 'Geride ne kadar azığınız kalmışsa getirin bir göreyim' buyurdu.
Azığımızı getirdik, İmam eliyle içini dışını yoklayıp, 'Bu azık sizi Kûfe'ye kadar götürür' buyurdu.
Yani İmam bizim Medine'ye gitmemizi uygun bulmayarak, 'Siz, Peygamberi görmüş oldunuz, şimdi Allah'ın izniyle dönün' buyurdu."
O dönemdeki yoğun baskılar sebebiyle Yaktin oğlu Ali'nin kendisi ile olan bağını riske atmak istemeyen İmam Mûsâ Kâzım (a.s.) onun adamlarını derhal geri göndermişti.
Vezir Ali, Hârun Reşid'in yaptığı kötü icraatlardan dönem dönem İmam'a (a.s.) şikâyet ederdi.
Bir seferinde bu vazifede daha fazla kalmak istemediğini söylediğinde İmam Kâzım (a.s.) onu şöyle yatıştırmıştı:
"Allah'ın zâlimler arasına yerleştirdiği sevgili kulları vardır, iyi kullarını onların vesilesi ile korur ve sen Allah'ın o sevgili kullarındansın."
İmam vazifesinden ayrılmak isteyen Ali b. Yaktin'e şu nasihatte bulunmuştur:
"Sakın bu işi yapmaya kalkışma! Senin orada olmana alışmışız ve bunda memnunuz. Senin orada olman, kardeşlerinin izzetini temin etmektedir. Senin orada olmanla Allah kendi dostlarına gelen müşkülatı telafi etmekte ve muhaliflerinin desiselerini de su yüzüne çıkarmaktadır. Ey Ali! Günahlarınızın kefareti kardeşlerinize iyilikte bulunmaktır."
Bir rivâyette de İmam Mûsâ b. Ca'fer'in Irak'a geldiği ve Ali b. Yaktin'in de İmam'ın yanına gelerek, "Beni bu durumda gördüğünüzden dolayı üzgünüm" dediği söylenir.
İmam Kâzım cevaben, "Ey Ali! Zâlimlerin dostları arasında Allah'ın da dostları bulunmaktadır ki, Allah onların vesilesiyle dostlarına gelecek olan belâları def eder ve sen de onlardan birisin" buyurdu. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
İmam Mûsâ Kâzım (a.s.), sevenlerinden Yaktin oğlu Ali'yi (a.s.), Hârun Reşid'in veziri yaptı.
Ali, Hicrî 742 senesinde Emevî Devleti'nin son devrinde Kûfe'de dünyaya geldi. Kûfe'de yaşamıştır. Ancak babası Yaktin, Abbâsî Devleti'ne sahip çıktığı için Emevî halifesi Mervan döneminde yakalanacakken, kaçmıştır.
Ali'nin annesi, oğulları Ali ve Ubeyd'i yanına alarak Medine'ye sığındı. Abbâsî Devleti'nin kurulmasından sonra, Ali'nin babası Kûfe'ye döndü.
Ali b. Yaktin, İmam Kâzım'ın en meşhur talebelerinden biridir.
Abbâsî sarayında vezirlik yapmak istemeyen Ali b. Yaktin'e bu vazifeyi tavsiye ederken aralarında şöyle bir konuşma geçmişti: İmam Kâzım (a.s.) Ali'ye buyurdu ki:
"Sen bana bir şeyi garanti et, ben de sana üç şeyi garanti edeyim.
Ali, "Nedir o efendim?" diye sordu.
İmam Mûsâ (a.s.), "Benim sana garanti edeceğim üç şey şunlardır:
Hiçbir zaman kılıçla öldürülmemeni, hayat boyu yoksulluk çekmemeni, hiçbir zaman hapse düşmemeni garanti edeceğim.
Senin bana garanti vermen gereken ise; sevenlerimizden birisi sana bir iş için başvurursa, ihtiyacı olursa yaparsın, ona izzet ve saygınlık kazandırırsın."
Ali b. Yaktin bu şartı kabul etti. İmam Mûsâ Kâzım (a.s.) da yukarıdaki şartları garanti etti."
Ali b. Yaktin, Kamerî 182 senesinde, İmam Mûsâ b. Ca'fer zindanda iken ölmüştür.
Abdullah b. Yahya el-Kahilî, Ali b. Yaktin hakkında İmam'ın şu sözlerini nakleder:
"Bir gün İmam Mûsâ Kâzım'ın huzurundaydım. O sırada Ali b. Yaktin İmam'a doğru geliyordu. İmam yârenlerine şöyle buyurdu:
'Kim Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve âlihi) ashabından birini görmek istiyorsa, bize doğru gelen şu adama baksın.'
Oradakilerden birisi, 'O zaman bu kişi Cennetliktir, değil mi?' diye sordu.
İmam Kâzım (a.s.), 'Ben onun Cennetlik olduğuna tanıklık ediyorum' buyurdu."
İmam Mûsâ, esasen, Abbâsî hilafetine karşı olmasına rağmen, yâreni Ali'nin vezirlik yaparak Abbâsîler'e hizmet etmesine izin verdi.
Amacı son derece baskı altında yaşamaya çalışan Ehl-i Beyt sevdalılarını muhafaza etmekti.
Düşündüğü gibi de oldu. Yaktin oğlu Ali ahdine sâdık kaldı. Hayatı boyunca kendisinden yardım isteyen yârenlere destek oldu, canlarını korudu.
Öyle ki, vezir Ali, mallarının humusunu gizlice İmam Kâzım'a (a.s.) gönderiyordu. Dönem dönem İmam'ın (a.s.) kullanması için para da ulaştırıyordu.
İmam'la çok zor şartlar altında fikir alışverişi de yapıyordu.
"Yaktin oğlu Ali, bir gün bizi yanına çağırdı. Bize mallar ve mektuplar vererek, 'İki binek alın, bu malları mektuplarla birlikte İmam Ebû'l-Hasan'a götürün, kimsenin sizi görmemesine dikkat edin' dedi.
Görev verilen iki adam, Kûfe'ye gelip iki binek hayvanı aldık ve azık hazırlığı da yaparak yola koyulduk.
Batnu'r-Ramme bölgesine vardığımızda, hayvanları bağlayıp yemlerini verdik ve kendimizde yemek için oturduk. Bu sırada bize doğru ilerleyen iki süvari gördük.
Yaklaşınca İmam Kâzım (a.s.) olduğunu anladık. Yerimizden kalkarak selam verdik. Malları ve mektupları teslim ettik.
Bu sırada İmam (a.s.) bize, çantasından çıkararak mektuplar verdi. 'Bunlar getirdiğiniz mektupların cevabıdır' buyurdu.
'Azığımız tükenmiş, izin verirseniz Medine'ye gidip, hem Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi ve âlihi) ziyaret edelim, hem de azık alalım' dedik.
İmam (a.s.), 'Geride ne kadar azığınız kalmışsa getirin bir göreyim' buyurdu.
Azığımızı getirdik, İmam eliyle içini dışını yoklayıp, 'Bu azık sizi Kûfe'ye kadar götürür' buyurdu.
Yani İmam bizim Medine'ye gitmemizi uygun bulmayarak, 'Siz, Peygamberi görmüş oldunuz, şimdi Allah'ın izniyle dönün' buyurdu."
O dönemdeki yoğun baskılar sebebiyle Yaktin oğlu Ali'nin kendisi ile olan bağını riske atmak istemeyen İmam Mûsâ Kâzım (a.s.) onun adamlarını derhal geri göndermişti.
Vezir Ali, Hârun Reşid'in yaptığı kötü icraatlardan dönem dönem İmam'a (a.s.) şikâyet ederdi.
Bir seferinde bu vazifede daha fazla kalmak istemediğini söylediğinde İmam Kâzım (a.s.) onu şöyle yatıştırmıştı:
"Allah'ın zâlimler arasına yerleştirdiği sevgili kulları vardır, iyi kullarını onların vesilesi ile korur ve sen Allah'ın o sevgili kullarındansın."
İmam vazifesinden ayrılmak isteyen Ali b. Yaktin'e şu nasihatte bulunmuştur:
"Sakın bu işi yapmaya kalkışma! Senin orada olmana alışmışız ve bunda memnunuz. Senin orada olman, kardeşlerinin izzetini temin etmektedir. Senin orada olmanla Allah kendi dostlarına gelen müşkülatı telafi etmekte ve muhaliflerinin desiselerini de su yüzüne çıkarmaktadır. Ey Ali! Günahlarınızın kefareti kardeşlerinize iyilikte bulunmaktır."
Bir rivâyette de İmam Mûsâ b. Ca'fer'in Irak'a geldiği ve Ali b. Yaktin'in de İmam'ın yanına gelerek, "Beni bu durumda gördüğünüzden dolayı üzgünüm" dediği söylenir.
İmam Kâzım cevaben, "Ey Ali! Zâlimlerin dostları arasında Allah'ın da dostları bulunmaktadır ki, Allah onların vesilesiyle dostlarına gelecek olan belâları def eder ve sen de onlardan birisin" buyurdu. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.