İkisi de bir birinden tehlikeli.
Yılana yaslanmışsan hayatın tehlide demektir ama yalana yaslanmışsan hem hayatın hem de ahiret hayatın tehlikede demektir.
Ey, en güzel surette yaratılan ve türlü nimetlerle donatılan insan!
Yaslanacak başka yer mi ya da başka şey mi bulamadın kin yalanlara, dolayısıyla yılanlara yaslanıp duruyorsun?
Yılanın ısıracağını, öldürücü zehrini damarlarına zerkedeceğini bildiğin için ondan köşe-bucak kaçıyorsun da aslında yılandan daha öldürücü olan yalandan niye kaçmıyorsun, kaçınmıyor ve çekinmiyorsun?
Yılana yaslandığın zaman sadece kendi hayatını tehlikeye atmış oluyorsun ama yalana yaslandığın zaman hem kendi iki dünyanı hem de başkalarının dünyalarını ateşe vermiş oluyorsun.
Yalanlar üzerine bina ettiğin siyasi hayatın, ticari hayatın, ilmi hayatın ve mesleki hayatın her zaman ve zeminde yakın ve uzak çevrene zehirli yılanlar gibi zehir saçıyor.
Dünyayı imar etmek için, gönülleri gülşen etmek için yaratılmış olan insanın yalanlar üzerine bir hayat inşa etmeye çalışması en büyük nasipsizlik değil midir?
Hakkı ve hakikati takip ve tasdik etmekle mükellef olan ve o fıtrat üzere yaratılmış olan insanın yalanların ve yalancıların peşine takılması, sürekli yalanları tasdik eder duruma düşmesi de her halde fıtrattan sapmaları işaret etmektedir.
Zaten, yılana yaslanmak ve yalana yaslanmak fıtrattan sapmanın en büyük göstergesi değil midir?
Hak ve hakikati temsil eden Hz. Musa'nın 'Asası' karşısında, bütün hünerleri, yalan ve yalancılık üzerine kurdukları bütün becerileri boşa çıkan sihirbazlar nasıl şaşkına döndü iseler, yalana yaslananlar, yalanlardan bir dünya kurmaya çalışanlar da hep şaşkına dönmüşler ve dönmeye de devam edeceklerdir.
Yılanın ısırması hemen etkisini göstereceği için belki tedbir alıp tedavi olmak mümkün olabilir ama yalanın ısırması aheste aheste olduğu için, zamana yayıldığı için sahibini yavaş yavaş helake sürüklemektedir.
Yalanın dibi delik, kökü çürük ve dalı kırık olduğu için, kendisine yaslanan da anında tepetaklak gitmeye mahkumdur, kendine bir hayırı olmayanın başkasına ne hayırı olabilir ki?
"Allah'ın, hoş bir sözü; kökü sağlam, dalları göğe doğru olan, Rabbinin izniyle her zaman meyve veren hoş bir ağaca benzeterek nasıl misal verdiğini görmüyor musun? İnsanlar ibret alsın diye Allah onlara misal gösteriyor.
Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer." (İbrahim: 24-26).
Yılana yaslanmışsan hayatın tehlide demektir ama yalana yaslanmışsan hem hayatın hem de ahiret hayatın tehlikede demektir.
Ey, en güzel surette yaratılan ve türlü nimetlerle donatılan insan!
Yaslanacak başka yer mi ya da başka şey mi bulamadın kin yalanlara, dolayısıyla yılanlara yaslanıp duruyorsun?
Yılanın ısıracağını, öldürücü zehrini damarlarına zerkedeceğini bildiğin için ondan köşe-bucak kaçıyorsun da aslında yılandan daha öldürücü olan yalandan niye kaçmıyorsun, kaçınmıyor ve çekinmiyorsun?
Yılana yaslandığın zaman sadece kendi hayatını tehlikeye atmış oluyorsun ama yalana yaslandığın zaman hem kendi iki dünyanı hem de başkalarının dünyalarını ateşe vermiş oluyorsun.
Yalanlar üzerine bina ettiğin siyasi hayatın, ticari hayatın, ilmi hayatın ve mesleki hayatın her zaman ve zeminde yakın ve uzak çevrene zehirli yılanlar gibi zehir saçıyor.
Dünyayı imar etmek için, gönülleri gülşen etmek için yaratılmış olan insanın yalanlar üzerine bir hayat inşa etmeye çalışması en büyük nasipsizlik değil midir?
Hakkı ve hakikati takip ve tasdik etmekle mükellef olan ve o fıtrat üzere yaratılmış olan insanın yalanların ve yalancıların peşine takılması, sürekli yalanları tasdik eder duruma düşmesi de her halde fıtrattan sapmaları işaret etmektedir.
Zaten, yılana yaslanmak ve yalana yaslanmak fıtrattan sapmanın en büyük göstergesi değil midir?
Hak ve hakikati temsil eden Hz. Musa'nın 'Asası' karşısında, bütün hünerleri, yalan ve yalancılık üzerine kurdukları bütün becerileri boşa çıkan sihirbazlar nasıl şaşkına döndü iseler, yalana yaslananlar, yalanlardan bir dünya kurmaya çalışanlar da hep şaşkına dönmüşler ve dönmeye de devam edeceklerdir.
Yılanın ısırması hemen etkisini göstereceği için belki tedbir alıp tedavi olmak mümkün olabilir ama yalanın ısırması aheste aheste olduğu için, zamana yayıldığı için sahibini yavaş yavaş helake sürüklemektedir.
Yalanın dibi delik, kökü çürük ve dalı kırık olduğu için, kendisine yaslanan da anında tepetaklak gitmeye mahkumdur, kendine bir hayırı olmayanın başkasına ne hayırı olabilir ki?
"Allah'ın, hoş bir sözü; kökü sağlam, dalları göğe doğru olan, Rabbinin izniyle her zaman meyve veren hoş bir ağaca benzeterek nasıl misal verdiğini görmüyor musun? İnsanlar ibret alsın diye Allah onlara misal gösteriyor.
Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer." (İbrahim: 24-26).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025