Türkmen şahlarından biri köse imiş. Herkesin de kendisi gibi sakalsız olmasını ister ve tebaası içinde ne kadar sakallı adam varsa, tıraş edilmesini vezirine emreder.
Vezir:
-Şahım! Emriniz başüstüne. Lakin
bu iş gayet mühim, binaeleyh, düşünmeye muhtaç. Müsaade ediniz de bu akşam etraflıca düşüneyim, der.
-Peki, öyle olsun, der.
Padişah müsaade eder. Vezir o gece sabahlara kadar uyumaz, bir tedbir düşünür. Nihayet bulur. Ertesi günü padişahın huzuruna çıkar, der ki:
-Efendim! Düşündüm, taşındım; bu işin ancak aşama aşama mümkün olabileceğine kanaat getirdim. Eğer bir anda bu işi yapmaya kalkışacak olursak, korkarım halkın hoşnutsuzluğunu, sızıltısını, belki maazallah ihtilali davet eder. Fakat bana üç sene mühlet verirseniz, bu müddet zarfında memleket dahilinde bir tek sakallı adam bırakmayacağıma dair size söz veririm. Şah:
Vezir,
derhal ne kadar yeni sakal salıvermiş genç varsa sakallarını tıraş etmeleri için bir emir ilân eder. Yeni sakal bırakanlar hep tıraş olurlar.
Aradan bir sene geçer Vezir:
-Köselere sakal münasip değildir, zira herkesin maskarası oluyorlarmış. Buna ise şahımızın rızası yoktur. Köseler sakallarını tıraş etsinler, diye bir emir daha verir.
Bu emri verir vermez, geçen sene sakalları tıraş edilen gençler de bunları kendileriyle aynı duruma sokmak için bu emri desteklerler, çaresiz köseler de tıraş olurlar.
Şimdi, gelir nöbet, geri kalan kıdemli sakallılara.
Vezir, üçüncü sene girince, bir emir daha ilan eder ki:
-Her kimin sakalı varsa, tıraş olsun.
İlkin bir çok kişiler karşı koymaya kalkışacak olurlarsa da bu sefer, köselerle gençler birlik olup:
-Bizim sakallarımızı tıraş ettikleri zaman siz pek uygun görmüş, ses çıkarmamıştınız. Haltetmeyiniz. Şimdi de bizimle aynı olmuş olunuz, diye tehdit ederler. Bu sebeple çaresiz bunlar da tıraş ederler. Bu şekilde şahın arzusu tamamıyla yerini bulur."
Fatih Sultan Mehmed'in tebdil-i kıyafetle dolaşırken bir bakkalın cevabını hatırlayın:
-Ben siftah ettim. Geri kalan isteklerinizi komşu bakkaldan alın.
Fatih'in meşhur cevabı neydi:
-Böyle, birbirini düşünen insanlar var oldukça devlet ebed müddet payidar olur.
Milletler idarecilerin dürüstlüğü ve halkın bilinçli oluşuyla ayakta durur.
İdareci konumunda olanların halkın âli menfaatleri ile uğraşmak yerine keyfi arzularını tatmin etmeye çalışmaları milleti perişan eder.
Geçen gün bir tartışma programında bir konuşmacı siyasi parti temsilcisine eleştirilerde bulununca karşılıklı suçlamalar başladı.
Sen mi daha kötüydün, ben mi?
Sen mi daha iyiydin, ben mi?
Sen mi daha suçluydun, ben mi?
Muhterem okurlar; ciddi, tutarlı, bir meselede, halkın sıkıntılarının konuşulduğu bir mecliste hâlâ "sen mi ben mi?" deniliyor. Yani halkın benliği unutulup kendi enaniyeti ortaya çıkıyor.
Milli iradeyi temsil kabiliyeti ile ülkesini idare eden ancak mükemmel olur.
Para, makam, mevki, rütbe, alkış, iltifat hırsıyla vekilliğe soyunan ve ülke idaresinde bir yere gelen kişiden hayır, iyilik, adalet, vefa, merhamet beklenir mi?
Buraya kadar idarecilerin mükemmelliğini ortaya koyduk.
İdare edilen halklara da bir takım vazifeler düşer. İdareci kadroyu seçip başına getirdikten sonra da titizlikle takip edip uyanık olmalıdır.
İnsanlar yanılabilirler. Bundan yola çıkarak milli menfaatlerine ters uygulamalar gördüğünde yapıcı, medeni tenkidini ortaya koymalı.
İnsan hayatı sadece güneşli geçmez. Bazen yağmur olur, kar görür. İnsan da nefsine mağlup olup umursamazlığa, haksızlığa, hileye başvurabilir. Bunun için olumsuzluklar karşısında hakkını savunmalıdır. Bu davranış yanlış içine düşeni de ayıktırır, kendine getirir.
Bir millet ki anlayışı, hakkaniyeti, hamasi duyguları, örfü, adeti, bilgisi, bakış açısıyla bir ve bütün. Böyle bir içtimai bünye haksızlıklara kanmaz.
Bu sebepledir ki milleti birbirine bağlayan temel değerler üzerine içerden ve dışardan hain oyunlar oynanır ki "milli irade" muhkem (sağlam), müessir (etkili) olmasın.
Milli irade sarsıldı mı ne baş kalır, ne gövde, ne de ayaklar; sağlam ve sıhhatli görev yapamazlar.
Vezir:
-Şahım! Emriniz başüstüne. Lakin
bu iş gayet mühim, binaeleyh, düşünmeye muhtaç. Müsaade ediniz de bu akşam etraflıca düşüneyim, der.
-Peki, öyle olsun, der.
Padişah müsaade eder. Vezir o gece sabahlara kadar uyumaz, bir tedbir düşünür. Nihayet bulur. Ertesi günü padişahın huzuruna çıkar, der ki:
-Efendim! Düşündüm, taşındım; bu işin ancak aşama aşama mümkün olabileceğine kanaat getirdim. Eğer bir anda bu işi yapmaya kalkışacak olursak, korkarım halkın hoşnutsuzluğunu, sızıltısını, belki maazallah ihtilali davet eder. Fakat bana üç sene mühlet verirseniz, bu müddet zarfında memleket dahilinde bir tek sakallı adam bırakmayacağıma dair size söz veririm. Şah:
Vezir,
derhal ne kadar yeni sakal salıvermiş genç varsa sakallarını tıraş etmeleri için bir emir ilân eder. Yeni sakal bırakanlar hep tıraş olurlar.
Aradan bir sene geçer Vezir:
-Köselere sakal münasip değildir, zira herkesin maskarası oluyorlarmış. Buna ise şahımızın rızası yoktur. Köseler sakallarını tıraş etsinler, diye bir emir daha verir.
Bu emri verir vermez, geçen sene sakalları tıraş edilen gençler de bunları kendileriyle aynı duruma sokmak için bu emri desteklerler, çaresiz köseler de tıraş olurlar.
Şimdi, gelir nöbet, geri kalan kıdemli sakallılara.
Vezir, üçüncü sene girince, bir emir daha ilan eder ki:
-Her kimin sakalı varsa, tıraş olsun.
İlkin bir çok kişiler karşı koymaya kalkışacak olurlarsa da bu sefer, köselerle gençler birlik olup:
-Bizim sakallarımızı tıraş ettikleri zaman siz pek uygun görmüş, ses çıkarmamıştınız. Haltetmeyiniz. Şimdi de bizimle aynı olmuş olunuz, diye tehdit ederler. Bu sebeple çaresiz bunlar da tıraş ederler. Bu şekilde şahın arzusu tamamıyla yerini bulur."
Fatih Sultan Mehmed'in tebdil-i kıyafetle dolaşırken bir bakkalın cevabını hatırlayın:
-Ben siftah ettim. Geri kalan isteklerinizi komşu bakkaldan alın.
Fatih'in meşhur cevabı neydi:
-Böyle, birbirini düşünen insanlar var oldukça devlet ebed müddet payidar olur.
Milletler idarecilerin dürüstlüğü ve halkın bilinçli oluşuyla ayakta durur.
İdareci konumunda olanların halkın âli menfaatleri ile uğraşmak yerine keyfi arzularını tatmin etmeye çalışmaları milleti perişan eder.
Geçen gün bir tartışma programında bir konuşmacı siyasi parti temsilcisine eleştirilerde bulununca karşılıklı suçlamalar başladı.
Sen mi daha kötüydün, ben mi?
Sen mi daha iyiydin, ben mi?
Sen mi daha suçluydun, ben mi?
Muhterem okurlar; ciddi, tutarlı, bir meselede, halkın sıkıntılarının konuşulduğu bir mecliste hâlâ "sen mi ben mi?" deniliyor. Yani halkın benliği unutulup kendi enaniyeti ortaya çıkıyor.
Milli iradeyi temsil kabiliyeti ile ülkesini idare eden ancak mükemmel olur.
Para, makam, mevki, rütbe, alkış, iltifat hırsıyla vekilliğe soyunan ve ülke idaresinde bir yere gelen kişiden hayır, iyilik, adalet, vefa, merhamet beklenir mi?
Buraya kadar idarecilerin mükemmelliğini ortaya koyduk.
İdare edilen halklara da bir takım vazifeler düşer. İdareci kadroyu seçip başına getirdikten sonra da titizlikle takip edip uyanık olmalıdır.
İnsanlar yanılabilirler. Bundan yola çıkarak milli menfaatlerine ters uygulamalar gördüğünde yapıcı, medeni tenkidini ortaya koymalı.
İnsan hayatı sadece güneşli geçmez. Bazen yağmur olur, kar görür. İnsan da nefsine mağlup olup umursamazlığa, haksızlığa, hileye başvurabilir. Bunun için olumsuzluklar karşısında hakkını savunmalıdır. Bu davranış yanlış içine düşeni de ayıktırır, kendine getirir.
Bir millet ki anlayışı, hakkaniyeti, hamasi duyguları, örfü, adeti, bilgisi, bakış açısıyla bir ve bütün. Böyle bir içtimai bünye haksızlıklara kanmaz.
Bu sebepledir ki milleti birbirine bağlayan temel değerler üzerine içerden ve dışardan hain oyunlar oynanır ki "milli irade" muhkem (sağlam), müessir (etkili) olmasın.
Milli irade sarsıldı mı ne baş kalır, ne gövde, ne de ayaklar; sağlam ve sıhhatli görev yapamazlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021