Bazı gerçekler vardır ki, kim ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın, ne kadar büyük plan ve projelerle bu gerçeklerin yerine başka kurgular doldurmaya gayret ederse etsin, o gerçekler gizlenemez, saklanamaz.
Belki birileri meydana çıkıp bir süre at oynatırlar ama bir lider çıkar, aynen Hz. Musa'nın asası ile yaptığını yapar ve bütün bu oyunları bozar.
15 - 20 yıl öncesine kadar Veda Hutbesi'nin metni tablo olarak birçoklarımızın evinin duvarlarında asılıydı. Yine o yıllarda ortaokul, lise din kültürü kitaplarında metin olarak vardı.
Yani milletimiz Veda Haccını da, hutbesini de bilirdi. Anlar-anlayamaz, hikmetini kavrar-kavrayamaz konusu başka bir mevzu.
O metinlerin tamamında Peygamberimizin (s.a.a) bizlere emanet ettiği iki emanetten biri Kur'an diğeri sünnetim, diye yazılıdır.
'Sünnet' kavramından, Müslümanım diyen hiç kimse rahatsız olmaz. Çünkü sünnet, Peygamber Efendimizin söz, fiil, hal ve davranışlarının kendisidir. Zaten İslam'ı yaşama gayretinde isek, Peygamber Efendimizi tanımak, bilmek ve taklit etmek, taklit etme gayreti içerisinde olmak zorundayız.
Şahsım adına söylüyorum, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt külliyatını okuduktan sonra, bu hadis-i şerifin aslını yani birilerinin anladığı veya tariflendirmeye çalıştığı ikinci emanetin Peygamber Efendimizin buyurduğu şeklini öğrendim.
Peygamber Efendimiz iki emanetten ikincisi olarak, 'itretim Ehl-i Beyt'imi' diyor. Bugün Ehl-i Sünnet ve-l cemaat olarak kendini tariflendirenlerin muteber olarak kabul ettiği kaynaklara bakıyorsun, onlarda da 'itretim, Ehl-i Beyt'im' olarak açıklanıyor. Buyurun beraber bakalım:
"Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece Benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah'ın Kitab'ı ve benim itretim Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi, Kevser Havuzu üzerinde Bana tekrar dönünceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar. Bakın görün Benden sonra onlara nasıl davranacaksınız?"
Şimdi 'itretim, Ehl-i Beyt'im' lafsıyla hadis-i şerifi nakleden Sünni kaynakları hatırlayalım;
1- Sahih-i Müslim, Kitab-u Fezail-i Ali ibn-i Ebi Talib, c.7, s.122.
2- Sahih-i Tirmizi, c.5, s.328.
3- İmam Nesai'nin yazdığı "EI Hasais", s.21.
4- Müsned-i imam Ahmed ibn-i Hanbel, c.3, s.17.
5- Müstedrek-i Hakim, c.3, s.109.
6- Kenz'ül Ümmal, c.1, s.154.
7- Dârimî, Fedâilul-Kur'ân, I
8- Taberani- Mucmeus Sağir (Cilt-1) 252 nolu hadis
9- İbn-i Sa'din yazdığı "Et Tabakat'uI Kubra", c.2, s.194.
10-İbn-i Esir'in yazdığı "Camiu'l Usul" c.1, s.187.
11-Suyuti'nin yazdığı "Camiu's Sağir" c.l, s.353.
12-Haysemi'nin yazdığı "Mecmau'z Zevaid", c.9, s.163.
13-Nebehani'nin yazdığı "Feth'ul Kebir", c.1, s.451.
14-İbn-i Esir'in yazdığı "Üsd'ul Gabe Fi Ma'rifet's Sahabe, c.2, s.12
15-Tarih-i ibn-i Asakir, e.5, s.436.
16-Tefsir-i ibn-i Kesir, c.4, s.113.
Tabi akla ister istemez neden 'Ehl-i Beyt' gerçeği ısrarla saklandı, sorusu geliyor?
Bu sorunun cevaplarından biri, Ehl-i Beyt'in sevilip, seçilmişliği ve sevilmesinin emredilmişliğidir. Kim tarafından? Yüce Allah tarafından;
"Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği defetmek ve sizi tertemiz yapmak ister." (Ahzap s. 33)
"De ki; Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık, yakınlarıma sevgiden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum." (Şura S. 23)
Ehl-i Beyt kimlerden oluşur sorusunun cevabı da Hz. Aişe (r.a) Annemizden nakledilen şu hadisten öğreniyoruz; "O (Ali) Resûlullah'ın (s.a.v.) yanında insanların en sevimlisiydi. Ben, Resûlullah'ın (s.a.v.) O'nu, Fatıma'yı, Hasan ve Hüseyin'i elbisesinin altına aldığını ve sonra "Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir" dediğini gördüm." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali sh:9)
Benim anlayabildiğim kadarıyla Ehl-i Beyt gerçeğinin kamufle edilmesinin asıl sebebi ise Maide Suresi 67. ayet ve akabinde Peygamberimizin gerçekleştirdiği Gadir-i Hum hutbesinde ilan edilen gerçekte saklı.
Gadir-i Hum'da ne oldu?:
Hz. Peygamber, Veda Haccı'ndan dönerken, "Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni duyur; eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini duyurmamış olursun" (Maide: 67) mealindeki ayetin nazil olması üzerine, Gadir-i Hum denilen yerde sahabeleri toplamış ve Gadir Hutbesi olarak bilinen hutbeyi irad buyurmuştur.
Hz. Ali'nin halife olarak ilan edilmesinin, Maide Suresi'nin 67. ayetinin nazil olmasından sonra gerçekleştiği, Suyuti'nin Ed-Durr'ul Mensur eserinde, Vahidi'nin Esbab-ı Nüzul eserinde, İbn ebi Hatim'in Tefsir-il Kur'an'il Azim eserinde anlatılır.
Buna göre halifelik ilanı Allah'ın emridir. 220 Sünni eserde Gadir Hutbesi yer almaktadır.
Evet, Peygamberimizden sonra halifelik makamı İmam Ali ve evlatlarına verildi. Kim verdi? Yüce Allah.
Ne hazindir ki, Peygamber Efendimizin rıhletinin hemen ardından bu emir yerine getirilmedi. Ehl-i Beyt ve hilafet gerçeği yıllarca kamufle edildi. Bu kamuflaj Emeviler döneminde zulüm ve vahşete dönüştü. Abbasiler ve sonraki dönemlerde de bu zulüm devam etti.
Ama asıl zulüm Müslümanlara yapılıyordu. Çünkü bidatler çoğalmış, itikadî sapmalar hızla artmıştı. İngiliz menşei tarikat yapılanmaları gönüllere bir kurt gibi girmiş ve insanları ateşe hızla sürüklemekteydiler.
Bu vahim tablo bugün de aynen devam ediyor. Kur'an ve Ehl-i Beyt gerçeği de ilk günkü sağlam ve tazeliğiyle duruyor. Prof. Dr. Haydar Baş tüm İslam âlemine, 'tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'te bulaşalım' çağrısı yapıyor. Ne mutlu bu çağrıyı duyabilenlere?
Belki birileri meydana çıkıp bir süre at oynatırlar ama bir lider çıkar, aynen Hz. Musa'nın asası ile yaptığını yapar ve bütün bu oyunları bozar.
15 - 20 yıl öncesine kadar Veda Hutbesi'nin metni tablo olarak birçoklarımızın evinin duvarlarında asılıydı. Yine o yıllarda ortaokul, lise din kültürü kitaplarında metin olarak vardı.
Yani milletimiz Veda Haccını da, hutbesini de bilirdi. Anlar-anlayamaz, hikmetini kavrar-kavrayamaz konusu başka bir mevzu.
O metinlerin tamamında Peygamberimizin (s.a.a) bizlere emanet ettiği iki emanetten biri Kur'an diğeri sünnetim, diye yazılıdır.
'Sünnet' kavramından, Müslümanım diyen hiç kimse rahatsız olmaz. Çünkü sünnet, Peygamber Efendimizin söz, fiil, hal ve davranışlarının kendisidir. Zaten İslam'ı yaşama gayretinde isek, Peygamber Efendimizi tanımak, bilmek ve taklit etmek, taklit etme gayreti içerisinde olmak zorundayız.
Şahsım adına söylüyorum, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt külliyatını okuduktan sonra, bu hadis-i şerifin aslını yani birilerinin anladığı veya tariflendirmeye çalıştığı ikinci emanetin Peygamber Efendimizin buyurduğu şeklini öğrendim.
Peygamber Efendimiz iki emanetten ikincisi olarak, 'itretim Ehl-i Beyt'imi' diyor. Bugün Ehl-i Sünnet ve-l cemaat olarak kendini tariflendirenlerin muteber olarak kabul ettiği kaynaklara bakıyorsun, onlarda da 'itretim, Ehl-i Beyt'im' olarak açıklanıyor. Buyurun beraber bakalım:
"Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece Benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah'ın Kitab'ı ve benim itretim Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisi, Kevser Havuzu üzerinde Bana tekrar dönünceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar. Bakın görün Benden sonra onlara nasıl davranacaksınız?"
Şimdi 'itretim, Ehl-i Beyt'im' lafsıyla hadis-i şerifi nakleden Sünni kaynakları hatırlayalım;
1- Sahih-i Müslim, Kitab-u Fezail-i Ali ibn-i Ebi Talib, c.7, s.122.
2- Sahih-i Tirmizi, c.5, s.328.
3- İmam Nesai'nin yazdığı "EI Hasais", s.21.
4- Müsned-i imam Ahmed ibn-i Hanbel, c.3, s.17.
5- Müstedrek-i Hakim, c.3, s.109.
6- Kenz'ül Ümmal, c.1, s.154.
7- Dârimî, Fedâilul-Kur'ân, I
8- Taberani- Mucmeus Sağir (Cilt-1) 252 nolu hadis
9- İbn-i Sa'din yazdığı "Et Tabakat'uI Kubra", c.2, s.194.
10-İbn-i Esir'in yazdığı "Camiu'l Usul" c.1, s.187.
11-Suyuti'nin yazdığı "Camiu's Sağir" c.l, s.353.
12-Haysemi'nin yazdığı "Mecmau'z Zevaid", c.9, s.163.
13-Nebehani'nin yazdığı "Feth'ul Kebir", c.1, s.451.
14-İbn-i Esir'in yazdığı "Üsd'ul Gabe Fi Ma'rifet's Sahabe, c.2, s.12
15-Tarih-i ibn-i Asakir, e.5, s.436.
16-Tefsir-i ibn-i Kesir, c.4, s.113.
Tabi akla ister istemez neden 'Ehl-i Beyt' gerçeği ısrarla saklandı, sorusu geliyor?
Bu sorunun cevaplarından biri, Ehl-i Beyt'in sevilip, seçilmişliği ve sevilmesinin emredilmişliğidir. Kim tarafından? Yüce Allah tarafından;
"Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği defetmek ve sizi tertemiz yapmak ister." (Ahzap s. 33)
"De ki; Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık, yakınlarıma sevgiden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum." (Şura S. 23)
Ehl-i Beyt kimlerden oluşur sorusunun cevabı da Hz. Aişe (r.a) Annemizden nakledilen şu hadisten öğreniyoruz; "O (Ali) Resûlullah'ın (s.a.v.) yanında insanların en sevimlisiydi. Ben, Resûlullah'ın (s.a.v.) O'nu, Fatıma'yı, Hasan ve Hüseyin'i elbisesinin altına aldığını ve sonra "Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir" dediğini gördüm." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali sh:9)
Benim anlayabildiğim kadarıyla Ehl-i Beyt gerçeğinin kamufle edilmesinin asıl sebebi ise Maide Suresi 67. ayet ve akabinde Peygamberimizin gerçekleştirdiği Gadir-i Hum hutbesinde ilan edilen gerçekte saklı.
Gadir-i Hum'da ne oldu?:
Hz. Peygamber, Veda Haccı'ndan dönerken, "Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni duyur; eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini duyurmamış olursun" (Maide: 67) mealindeki ayetin nazil olması üzerine, Gadir-i Hum denilen yerde sahabeleri toplamış ve Gadir Hutbesi olarak bilinen hutbeyi irad buyurmuştur.
Hz. Ali'nin halife olarak ilan edilmesinin, Maide Suresi'nin 67. ayetinin nazil olmasından sonra gerçekleştiği, Suyuti'nin Ed-Durr'ul Mensur eserinde, Vahidi'nin Esbab-ı Nüzul eserinde, İbn ebi Hatim'in Tefsir-il Kur'an'il Azim eserinde anlatılır.
Buna göre halifelik ilanı Allah'ın emridir. 220 Sünni eserde Gadir Hutbesi yer almaktadır.
Evet, Peygamberimizden sonra halifelik makamı İmam Ali ve evlatlarına verildi. Kim verdi? Yüce Allah.
Ne hazindir ki, Peygamber Efendimizin rıhletinin hemen ardından bu emir yerine getirilmedi. Ehl-i Beyt ve hilafet gerçeği yıllarca kamufle edildi. Bu kamuflaj Emeviler döneminde zulüm ve vahşete dönüştü. Abbasiler ve sonraki dönemlerde de bu zulüm devam etti.
Ama asıl zulüm Müslümanlara yapılıyordu. Çünkü bidatler çoğalmış, itikadî sapmalar hızla artmıştı. İngiliz menşei tarikat yapılanmaları gönüllere bir kurt gibi girmiş ve insanları ateşe hızla sürüklemekteydiler.
Bu vahim tablo bugün de aynen devam ediyor. Kur'an ve Ehl-i Beyt gerçeği de ilk günkü sağlam ve tazeliğiyle duruyor. Prof. Dr. Haydar Baş tüm İslam âlemine, 'tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'te bulaşalım' çağrısı yapıyor. Ne mutlu bu çağrıyı duyabilenlere?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025