Vasim Muallim’e veda

Türk dünyasının ve Azerbaycan'ın son zamanlarda yetiştirdiği büyük alim Vasim Memmedaliyev birkaç gün önce rahmetli oldu. 

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Allah, O'nu Ehl-i Beyt ile komşu eylesin. Kendisi Kur'an-ı Kerim'i Azerice'ye çeviren  ilk kişidir.

Biz, Vasim Hocayı, Prof. Dr. Haydar Baş Bey sayesinde tanıdık. Hocamızın isteğiyle de taziye için yakınlarını ziyarete gitmek nasip oldu.

İlk olarak 2 sayılı "Fahri ve Şehitler" mezarlığında bulunan kabrini ziyaret ettik. Dr. Abdullah Terzi'nin okuduğu Kur'an-ı Kerim ve ardından dualar Vasim Muallim içindi.

Daha sonra, Taze Pir Camii müştemilatında bulunan taziye salonuna geçtik. Son derece kalabalık olan mekanda neredeyse iğne atsanız yere düşmeyecekti.

Azerbaycan'ın önde gelen ilim adamları, akademisyenler, ileri gelen devlet görevlileri, Devlet Başkanı İlham Aliyev'in eşi dahil çok sayıda misafir, bu önemli bilim adamının taziyesindeydiler.

Kardeş ülke Azerbaycan'ın yetiştirdiği büyük alim Vasim Hoca (Muallim), Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın tez hocası idi. Kendisinin, Haydar Baş Bey'e olan sevgi ve saygısı herkes tarafından yakînen bilinirdi. 

Taziyede birlikte olduğumuz Prof. Dr. Ruşen Guliyev Hoca, Vasim Muallim ile ilgili bize çok önemli bilgiler verdi. Vasim Muallim'in dedesi tam elli altı defa Kerbela'ya ziyarete gitmiş ve son seferinde de orada vefat etmiş. 

Haydar Baş Hocamız ile aralarında ki öğretmen-öğrenci ilişkisi o kadar farklıydı ki, kesinlikle sıradan bir durum değildi.

İşte tam da bu konu ile ilgili Ruşen Hoca o kadar önemli bir şey söyledi ki; "Vasim Muallim şöyle derdi. Benim Haydar Baş Hoca ile olan ilişkim 

Şems ile Mevlana arasındaki gibiydi. Kim kimin öğrencisi belli değildi. Bazen Ben onun öğrencisiydim, bazen de o benim öğrencimdi."

Şu güzelliğe, şu muhabbete bakar mısınız? 

Ruşen Hoca anlatmaya devam ediyor: "Kendisi dünya çapında herkesin saygı duyduğu çok değerli bir ilim adamı... ama derdi ki: 'Ben Haydar Baş Hocayı buldum kovanım yağma ola."

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız da sık sık kendisinden övgüyle bahseder, ne kadar değerli bir ilim adamı olduğunu anlatır.

Vasim Muallim'in, Sayın Baş aleyhinde haber yapmak için Türkiye'den giden gazetecilere de attığı fırça meşhurdur.

Daha sonra da Vasim Muallim'in muhterem eşi Kumru Abla, oğlu Ayvaz Bey ve kızlarını ziyaret etme imkanı bulduk. Oldukça sıcak ve gönülden bir karşılamada bulundular. 

Dr. Abdullah Terzi Bey, Haydar Baş Hocamızın selamını iletirken gözler ıslandı, ardından okunan Kur'an-ı Kerim ile gönüller ferahladı.

Kumru Abla da bir bilim insanı, bir profesör. Son derece kültürlü ve nezaket ehli bir hanımefendi. 

Kumru Abla da, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e çok büyük bir sevgi besliyor.

Şu sözler kendisine ait: "Yıllar önce Haydar Baş Hoca'nın buraya gelişi karanlık dünyamızı aydınlattı. Üzerimize güneş gibi doğdu. Allah, Hocamızdan razı olsun. Haydar Baş buraya gönlüyle, aşk ile gelmişti. O bilirdi ki, biz yıllarca sosyalizmin baskısı altında yaşadık ama içimizdeki imanı hep koruduk. Sayın Baş, içimizde var olan imanı ortaya çıkarmak istiyordu, onun için büyük mücadele verdi. Bakışlarından insanları okuyorum. Kim müselman, kim değil... Fetöcüleri görüyordum, hemen belli oluyorlardı. Ne kadar sahte davranış sergileseler de onların dinle, imanla ilgileri olmadığı çok belli oluyordu. Ama Haydar Baş Hoca çok farklıydı, o hepimizin gönlünü aydınlattı. "Artık Türk Milletinin haykırmasını istiyorum. Haydar Baş Hocayı havaya kaldırmalı. Haydar Baş Hocamızın rehberliğinde, Türk-İslam alemi zirveye çıksın. O'nun düşmanlarının dilleri kurusun, elleri bağlansın."

Ne güzel dua, ne güzel sözler. Binlerce kilometre öteden duyulan bu ifadeler rastgele söylenmiyor. Öyle net, öyle heyecanla dile geliyor ki, gözlerin yaşarmaması elde değil.

Allah, Vasim Muallim'e rahmet eylesin, başta muhterem eşi Kumru Abla ve evlatları olmak üzere yakınlarına sabr-ı cemil niyaz eylesin.

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızdan da Allah razı olsun.