Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin yüzünü ağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz
Uzun soluklu ozan Yunus Emre ta 13. yüzyıldan seslenmiş insanlığa. Demiş ki: "Konuşmasını, güzel söz söylemesini bilen, diline ve dile hakim olan kişinin söylediği sözler, onun yüzünü kara çıkarmaz. O ne kendini mahcup eder ne de dostlarını?"
Sözün amacı kadar söylenişinin de önemli olduğunu dile getiren şair, duygunun kaynağı olan kalp, onun dışa vurmuş biçimi ise dildir. Bu nedenle insanlık tarihinde sözün ayrı bir önemi vardır.
Bu yazıyı neden yazıyorum. Aileden sorumlu Bakanla ilgili verilen "Gen Soru" önergesinin görüşülmesinde ve sonrasındaki tartışmalar gerçekten toplumu üzdü. Gerek iktidar partisi sözcülerinin gerekse muhalefet partilerinin konuşmacılarının ağızlarından çıkan sözleri kulakları duymuyor galiba.
Birisini suçlamak ayrıdır onun kişiliğini rencide etmek ise apayrıdır. Doğrudur, Bakan önce konuşuyor sonra düşünüyor ki, sözünün yanlış anlaşıldığını dile getiriyor. Bence bu kadar rezaletten sonra istifa etmesi gerekirken etmemişse o, onun topluma ve kendine bakışını yansıtır. Bir Meclis oturumunda çirkin sözlerin yeri olmaması gerekir. Bu tür sözler, kaba davranışlar cahilin takdirini toplar ama belirli kültürdeki insanları üzer ki, gerçekten üzüldük ve üzülüyoruz.
Sayın yöneticiler bence diplomatik üslup kullansa belirli düzeye çıkmış ülke insanımızdan övgü alacaklardır. Ama belirli emek vermiş ve sahasının en yüksek düzeyinde insanı olmuş insanlara "Güruh" adını verirseniz bu toplumun seçmeninden yüzde yirmi beş civarında oy almış bir partinin başkanına "Sapık" denilirse bundan bizler hem üzülürüz hem de ayıplarız.
Siyasi hatiplerin görevi yalnız alkış toplamak olmamalı. Kendi toplumunu bilgilendirmeli ve öz dilimizi kurallar ölçüsünde kullanarak örnek olmalıdırlar. Çünkü yukarıda Yunus Emre'nin de dile getirdiği gibi söz baş da kestirir, mutluluk da getirir. Kürsülerden insanlarımızı ötekileştirmek için gayret göstermek milli iradeye aykırıdır. Bir milletvekilimiz, "Biz iktidarda isek, yasama, yürütme, yargı biziz" diyorsa o ülkede demokrasiden, fikir özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir. Çünkü gerçek demokrasi ile yönetilen ülkelerde iktidar olmak milli iradeyi elinde tutmak anlamına gelmez.
Cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri bulundukları makamları gereği tarafsız olmak zorundalar. Çünkü bu bireyler bir siyasal partiyi değil, devleti temsil etmektedirler. Kendi yandaşlarına hizmet ederlerse kendilerine oy vermeyen toplumun yarısını ötekileştirmek olmaz mı? O zaman bu toplumdan birlik beraberlik beklemekte samimi olamayız.
Biz, gerek iktidardan, gerekse diğer siyasal partilerden argo, küfür gibi sözleri duymak istemiyoruz.
Unutmayalım ki, "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarırmış."
Sözü pişirip diyenin yüzünü ağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz
Uzun soluklu ozan Yunus Emre ta 13. yüzyıldan seslenmiş insanlığa. Demiş ki: "Konuşmasını, güzel söz söylemesini bilen, diline ve dile hakim olan kişinin söylediği sözler, onun yüzünü kara çıkarmaz. O ne kendini mahcup eder ne de dostlarını?"
Sözün amacı kadar söylenişinin de önemli olduğunu dile getiren şair, duygunun kaynağı olan kalp, onun dışa vurmuş biçimi ise dildir. Bu nedenle insanlık tarihinde sözün ayrı bir önemi vardır.
Bu yazıyı neden yazıyorum. Aileden sorumlu Bakanla ilgili verilen "Gen Soru" önergesinin görüşülmesinde ve sonrasındaki tartışmalar gerçekten toplumu üzdü. Gerek iktidar partisi sözcülerinin gerekse muhalefet partilerinin konuşmacılarının ağızlarından çıkan sözleri kulakları duymuyor galiba.
Birisini suçlamak ayrıdır onun kişiliğini rencide etmek ise apayrıdır. Doğrudur, Bakan önce konuşuyor sonra düşünüyor ki, sözünün yanlış anlaşıldığını dile getiriyor. Bence bu kadar rezaletten sonra istifa etmesi gerekirken etmemişse o, onun topluma ve kendine bakışını yansıtır. Bir Meclis oturumunda çirkin sözlerin yeri olmaması gerekir. Bu tür sözler, kaba davranışlar cahilin takdirini toplar ama belirli kültürdeki insanları üzer ki, gerçekten üzüldük ve üzülüyoruz.
Sayın yöneticiler bence diplomatik üslup kullansa belirli düzeye çıkmış ülke insanımızdan övgü alacaklardır. Ama belirli emek vermiş ve sahasının en yüksek düzeyinde insanı olmuş insanlara "Güruh" adını verirseniz bu toplumun seçmeninden yüzde yirmi beş civarında oy almış bir partinin başkanına "Sapık" denilirse bundan bizler hem üzülürüz hem de ayıplarız.
Siyasi hatiplerin görevi yalnız alkış toplamak olmamalı. Kendi toplumunu bilgilendirmeli ve öz dilimizi kurallar ölçüsünde kullanarak örnek olmalıdırlar. Çünkü yukarıda Yunus Emre'nin de dile getirdiği gibi söz baş da kestirir, mutluluk da getirir. Kürsülerden insanlarımızı ötekileştirmek için gayret göstermek milli iradeye aykırıdır. Bir milletvekilimiz, "Biz iktidarda isek, yasama, yürütme, yargı biziz" diyorsa o ülkede demokrasiden, fikir özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir. Çünkü gerçek demokrasi ile yönetilen ülkelerde iktidar olmak milli iradeyi elinde tutmak anlamına gelmez.
Cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri bulundukları makamları gereği tarafsız olmak zorundalar. Çünkü bu bireyler bir siyasal partiyi değil, devleti temsil etmektedirler. Kendi yandaşlarına hizmet ederlerse kendilerine oy vermeyen toplumun yarısını ötekileştirmek olmaz mı? O zaman bu toplumdan birlik beraberlik beklemekte samimi olamayız.
Biz, gerek iktidardan, gerekse diğer siyasal partilerden argo, küfür gibi sözleri duymak istemiyoruz.
Unutmayalım ki, "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarırmış."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023