Ümmü Seleme de Hz. Fâtıma’nın hakkını savunmuştur
Ümmü Seleme (a.s.), Fâtıma’ya (a.s.) yapılanları duyunca şöyle dedi: “Resûlullah’ın (s.a.v.) kızı Fâtıma (a.s.) gibi birisine mi bunlar söyleniyor?
31.08.2024 08:48:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Ümmü Seleme (a.s.), Fâtıma'ya (a.s.) yapılanları duyunca şöyle dedi: "Resûlullah'ın (s.a.v.) kızı Fâtıma (a.s.) gibi birisine mi bunlar söyleniyor?
Allah'a yemin ederim ki, O insanlar arasında bir cennet hurisidir. Canın nefesi gibidir. Takva sahiplerinin bağrında yetişmiştir. Meleklerin elinde büyümüştür. Tertemiz kimselerin kucağında yetişmiştir. En güzel bir şekilde gelişmiştir. En güzel terbiye üzere eğitilmiştir.
Siz, Resûlullah'ın (s.a.v.) O'nu mirasından yoksun bıraktığını ve O'na bunu bildirmediğini mi iddia ediyorsunuz? Oysa Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Yakın akrabalarını uyar.'
Sizce, Resûlullah (s.a.v.) O'nu uyardığı halde, O böyle bir istekte mi bulunuyor?
Oysa kadınların en hayırlısı ve cennet gençlerinin efendilerinin annesi, Meryem'in dengidir. Babasının sayesinde Rabbinin risâletleri kemâle ermiştir.
Allah'a yemin ederim ki, Resûlullah (s.a.v.) O'nu sıcaktan ve soğuktan korurdu. O'nun için sağ kolunu yastık ve sol kolunu da yorgan yapardı.
Yavaş olun! Resûlullah (s.a.v.) gözlerinizin önündedir. Yarın Allah'ın huzuruna döneceksiniz. Vah olsun sizlere! Yakında bileceksiniz."
Rivâyet edilir ki, bu konuşmasından dolayı Ümmü Seleme'nin o seneki maaşı kesildi.
Hz. Fâtıma'nın konuşmasından sonraki durum
Ebu Bekir, Hz. Fâtıma (a.s.) mescidde konuşurken, O'na karşılık olarak son derece nazik bir tutum takınmıştır.
Ancak Hz. Fâtıma (a.s.) konuşmasını tamamlayarak orayı terk ettiğinde, kendisine karşı halkın galeyanını bastırmak için son derece sert ve hakaret dolu bir konuşma yapmıştır.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Zehra'nın konuşmasının insanlar üzerinde bıraktığı etkiyi görünce, Hz. Ömer'e şöyle dedi:
"Ellerin bağlansın! Beni bıraksan olmaz mı! Belki böylece rüzgar diner ve yırtık da kapanmış olur! Böylesi bizim için daha isabetli değil mi?"
Hz. Ömer şu karşılığı verdi: "Eğer O'na taviz verirsen, bu otoritenin zayıflaması ve emirlerinin ciddiye alınmaması sonucunu doğurur. Ben sadece sana acıyorum."
Ebu Bekir dedi ki: "Yazıklar olsun sana! Muhammed'in kızını ne yapacağız? Bütün insanlar O'nun ne istediğini ve bizim nasıl O'na kalleşlik yaptığımızı biliyorlar."
Ömer dedi ki: "Bu, suyun kabarması gibi bir şeydir. Biraz sonra çekilir eski mecrasına döner, hiç olmamış gibi olur."
Bunun üzerine Ebu Bekir elini Ömer'in omzuna vurdu ve şöyle dedi: "Nice sıkıntıları giderdin ya Ömer!"
Sonra insanları cemaat namazına çağırdı. Herkes toplandı.
Ebu Bekir minbere çıktı ve şöyle dedi: "Ey insanlar! Şu her dedikoduya inanmak da nedir? Bu gibi arzular Resûlullah (s.a.v.) döneminde var mıydı? Bir şey duyan varsa söylesin. Bir şeye tanık olan varsa konuşsun. (Ama şıracının şahidi bozacı gibi bir durum var ortada).
O, şahidi kuyruğu olan tilkiye benzemektedir. O ki, her fitneyi beslemekte ve şöyle demektedir: 'Yaşlandıktan sonra bir daha onu (fitneyi) gençleştirin! Zayıflardan yardım isteyin.'
Kadınların arkasına sığınıyorlar. Tıpkı Ümmü Tıhal gibi! Onun için ailesinin en sevimlisi azgınlıktır. Haberiniz olsun! Eğer ben istersem konuşurum. Eğer konuşursam açık seçik söylerim ama bana karışılmadığı sürece de susarım."
Sonra Ensar'a döndü ve şöyle dedi: "Ey Ensar topluluğu! Sizden bazı beyinsizlerin sözlerini duydum. Herkesten daha çok siz, Resûlullah (s.a.v.) dönemindeki gibi davranmaya layıksınız.
Çünkü Resûlullah (s.a.v.) size geldi ve siz de O'nu barındırdınız. O'na yardım ettiniz. Haberiniz olsun! Ben, içimizde bunu hak etmeyenlere elimi ve dilimi uzatacak değilim."
Ardından minberden indi.
Bu konuşmada dikkat edilirse, Hz. Fâtıma'nın (a.s.) yaptığı konuşmaya bir cevap olmasına rağmen, miras konusuna hiç girilmemiştir.
Ebu Bekir ve Ömer, esas meselenin halifelik seçiminde yaptıkları oldu-bitti ile ilgili olduğunun farkındadırlar.
Hz. Ali'yi üstü kapalı olarak suçlamaları da ileride meydana gelecek gelişmelerin önünü kesmek içindir.
Halifeliği ellerinden bırakmamak için masum Fâtıma'yı (a.s.) tilki kuyruğuna, Hz. Ali'yi (a.s.) ise, tilkiye benzetebilmişlerdir.
Şerh-i Nehcü'l-Belağa'da bu konuşma ile ilgili şunlar yazmaktadır: "Bu konuşmayı Nakib Ebu Yahya Ca'fer b. Ebi Yahya b. Ebi Zeyd el-Basrî'ye okudum ve dedim ki: 'Burada kimi ima ediyor?'
'İma etmiyor, açıkça işaret ediyor.'
'Eğer açıkça işaret etseydi sana sormazdım.'
Bunun üzerine güldü ve şöyle dedi: 'Ali b. Ebu Tâlib'i ima ediyor.'
Dedim ki: 'Peki, Ensar ne söylüyordu ki, böyle bir konuşma yapma gereği duydu?'
'Ali'nin (a.s.) sözlerini söylüyorlardı. Bu yüzden işin aleyhlerine bozulmasından korktu ve bir daha bu sözleri tekrarlamalarını yasakladı' dedi."
Ve Fedek Hz. Fâtıma'nın vefatına kadar kendisine verilmedi. Hz. Zeyneb bu günlerde hep annesinin yanındaydı. Çektiği sıkıntıların en yakın şahitlerinden biriydi.
Hz. Zeyneb, hayatının sadece ilk beş veya altı yılını annesiyle geçirebildi.
İbn-i Abbas, Fedek hutbesini kendisinden nakletmiştir. Altı yaşında bir çocuğun böyle bir hutbeyi nakledebilmesi O'nun zekâsını, ferasetini ve bilgisinin mükemmelliğini gösterir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Allah'a yemin ederim ki, O insanlar arasında bir cennet hurisidir. Canın nefesi gibidir. Takva sahiplerinin bağrında yetişmiştir. Meleklerin elinde büyümüştür. Tertemiz kimselerin kucağında yetişmiştir. En güzel bir şekilde gelişmiştir. En güzel terbiye üzere eğitilmiştir.
Siz, Resûlullah'ın (s.a.v.) O'nu mirasından yoksun bıraktığını ve O'na bunu bildirmediğini mi iddia ediyorsunuz? Oysa Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Yakın akrabalarını uyar.'
Sizce, Resûlullah (s.a.v.) O'nu uyardığı halde, O böyle bir istekte mi bulunuyor?
Oysa kadınların en hayırlısı ve cennet gençlerinin efendilerinin annesi, Meryem'in dengidir. Babasının sayesinde Rabbinin risâletleri kemâle ermiştir.
Allah'a yemin ederim ki, Resûlullah (s.a.v.) O'nu sıcaktan ve soğuktan korurdu. O'nun için sağ kolunu yastık ve sol kolunu da yorgan yapardı.
Yavaş olun! Resûlullah (s.a.v.) gözlerinizin önündedir. Yarın Allah'ın huzuruna döneceksiniz. Vah olsun sizlere! Yakında bileceksiniz."
Rivâyet edilir ki, bu konuşmasından dolayı Ümmü Seleme'nin o seneki maaşı kesildi.
Hz. Fâtıma'nın konuşmasından sonraki durum
Ebu Bekir, Hz. Fâtıma (a.s.) mescidde konuşurken, O'na karşılık olarak son derece nazik bir tutum takınmıştır.
Ancak Hz. Fâtıma (a.s.) konuşmasını tamamlayarak orayı terk ettiğinde, kendisine karşı halkın galeyanını bastırmak için son derece sert ve hakaret dolu bir konuşma yapmıştır.
Hz. Ebu Bekir, Hz. Zehra'nın konuşmasının insanlar üzerinde bıraktığı etkiyi görünce, Hz. Ömer'e şöyle dedi:
"Ellerin bağlansın! Beni bıraksan olmaz mı! Belki böylece rüzgar diner ve yırtık da kapanmış olur! Böylesi bizim için daha isabetli değil mi?"
Hz. Ömer şu karşılığı verdi: "Eğer O'na taviz verirsen, bu otoritenin zayıflaması ve emirlerinin ciddiye alınmaması sonucunu doğurur. Ben sadece sana acıyorum."
Ebu Bekir dedi ki: "Yazıklar olsun sana! Muhammed'in kızını ne yapacağız? Bütün insanlar O'nun ne istediğini ve bizim nasıl O'na kalleşlik yaptığımızı biliyorlar."
Ömer dedi ki: "Bu, suyun kabarması gibi bir şeydir. Biraz sonra çekilir eski mecrasına döner, hiç olmamış gibi olur."
Bunun üzerine Ebu Bekir elini Ömer'in omzuna vurdu ve şöyle dedi: "Nice sıkıntıları giderdin ya Ömer!"
Sonra insanları cemaat namazına çağırdı. Herkes toplandı.
Ebu Bekir minbere çıktı ve şöyle dedi: "Ey insanlar! Şu her dedikoduya inanmak da nedir? Bu gibi arzular Resûlullah (s.a.v.) döneminde var mıydı? Bir şey duyan varsa söylesin. Bir şeye tanık olan varsa konuşsun. (Ama şıracının şahidi bozacı gibi bir durum var ortada).
O, şahidi kuyruğu olan tilkiye benzemektedir. O ki, her fitneyi beslemekte ve şöyle demektedir: 'Yaşlandıktan sonra bir daha onu (fitneyi) gençleştirin! Zayıflardan yardım isteyin.'
Kadınların arkasına sığınıyorlar. Tıpkı Ümmü Tıhal gibi! Onun için ailesinin en sevimlisi azgınlıktır. Haberiniz olsun! Eğer ben istersem konuşurum. Eğer konuşursam açık seçik söylerim ama bana karışılmadığı sürece de susarım."
Sonra Ensar'a döndü ve şöyle dedi: "Ey Ensar topluluğu! Sizden bazı beyinsizlerin sözlerini duydum. Herkesten daha çok siz, Resûlullah (s.a.v.) dönemindeki gibi davranmaya layıksınız.
Çünkü Resûlullah (s.a.v.) size geldi ve siz de O'nu barındırdınız. O'na yardım ettiniz. Haberiniz olsun! Ben, içimizde bunu hak etmeyenlere elimi ve dilimi uzatacak değilim."
Ardından minberden indi.
Bu konuşmada dikkat edilirse, Hz. Fâtıma'nın (a.s.) yaptığı konuşmaya bir cevap olmasına rağmen, miras konusuna hiç girilmemiştir.
Ebu Bekir ve Ömer, esas meselenin halifelik seçiminde yaptıkları oldu-bitti ile ilgili olduğunun farkındadırlar.
Hz. Ali'yi üstü kapalı olarak suçlamaları da ileride meydana gelecek gelişmelerin önünü kesmek içindir.
Halifeliği ellerinden bırakmamak için masum Fâtıma'yı (a.s.) tilki kuyruğuna, Hz. Ali'yi (a.s.) ise, tilkiye benzetebilmişlerdir.
Şerh-i Nehcü'l-Belağa'da bu konuşma ile ilgili şunlar yazmaktadır: "Bu konuşmayı Nakib Ebu Yahya Ca'fer b. Ebi Yahya b. Ebi Zeyd el-Basrî'ye okudum ve dedim ki: 'Burada kimi ima ediyor?'
'İma etmiyor, açıkça işaret ediyor.'
'Eğer açıkça işaret etseydi sana sormazdım.'
Bunun üzerine güldü ve şöyle dedi: 'Ali b. Ebu Tâlib'i ima ediyor.'
Dedim ki: 'Peki, Ensar ne söylüyordu ki, böyle bir konuşma yapma gereği duydu?'
'Ali'nin (a.s.) sözlerini söylüyorlardı. Bu yüzden işin aleyhlerine bozulmasından korktu ve bir daha bu sözleri tekrarlamalarını yasakladı' dedi."
Ve Fedek Hz. Fâtıma'nın vefatına kadar kendisine verilmedi. Hz. Zeyneb bu günlerde hep annesinin yanındaydı. Çektiği sıkıntıların en yakın şahitlerinden biriydi.
Hz. Zeyneb, hayatının sadece ilk beş veya altı yılını annesiyle geçirebildi.
İbn-i Abbas, Fedek hutbesini kendisinden nakletmiştir. Altı yaşında bir çocuğun böyle bir hutbeyi nakledebilmesi O'nun zekâsını, ferasetini ve bilgisinin mükemmelliğini gösterir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.