Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi.Girilen yol, seçilen yol arkadaşları, tespit edilen stratejik ortaklar ve doğal müttefikler böyle bir uçurumun başına gelineceğinin peşin habercileri idiler.Seçilen yol arkadaşları ve yollarına, sistemlerine tabi olunan çevreler, genellikle şu zihniyet sahipleri idiler:"Size bir ferahlığın, bir nimetin ulaşması onları üzer. Bir fenalığın gelmesine ise, âdeta bayılırlar. Şayet siz sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, onların tuzakları size hiçbir zarar veremez. Çünkü Allah, elbette onların yaptıklarını (ilmiyle, kudretiyle) kuşatmıştır." (Âl-i İmran: 120)Her hangi bir başarıya ulaşmamızdan ötürü adeta kahrolan, her hangi bir zarar-ziyana düşmemizden dolayı ise zil takıp oynayan çevreleri dost tutalı, onların yollarına gireli belki nice on yıllar olmuştu ama mevcut iktidarın yönetim kadrosunun İmam-Hatip neslinden olması başlangıçta bu yanlış sürdürülmez algısı oluşturmuştu.İşe bir başladılar, yola bir girdiler, icraatlarını sergilemeye başladılar ki Kur'an'ın dikkat çektiği ve uyardığı yanlışlar kat kat fazlası ile devam ettiriliyor.Millete bir umut olarak sunulan bu İmam-Hatip nesli iktidarı, bir yandan yol arkadaşlarını, sistem arkadaşlarını; "başarımıza üzülen ve fakat ziyanımıza sevinen" çevrelerden seçerken, bu yolda tehlikeli adımlar atarken bir yandan da, mezkur ayetin dikkat çektiği "sabır ve takva" zırhını delmek için akla-mantığa sığmayacak işler yapıyordu."Başarımıza üzülen ve zararımıza sevinen" çevrelerin hatırı için, dayatmalarını yerine getirmek için zinayı suç olmaktan çıkarmak gibi, domuz etini kasaplıklar listesine almak gibi tehlikeli sularda çoktan yüzmeye başlamışlardı.Yıllar ilerledikçe ne yazık ki bu arkadaşlar kulaklarını dost ikazlara da tamamen tıkadılar ve edindikleri söz konusu yeni dostları ile beraber yürümeye başladılar.Koskoca bir ülkenin ekonomisini, iktisadi hayatını, ticari hayatını, dış politikasını, üretim ve tüketim planlamalarını yönetirlerken sürekli o yeni dostlarından akıl aldılar, fikir sordular, yol öğrendiler ve işte tüm bu alanlarda ülke duvara toslamış vaziyette.Özellikle, öteden beri ülkemizin başının belası olan terör konusunda, terörle mücadele konusunda; "başarımıza üzülen ve fakat zarar-ziyanımıza sevinen" bu çevrelere danıştıkları için, bu çevrelerin tavsiyeleri doğrultusunda yeni düzenlemeler, yeni yasalar yaptıkları için bu gün ülkenin belli bir kısmında meydanlar tamamen teröre ve teröriste terk edilmiş durumdadır.2015 yılına girmeye hazırlandığımız şu günlerde geldiğimiz noktaya, ülkenin getirildiği noktaya hangi açıdan bakarsanız bakın kelimenin tam anlamıyla uçurumun başındayız.İmam-Hatip nesli denilen bu iktidar kadrosu hiç olmazsa bu uçurumun başında iken dost uyarılarına kulak verirler mi, dikkat kesilirler mi acaba?Uçurumdan yuvarlanıp mahvolan o kadar çok ülke var ki etrafımızda, onların korkunç akibeti de mi uyanmamıza yetmeyecek?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025