Türkiye'de huzur istiyorsan, gelişme istiyorsan, tam bağımsızlık istiyorsan üç temel öğeye tam sahip çıkacaksın. Bir; İslam. İki; Türk Milleti kavramı. Üç; Atatürk.
Bugüne kadar bu üç değere hiçbir siyasi anlayış birlikte sahip çıkmadı. Kimisi İslam, dedi. Türk Milleti kavramını, Atatürk gerçeğini adeta bir öcü olarak millete aktarmaya kalktı.
Kimisi, Türk Milleti, dedi. Ama 'millet' kavramının aslına inemediği için yarı yolda kaldı, üzerinde başka başka kabuklar oluştu.
Kimisi de Atatürk, dedi. Ama ne hazindir ki, gerçek Atatürk yerine kendi yaşam ve ideolojilerine uygun bir profil hazırlayarak, 'işte bu Atatürk' demeye cüret ettiler. Artı aynen dinciler gibi İslam ve Türk Milleti kavramlarına da açık ve gizli bir karşıtlık sergilediler.
Haliyle sonuç ne oldu? Bugünkü Türkiye oldu. Sıfır komşu, sıfır dost, terör, enflasyon, faiz, fuhuş, yandaş beslemeciliği, hırsızlık, cinayet, aile katliamları, boşanmalar, akla gelmeyen sapıklıklar. Kısaca Titanic.
Ülkemizi bu noktaya getirenler, milletin oyu ile Meclis'e giden hükümetlerdir, muhalefet partileridir. Çünkü bugüne kadar hiçbir siyasi parti tam olarak İslam, Türk Milleti ve Atatürk kavramlarına birlikte sahip çıkmamıştır. Bu kavramları ideolojiye dönüştürüp, ya iktidar malzemesi, ya da muhalefet malzemesi yaparak milletin önünde çarpıştırmıştırlar.
Oysa milletimizin ne İslam ile ne Türk Milleti kavramı ile ve ne de Atatürk gerçeği ile bir sorunu yoktur. Olmamıştır, olamaz da. Çünkü bu ülkenin, bu milletin varoluş ve ayakta kalışında bu üç öğe vardır.
Ülkemizin geldiği noktayı yukarıda anlattım. İstenilen Türkiye bu değil. Bu tablonun muhatabı sadece iktidar değil. Muhalefette aynı paya sahiptir. Ama asıl muhatap sensin (millet) ve elindeki eser yıkılmak üzere.
Şimdi sen, öyle bir lider arayacaksın ki, İslam'a da, Türk Milleti kavramına da, Atatürk gerçeğine de canıyla, kanıyla, imanıyla sahip çıksın. İspat ve uygulamalı proje ve modeliyle 'Tam Bağımsız Türkiye' söylemini fiiliyata geçirsin.
Var o lider, var. Şimdi bu yazıyı okuyorsan o lideri tanıyorsun. Ve o lideri tanıyorsan, tanımayanlara tanıtmak zorundasın. Anlat, Prof. Dr. Haydar Baş'ı anlat. Anlat ki, âlem adam görsün, lider görsün, insan görsün. Sen, anlat.
Millet çok korkmuş
Bir haftadır babamın rahatsızlığı nedeniyle Şavşat'tayım. (Hayır dualarınızı bekliyorum) İnsanlar ile tanışıyoruz, konuşuyoruz.
Ne iş yaptığımı soruyorlar. Gazeteciyim, diyorum. Hemen, iyi ki seni de içeri almamışlar, yanıtı veriliyor. İlginç değil mi!..
Beni alamazlar, diyorum. Neden, dediklerinde ise 'Ben, Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanındayım, O'nun çizgisindeyim' cevabını veriyorum.
Bu muhabbeti yaptığım üç kişi aynen şöyle dedi; 'Evet, Haydar Baş'a dokunamazlar. Çünkü O, hep doğru söylüyor."
Tablo bu ve bu tablo Türkiye'nin tablosudur. Ama sandık başına gidince bir el, ellerini mi tutuyor desem yoksa gönüllerini mi, dün sayıp, sövdüklerine oy veriyorlar, haklıdır dedikleri Sayın Baş'a sırt çeviriyorlar.
Psikiyatristler bu tutuma bir ad bulurlar herhalde. Çünkü ben bulamadım.
Bugüne kadar bu üç değere hiçbir siyasi anlayış birlikte sahip çıkmadı. Kimisi İslam, dedi. Türk Milleti kavramını, Atatürk gerçeğini adeta bir öcü olarak millete aktarmaya kalktı.
Kimisi, Türk Milleti, dedi. Ama 'millet' kavramının aslına inemediği için yarı yolda kaldı, üzerinde başka başka kabuklar oluştu.
Kimisi de Atatürk, dedi. Ama ne hazindir ki, gerçek Atatürk yerine kendi yaşam ve ideolojilerine uygun bir profil hazırlayarak, 'işte bu Atatürk' demeye cüret ettiler. Artı aynen dinciler gibi İslam ve Türk Milleti kavramlarına da açık ve gizli bir karşıtlık sergilediler.
Haliyle sonuç ne oldu? Bugünkü Türkiye oldu. Sıfır komşu, sıfır dost, terör, enflasyon, faiz, fuhuş, yandaş beslemeciliği, hırsızlık, cinayet, aile katliamları, boşanmalar, akla gelmeyen sapıklıklar. Kısaca Titanic.
Ülkemizi bu noktaya getirenler, milletin oyu ile Meclis'e giden hükümetlerdir, muhalefet partileridir. Çünkü bugüne kadar hiçbir siyasi parti tam olarak İslam, Türk Milleti ve Atatürk kavramlarına birlikte sahip çıkmamıştır. Bu kavramları ideolojiye dönüştürüp, ya iktidar malzemesi, ya da muhalefet malzemesi yaparak milletin önünde çarpıştırmıştırlar.
Oysa milletimizin ne İslam ile ne Türk Milleti kavramı ile ve ne de Atatürk gerçeği ile bir sorunu yoktur. Olmamıştır, olamaz da. Çünkü bu ülkenin, bu milletin varoluş ve ayakta kalışında bu üç öğe vardır.
Ülkemizin geldiği noktayı yukarıda anlattım. İstenilen Türkiye bu değil. Bu tablonun muhatabı sadece iktidar değil. Muhalefette aynı paya sahiptir. Ama asıl muhatap sensin (millet) ve elindeki eser yıkılmak üzere.
Şimdi sen, öyle bir lider arayacaksın ki, İslam'a da, Türk Milleti kavramına da, Atatürk gerçeğine de canıyla, kanıyla, imanıyla sahip çıksın. İspat ve uygulamalı proje ve modeliyle 'Tam Bağımsız Türkiye' söylemini fiiliyata geçirsin.
Var o lider, var. Şimdi bu yazıyı okuyorsan o lideri tanıyorsun. Ve o lideri tanıyorsan, tanımayanlara tanıtmak zorundasın. Anlat, Prof. Dr. Haydar Baş'ı anlat. Anlat ki, âlem adam görsün, lider görsün, insan görsün. Sen, anlat.
Millet çok korkmuş
Bir haftadır babamın rahatsızlığı nedeniyle Şavşat'tayım. (Hayır dualarınızı bekliyorum) İnsanlar ile tanışıyoruz, konuşuyoruz.
Ne iş yaptığımı soruyorlar. Gazeteciyim, diyorum. Hemen, iyi ki seni de içeri almamışlar, yanıtı veriliyor. İlginç değil mi!..
Beni alamazlar, diyorum. Neden, dediklerinde ise 'Ben, Prof. Dr. Haydar Baş'ın yanındayım, O'nun çizgisindeyim' cevabını veriyorum.
Bu muhabbeti yaptığım üç kişi aynen şöyle dedi; 'Evet, Haydar Baş'a dokunamazlar. Çünkü O, hep doğru söylüyor."
Tablo bu ve bu tablo Türkiye'nin tablosudur. Ama sandık başına gidince bir el, ellerini mi tutuyor desem yoksa gönüllerini mi, dün sayıp, sövdüklerine oy veriyorlar, haklıdır dedikleri Sayın Baş'a sırt çeviriyorlar.
Psikiyatristler bu tutuma bir ad bulurlar herhalde. Çünkü ben bulamadım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025