AB, Türkiye ile ilgili aldığı her kararında, tek sermayesi AB'ye üyelik olan siyasilerin de boynuna ipi geçiriyor.
Özellikle erken seçim sürecinde iç ve dış politika hakkındaki parti programlarını sadece ve sadece AB'ye endeksleyen liderler, yeni ilerleme raporunu nasıl izah edecekler, doğrusu merak ediyoruz.
Her fırsatta, üyelik müzakereleri için tarih beklenmemesi gerektiğinin altını çizen topluluk, Ekim Ayı İlerleme Raporu'nda da bir kesinlikten bahsetmediği gibi, Türkiye'nin üyelik için insan hakları, uyum vs. konularda pek çok eksiklikleri olduğunu belirten rutin ifadelere de yer verdi.
Türkiye'yi AB'ye üye yapmaya kendini adayan başbakan yardımcımız, Bürüksel temaslarıyla, ilgili olarak yaptığı basın toplantısında, "Kopenhag Zirvesi için henüz şansımızı yitirmedik" diyerek, bu zamana kadar, AB ülkelerine üyeliğe hazır olduğumuzun anlatılması gerektiğini ifade etti.
Raporun siyasi içerikli olmadığını ve bu sebeple müzakere tarihinden bahsedilmemesinin normal olduğunun altını çizen Sn. Yılmaz, aynı raporda, Türkiye dışındaki 10 aday ülke ile müzakerelere başlanacağının belirtildiğini unutmaktadır.
Kıbrıs Rum Kesimi'ne de özellikle değinilen raporda, Türk kesimi ile kesin bir neticeye varılmamasının dahi, Rum tarafının üyelik sürecini etkilemeyeceği vurgulanmaktadır.
Dolayısıyla, Ekim Raporu, Kopenhag Zirvesi'nde müzakerelere başlanılması için tarih bekleyen Türkiye'ye, "bekleme!" mesajının verildiği bir rapordur.
Aradaki din ve medeniyet farkları nedeniyle bu Hıristiyan topluluğunda istenilmeyen Türkiye'nin, Ekim Raporu ile hukuken de üyeliğinin önü kesilmiştir.
Zira, Nice Zirvesi'nde alınan kararlarla, "27" olarak sabitlenen üye sayısı, 12 adayın üyeliği ile tamamlanacaktır.
10 aday için müzakerelere başlanacağının açıklandığı bu raporda, Bulgaristan ve Romanya ile de 2003 yılında bu sürecin devreye gireceği düşünüldüğünde, Türkiye için AB kapıları açılmadan kapatılmıştır.
Bu gerçeklerden hareketle; yapılması gereken, üye olmaya çabalamak değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve Türk Milleti'nin dünya nezdindeki itibarını daha fazla zedelemeyecek farklı birlikteliklere yönelmektir.
Her kararda, Kopenhag Kriterleri'ne uyum sağlayamadığı konusunda eleştirilen ülkemiz, Kıbrıs konusunda özellikle sıkıştırılmaktadır.
AB, Kıbrıs'ı parçalamaya kararlıdır.
Adadaki Türk askerini işgalci gören bu zihniyete boyun eğmek ise manasızdır.
Bugün, sınırlarının ve kuruluşunun temel direği "Lozan"ı dahi tartışmaya açan bir topluluğa Türkiye'nin ihtiyacının olmadığı artık görülmelidir.
30 bin insanımızın katilinin idam cezasını dahi sırf , "AB öyle istiyor" diye müebbet hapse çeviren irademizin bu teslimiyetçi tutumu ile adeta dalga geçen AB'ye, artık gerekli tavır gösterilmelidir.
AB'ye üyelik acı akıbetimiz olmadan bu sevdadan derhal dönülmesi, millet ve devlet yararına olan tutum olacaktır.
Özellikle erken seçim sürecinde iç ve dış politika hakkındaki parti programlarını sadece ve sadece AB'ye endeksleyen liderler, yeni ilerleme raporunu nasıl izah edecekler, doğrusu merak ediyoruz.
Her fırsatta, üyelik müzakereleri için tarih beklenmemesi gerektiğinin altını çizen topluluk, Ekim Ayı İlerleme Raporu'nda da bir kesinlikten bahsetmediği gibi, Türkiye'nin üyelik için insan hakları, uyum vs. konularda pek çok eksiklikleri olduğunu belirten rutin ifadelere de yer verdi.
Türkiye'yi AB'ye üye yapmaya kendini adayan başbakan yardımcımız, Bürüksel temaslarıyla, ilgili olarak yaptığı basın toplantısında, "Kopenhag Zirvesi için henüz şansımızı yitirmedik" diyerek, bu zamana kadar, AB ülkelerine üyeliğe hazır olduğumuzun anlatılması gerektiğini ifade etti.
Raporun siyasi içerikli olmadığını ve bu sebeple müzakere tarihinden bahsedilmemesinin normal olduğunun altını çizen Sn. Yılmaz, aynı raporda, Türkiye dışındaki 10 aday ülke ile müzakerelere başlanacağının belirtildiğini unutmaktadır.
Kıbrıs Rum Kesimi'ne de özellikle değinilen raporda, Türk kesimi ile kesin bir neticeye varılmamasının dahi, Rum tarafının üyelik sürecini etkilemeyeceği vurgulanmaktadır.
Dolayısıyla, Ekim Raporu, Kopenhag Zirvesi'nde müzakerelere başlanılması için tarih bekleyen Türkiye'ye, "bekleme!" mesajının verildiği bir rapordur.
Aradaki din ve medeniyet farkları nedeniyle bu Hıristiyan topluluğunda istenilmeyen Türkiye'nin, Ekim Raporu ile hukuken de üyeliğinin önü kesilmiştir.
Zira, Nice Zirvesi'nde alınan kararlarla, "27" olarak sabitlenen üye sayısı, 12 adayın üyeliği ile tamamlanacaktır.
10 aday için müzakerelere başlanacağının açıklandığı bu raporda, Bulgaristan ve Romanya ile de 2003 yılında bu sürecin devreye gireceği düşünüldüğünde, Türkiye için AB kapıları açılmadan kapatılmıştır.
Bu gerçeklerden hareketle; yapılması gereken, üye olmaya çabalamak değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve Türk Milleti'nin dünya nezdindeki itibarını daha fazla zedelemeyecek farklı birlikteliklere yönelmektir.
Her kararda, Kopenhag Kriterleri'ne uyum sağlayamadığı konusunda eleştirilen ülkemiz, Kıbrıs konusunda özellikle sıkıştırılmaktadır.
AB, Kıbrıs'ı parçalamaya kararlıdır.
Adadaki Türk askerini işgalci gören bu zihniyete boyun eğmek ise manasızdır.
Bugün, sınırlarının ve kuruluşunun temel direği "Lozan"ı dahi tartışmaya açan bir topluluğa Türkiye'nin ihtiyacının olmadığı artık görülmelidir.
30 bin insanımızın katilinin idam cezasını dahi sırf , "AB öyle istiyor" diye müebbet hapse çeviren irademizin bu teslimiyetçi tutumu ile adeta dalga geçen AB'ye, artık gerekli tavır gösterilmelidir.
AB'ye üyelik acı akıbetimiz olmadan bu sevdadan derhal dönülmesi, millet ve devlet yararına olan tutum olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002