Şimon Peres, "Jean Jacques Rousseau gibi, suyun bir insana ya da ülkeye değil, tüm insanlığa ait olduğunu söyleyebiliriz. Ortadoğu'daki su bölgeye ve çevre alanlarına aittir" demiştir.
Yazının ilerleyen bölümlerinde de göreceğiniz gibi İsrail'in en önemli sıkıntılarından birisi su kaynaklarına uzak kalmasıdır. Bu yüzden İsrail bölgedeki su kaynaklarını elinde tutabilmek için her türlü riski göz önüne almıştır. Suriye ile savaşmayı bile göze alarak Golan tepelerini ele geçirmiş ve bu bölgedeki su kaynaklarını sahip olmuştur.
Bu bağlamda Perez'in sözü İsrail'in su kaynakları politikasını da yansıtmaktadır. Türkiye ise Ortadoğu'da en büyük su kaynaklarını ve Arz-ı Mevud denilen ve Yahudiler için kutsal sayılan toprakları elinde bulundurmaktadır. İsrail'in Türkiye'de kurmak istediği Kibbutz çiftlikleri gelecekte Türkiye açısından önlenemeyecek problemler oluşturması çok muhtemeldir.
İsrail devleti kurulmadan önce Yahudiler, Türkiye'de kurmak istedikleri çiftliklere benzer çiftlikler Filistin'de de kurmuşlardı. Gazeteleri takip eden okurlar İsrail tipi bu çiftliklerin adına Kibbutz denildiğini bilir. İsrail, Arz-ı Mevud inancı kapsamında emellerinin olduğunu artık herkesin bildiği GAP Bölgesi ve Çukurova'da bu çiftlikleri kurmak istiyor.
Kibbutz çiftlikleri, İsrail'e özgü çiftlikler. Bu çiftliklerde yaşayanların gelirleri büyük ölçüde tarımsal üretime dayanıyor. Elde edilen tüm gelir Kibbutz çalışanları tarafından eşit şekilde paylaşılıyor. Musevilerin dini günü Cumartesi dışında haftanın altı günü çalışılıyor. Kibbutz programı ilk olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası uygulandı. Asgari 100 dönüm arazi üzerine kurulan Kibbutzlarda en az 15 aile yaşıyor.
İsrail hükümeti, bölgelerindeki sorunlu Yahudileri Türkiye'ye göndererek "Kibbutzlar" oluşturmayı planlıyor. Buna bir nevi Yahudi kolonileri de denilebilir. Bu sorunlu Yahudileri, 1990'lı yıllarda İsrail'e göçen ve uyum sorunu yaşayan Rusya ve Etiyopya gibi Afrika ülkelerinden İsrail'e gelenler oluşturuyor.
14 Mayıs 1948'de İsrail devleti kurulmadan yıllar önce Yahudiler Filistin'de tarım maksadıyla Kibbutz denilen bu çiftliklerden kurmaya başladı. Sonra bu çiftliklerde güvenliği sağlamak için silahlı milislerini görevlendirdiler. Bir süre sonra bu silahlı milisler, giderek daha organize haline gelmiş ve tarım amaçlı Kibutz çiftliklerini koruma maksadından uzaklaşarak Osmanlı ve bölge insanları için büyük bir problem oldular.
Yahudiler, 1870-1914 arasında çeşitli entrikalarla ve "Aliyot" denilen yasadışı göçlerle Osmanlı idaresindeki Filistin'de kurulan Yahudi yerleşimleri etrafında, sözde Arap çetelerinden kendilerini korumak amacıyla silahlı gruplar oluşturmuşlardı. Bu gruplar daha sonra birleşerek "Haşomer" adındaki teşkilatı oluşturdular.
Osmanlı idaresi, savaş sırasında düşman ülke vatandaşı olan Yahudileri Filistin'den çıkartarak bu silahlı Yahudi grupların da dağılmasını sağlamaya çalıştıysa da, başarılı olamadı. Üstüne üstlük yeni silahlı gruplar da türemeye başladı. Artık iş Osmanlı'nın bile gücünü aşan bir noktaya gelmişti ve bugün o coğrafyada bir İsrail devletinin var olması, tarım amaçlı kurulan Kibbutz çiftliklerinden türeyen Yahudi çetelerinin amaçlarına ulaştıklarını göstermektedir.
Yazının ilerleyen bölümlerinde de göreceğiniz gibi İsrail'in en önemli sıkıntılarından birisi su kaynaklarına uzak kalmasıdır. Bu yüzden İsrail bölgedeki su kaynaklarını elinde tutabilmek için her türlü riski göz önüne almıştır. Suriye ile savaşmayı bile göze alarak Golan tepelerini ele geçirmiş ve bu bölgedeki su kaynaklarını sahip olmuştur.
Bu bağlamda Perez'in sözü İsrail'in su kaynakları politikasını da yansıtmaktadır. Türkiye ise Ortadoğu'da en büyük su kaynaklarını ve Arz-ı Mevud denilen ve Yahudiler için kutsal sayılan toprakları elinde bulundurmaktadır. İsrail'in Türkiye'de kurmak istediği Kibbutz çiftlikleri gelecekte Türkiye açısından önlenemeyecek problemler oluşturması çok muhtemeldir.
İsrail devleti kurulmadan önce Yahudiler, Türkiye'de kurmak istedikleri çiftliklere benzer çiftlikler Filistin'de de kurmuşlardı. Gazeteleri takip eden okurlar İsrail tipi bu çiftliklerin adına Kibbutz denildiğini bilir. İsrail, Arz-ı Mevud inancı kapsamında emellerinin olduğunu artık herkesin bildiği GAP Bölgesi ve Çukurova'da bu çiftlikleri kurmak istiyor.
Kibbutz çiftlikleri, İsrail'e özgü çiftlikler. Bu çiftliklerde yaşayanların gelirleri büyük ölçüde tarımsal üretime dayanıyor. Elde edilen tüm gelir Kibbutz çalışanları tarafından eşit şekilde paylaşılıyor. Musevilerin dini günü Cumartesi dışında haftanın altı günü çalışılıyor. Kibbutz programı ilk olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası uygulandı. Asgari 100 dönüm arazi üzerine kurulan Kibbutzlarda en az 15 aile yaşıyor.
İsrail hükümeti, bölgelerindeki sorunlu Yahudileri Türkiye'ye göndererek "Kibbutzlar" oluşturmayı planlıyor. Buna bir nevi Yahudi kolonileri de denilebilir. Bu sorunlu Yahudileri, 1990'lı yıllarda İsrail'e göçen ve uyum sorunu yaşayan Rusya ve Etiyopya gibi Afrika ülkelerinden İsrail'e gelenler oluşturuyor.
14 Mayıs 1948'de İsrail devleti kurulmadan yıllar önce Yahudiler Filistin'de tarım maksadıyla Kibbutz denilen bu çiftliklerden kurmaya başladı. Sonra bu çiftliklerde güvenliği sağlamak için silahlı milislerini görevlendirdiler. Bir süre sonra bu silahlı milisler, giderek daha organize haline gelmiş ve tarım amaçlı Kibutz çiftliklerini koruma maksadından uzaklaşarak Osmanlı ve bölge insanları için büyük bir problem oldular.
Yahudiler, 1870-1914 arasında çeşitli entrikalarla ve "Aliyot" denilen yasadışı göçlerle Osmanlı idaresindeki Filistin'de kurulan Yahudi yerleşimleri etrafında, sözde Arap çetelerinden kendilerini korumak amacıyla silahlı gruplar oluşturmuşlardı. Bu gruplar daha sonra birleşerek "Haşomer" adındaki teşkilatı oluşturdular.
Osmanlı idaresi, savaş sırasında düşman ülke vatandaşı olan Yahudileri Filistin'den çıkartarak bu silahlı Yahudi grupların da dağılmasını sağlamaya çalıştıysa da, başarılı olamadı. Üstüne üstlük yeni silahlı gruplar da türemeye başladı. Artık iş Osmanlı'nın bile gücünü aşan bir noktaya gelmişti ve bugün o coğrafyada bir İsrail devletinin var olması, tarım amaçlı kurulan Kibbutz çiftliklerinden türeyen Yahudi çetelerinin amaçlarına ulaştıklarını göstermektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024