'Toplumsal barış nasıl sağlanır?' seslendirme dosyası:
İnsanları tarih sahnesinde millet olarak devam ettiren, inançları ile şekillenen gelenek ve görenekleridir. İnsanlık tarihinin en eski ve en etkili milletlerinden olan Türk milleti, kültür ve medeniyetini kuşaktan kuşağa çok mahir bir şekilde aktarmıştır. Bu sayede tarih boyunca bilinen farklı coğrafyalarda, farklı devletler de olsa, yedi iklim dört köşede Türk kültürünü ve geleneğini yaşatmasını bilmiştir.
Değişik kültürler ve medeniyetler başka kültür ve medeniyetler tarafında tarih sahnesinden silinmiştir. Fakat Türk Milleti kültür ve medeniyetini bu kadar geniş coğrafyada, her zamanın, çağının en etkin kültürlerine rağmen korumuştur. Çünkü ta geçmişten geleceğe aynı ideal ve ülküyü yaşamışlar, hakkı, adaleti, töreyi hep hâkim kılmak ülküsü rehberleri olmuştur. Türklerin kadim tarihinden gelen gelenek ve görenekleri İslam'la tanıştıktan sonra daha da güçlenmiştir. Peygamberimizin emaneti Kur'an ve Ehl-i Bet yolunu, Ehl-i Beyt imamlarından ve Ehl-i Beyt âşıklarından ahzederek aldılar ve arı - duru bir imanla İslamiyet'i hayatlarına geçirdiler. Bu sayede Türkler, medeniyetlerini dünyadan ahirete uzanan bir yol düsturu ile inşa ettiler. Her an "Allah beni görüyor" şuuru ile kendilerine ve insanlığa hep faydalı oldular.
Bu inancımız, kültürümüz ve medeniyetimizin, bir Tevhid ve Zikir medeniyeti olmasını sağlamıştır. Bu anlayış tarih boyunca oluşturduğumuz devletlerin hem kurumlarının köklü olmasında, hem de bu kurumların devamlılığında önemli rol oynamıştır. Gaye Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bu inanç ve ideal, bizim millet olarak her zaman ulaşılacak en kutsal hayalimiz olmuştur.
İslam'da Allah'a ulaştıran, gidilmesi gereken tek yol Ehl-i Beyt yoludur. Peygamber Efendimizin gösterdiği yol olan bu Ehl-i Beyt öğretisini her boyu, soyu ve obasıyla kabul etmiş tek millet Müslüman-Türk milletidir. Bundan dolayı Allah'ın bir nimeti olarak yalnızca Türklere Asakirullah (Allah'ın Askerleri) unvanı nasip olmuştur.
Biz Türkler tarihin her döneminde uygarlıkta, insani ilişkilerde, teknikte, sanatta, zanaatta, kısaca medeniyetin her dalında insanlığa örnek olduk, katkıda bulunduk. Milletimizin medeniyeti, kültürü, sahip olduğumuz insani vasıfları hiçbir millette yoktur. Bunun için değişik din ve medeniyetten insanlara, azınlıklara merhametimiz sonsuz olmuştur. Bu durumu bazen saflığımız olarak görenler, zayıf zamanlarda içten ve dıştan bize hep zarar vermişlerdir.
Bugün de milletimiz üzerinde kültür ve medeniyetimizi yozlaştırma oyunları gelişen teknoloji ile hızlı bir şekilde devam ediyor. Değerlerimizi hızlı bir şekilde kaybediyor, onlardan uzaklaşıyoruz. Bu da kuşaklar, yeni genç nesiller arasında kültür ve kimlik bunalımına ve çatışmasına sebep gösteriliyor. Toplumumuzun bir arada olmasını engel çözümsüz problemler varmış algısı oluşturuluyor. Her şey toz duman gibi görünüyor veya gösteriliyor. Hangi yöne, hangi çözüme gitmeliyiz? Hızlı bir şekilde bizim dışımızda dünyada ülkemizde gelişmeler oluyor. Bu da tamamen belli emperyal bir güç odakları merkezinden idare ediliyor. Korkularla toplumun her kesiminden fertleri çözümsüzlüğü kabule zorlanıyor. Toplumu birbirine bağlayan geçmişten gelen o güçlü bağlar zayıflıyor. Toplumun her kesiminin kafası karışık… Bilerek karamsar tablolar değişik teknolojik vasıtalarla önümüze konuyor.
İnsanlık için önümüzdeki süreç, teknolojinin baskın olduğu sürüklediği süreçtir. Bu gidişatta milli kimliğimizi korumamızın yolu nedir? Bunun cevabı milli bütünlüğümüzü daha da güçlendirecek projelere sahip BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ve BTP kadrolarıyla beraber olmaktır. Böylece kültürel değerlerimizin kaybolmasına yönelik her türlü saldırılara mani olabiliriz. Yaşlısıyla genciyle milletimizin birliğini bu şekilde sağlayabiliriz. İşte bunu için Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın mücadelesini verip bize öğrettiği, genlerimizde bulunan Tevhid inancını korumalıyız, tevhidin merkezi Ehl-i Beyt düsturu ile bütün hallerimizi düzelterek yolumuza devam etmeliyiz. Böylece dini ve milli bütünlüğümüze yönelik tehditleri ortadan kaldırmış oluruz. Oluşturulmak istenen kuşaklararası kimlik ve kültür çatışmasının önüne ancak bu şekilde geçmiş oluruz.
Milli bir proje olarak Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın yıllardan beri işlediği, önerdiği bir Müslüman-Türk genci modeli yetiştirmeliyiz. Bu model bizi ötelere götürecek formül ve metottur. Şu bir gerçek hayali olmayan hamasi duygularından uzaklaşan milletlerin ne dini, ne de milli davası kalır. Onun için yetişen nesillerimize Ehl-i Beyt sevgisini, kimliğimizi, tarihimizi, örfümüzü âdetimizi, gelenek ve göreneklerimize öğretirken, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve gösterdiği yolu "Hoş Geldin Atatürk" anlayışıyla öğretmeliyiz. Bu şekilde kendine güvenen, kendi çağını yaşarken, kimlik sahibi Müslüman-Türk genci modeli yetiştirmeliyiz. Böylece çağın gerçekleri ile yaşayan tarihiyle diniyle ve diliyle bütünleşen kimlik bunalımı olmayan bir nesil meydana gelir. Elbette bu yaşanılan maddi manevi problemlerden çıkışın adresi, bu kaosu yaratıp ondan menfaatlenen kapitalist, sömürgeci emperyalist düzen olamaz. Ülkemizde mevcut olan AK Parti iktidarı ve müttefikleri, karşısında muhalefet gibi görünen CHP ve müttefikleri partilerin çözümsüz politikaları, herkese ayan, sonuçlarını on yıllardan beri toplum olarak yaşıyoruz. Milletin bunu iyi görmesi lazım. Bu maddi, manevi, ekonomik, iç ve dış sorunların çözümün tek adresi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, sosyal devlet projeleridir. Milli birlik için yazımızda anlattığımız onun modelidir. İşte milletimiz için yazımızın başlığında da sorduğumuz toplumsal barışı sağlamanın yolu, bu projeleri uygulayacak olan Genel Başkan Hüseyin Baş'la Bağımsız Türkiye Partisi'nin saflarında olmaktır.
Değişik kültürler ve medeniyetler başka kültür ve medeniyetler tarafında tarih sahnesinden silinmiştir. Fakat Türk Milleti kültür ve medeniyetini bu kadar geniş coğrafyada, her zamanın, çağının en etkin kültürlerine rağmen korumuştur. Çünkü ta geçmişten geleceğe aynı ideal ve ülküyü yaşamışlar, hakkı, adaleti, töreyi hep hâkim kılmak ülküsü rehberleri olmuştur. Türklerin kadim tarihinden gelen gelenek ve görenekleri İslam'la tanıştıktan sonra daha da güçlenmiştir. Peygamberimizin emaneti Kur'an ve Ehl-i Bet yolunu, Ehl-i Beyt imamlarından ve Ehl-i Beyt âşıklarından ahzederek aldılar ve arı - duru bir imanla İslamiyet'i hayatlarına geçirdiler. Bu sayede Türkler, medeniyetlerini dünyadan ahirete uzanan bir yol düsturu ile inşa ettiler. Her an "Allah beni görüyor" şuuru ile kendilerine ve insanlığa hep faydalı oldular.
Bu inancımız, kültürümüz ve medeniyetimizin, bir Tevhid ve Zikir medeniyeti olmasını sağlamıştır. Bu anlayış tarih boyunca oluşturduğumuz devletlerin hem kurumlarının köklü olmasında, hem de bu kurumların devamlılığında önemli rol oynamıştır. Gaye Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bu inanç ve ideal, bizim millet olarak her zaman ulaşılacak en kutsal hayalimiz olmuştur.
İslam'da Allah'a ulaştıran, gidilmesi gereken tek yol Ehl-i Beyt yoludur. Peygamber Efendimizin gösterdiği yol olan bu Ehl-i Beyt öğretisini her boyu, soyu ve obasıyla kabul etmiş tek millet Müslüman-Türk milletidir. Bundan dolayı Allah'ın bir nimeti olarak yalnızca Türklere Asakirullah (Allah'ın Askerleri) unvanı nasip olmuştur.
Biz Türkler tarihin her döneminde uygarlıkta, insani ilişkilerde, teknikte, sanatta, zanaatta, kısaca medeniyetin her dalında insanlığa örnek olduk, katkıda bulunduk. Milletimizin medeniyeti, kültürü, sahip olduğumuz insani vasıfları hiçbir millette yoktur. Bunun için değişik din ve medeniyetten insanlara, azınlıklara merhametimiz sonsuz olmuştur. Bu durumu bazen saflığımız olarak görenler, zayıf zamanlarda içten ve dıştan bize hep zarar vermişlerdir.
Bugün de milletimiz üzerinde kültür ve medeniyetimizi yozlaştırma oyunları gelişen teknoloji ile hızlı bir şekilde devam ediyor. Değerlerimizi hızlı bir şekilde kaybediyor, onlardan uzaklaşıyoruz. Bu da kuşaklar, yeni genç nesiller arasında kültür ve kimlik bunalımına ve çatışmasına sebep gösteriliyor. Toplumumuzun bir arada olmasını engel çözümsüz problemler varmış algısı oluşturuluyor. Her şey toz duman gibi görünüyor veya gösteriliyor. Hangi yöne, hangi çözüme gitmeliyiz? Hızlı bir şekilde bizim dışımızda dünyada ülkemizde gelişmeler oluyor. Bu da tamamen belli emperyal bir güç odakları merkezinden idare ediliyor. Korkularla toplumun her kesiminden fertleri çözümsüzlüğü kabule zorlanıyor. Toplumu birbirine bağlayan geçmişten gelen o güçlü bağlar zayıflıyor. Toplumun her kesiminin kafası karışık… Bilerek karamsar tablolar değişik teknolojik vasıtalarla önümüze konuyor.
İnsanlık için önümüzdeki süreç, teknolojinin baskın olduğu sürüklediği süreçtir. Bu gidişatta milli kimliğimizi korumamızın yolu nedir? Bunun cevabı milli bütünlüğümüzü daha da güçlendirecek projelere sahip BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ve BTP kadrolarıyla beraber olmaktır. Böylece kültürel değerlerimizin kaybolmasına yönelik her türlü saldırılara mani olabiliriz. Yaşlısıyla genciyle milletimizin birliğini bu şekilde sağlayabiliriz. İşte bunu için Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın mücadelesini verip bize öğrettiği, genlerimizde bulunan Tevhid inancını korumalıyız, tevhidin merkezi Ehl-i Beyt düsturu ile bütün hallerimizi düzelterek yolumuza devam etmeliyiz. Böylece dini ve milli bütünlüğümüze yönelik tehditleri ortadan kaldırmış oluruz. Oluşturulmak istenen kuşaklararası kimlik ve kültür çatışmasının önüne ancak bu şekilde geçmiş oluruz.
Milli bir proje olarak Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın yıllardan beri işlediği, önerdiği bir Müslüman-Türk genci modeli yetiştirmeliyiz. Bu model bizi ötelere götürecek formül ve metottur. Şu bir gerçek hayali olmayan hamasi duygularından uzaklaşan milletlerin ne dini, ne de milli davası kalır. Onun için yetişen nesillerimize Ehl-i Beyt sevgisini, kimliğimizi, tarihimizi, örfümüzü âdetimizi, gelenek ve göreneklerimize öğretirken, devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve gösterdiği yolu "Hoş Geldin Atatürk" anlayışıyla öğretmeliyiz. Bu şekilde kendine güvenen, kendi çağını yaşarken, kimlik sahibi Müslüman-Türk genci modeli yetiştirmeliyiz. Böylece çağın gerçekleri ile yaşayan tarihiyle diniyle ve diliyle bütünleşen kimlik bunalımı olmayan bir nesil meydana gelir. Elbette bu yaşanılan maddi manevi problemlerden çıkışın adresi, bu kaosu yaratıp ondan menfaatlenen kapitalist, sömürgeci emperyalist düzen olamaz. Ülkemizde mevcut olan AK Parti iktidarı ve müttefikleri, karşısında muhalefet gibi görünen CHP ve müttefikleri partilerin çözümsüz politikaları, herkese ayan, sonuçlarını on yıllardan beri toplum olarak yaşıyoruz. Milletin bunu iyi görmesi lazım. Bu maddi, manevi, ekonomik, iç ve dış sorunların çözümün tek adresi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, sosyal devlet projeleridir. Milli birlik için yazımızda anlattığımız onun modelidir. İşte milletimiz için yazımızın başlığında da sorduğumuz toplumsal barışı sağlamanın yolu, bu projeleri uygulayacak olan Genel Başkan Hüseyin Baş'la Bağımsız Türkiye Partisi'nin saflarında olmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ömer Turan / diğer yazıları
- AKP yasa çıkardı, ‘evime, mülküme çökme’ / 06.12.2023
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023
- Anayasal düzen / 08.11.2023
- Cumhuriyetimizin 100. yılı / 01.11.2023
- Onsuz onunla olmak / 14.04.2023
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023
- Anayasal düzen / 08.11.2023
- Cumhuriyetimizin 100. yılı / 01.11.2023
- Onsuz onunla olmak / 14.04.2023