Ehl-i Beyt; Hz. Peygamber, Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin efendilerimizdir.
Ehl-i Beyt hakkında Hz. Kur'an'ın şüphesiz seçkin ayetleri vardır.
"Ey Peygamberin Ehl-i Beyt'i yüce Allah, sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister" ayeti nazil olduğunda, ashabın Peygamber Efendimize Ehl-i Beyt'in kim olduğunu sormaları üzerine, Allah Resûlü; Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin'i yanına çağırarak, abâsının altına almış ve onların Ehl-i Beyt olduğunu ifade etmiştir.
Ehl-i Beyt'in bu beş isim olduğunu doğrulayan bir başka olay da, Necran Hıristiyanları ile Hz. Peygamber arasında yaşanan "Mübahale Olayı"dır ki bu olay Hak ile bâtılın tescilidir.
Aşağıdaki bahsi geçen ayet Mübahale Olayı'ndan bahsetmektedir:
"Ey Muhammed! Sana ilim geldikten sonra bu hususta seninle kim tartışacak olursa de ki: Gelin oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı; kendimizi, kendinizi çağıralım, sonra lanetleşelim de, Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim."
Türklerin Müslümanlığı kabul etmesinden sonra, İslam dini ile gelen mefhumların anlaşılması için, mahdut sayıda da olsa Türkçe satır-arası Kur'an tercümeleri yapılmıştır.
Türk dili tarihi, Türk kültür tarihi ve dîni edebiyatımız açısından satır-arası Kur'an tercümeleri çok önemlidir.
Bu tercümelerden biri de çok mühim bir kaynak olan Muhammed bin Hamza (Büyük Türk âlimi Molla Fenari ö.t. 431) tarafından 1424 yılında Türkiye Türkçesiyle yapılmış Kur'an tercümesidir.
Bu kitapta, Mübahale âyeti (Al-i İmran, 61) ile ilgili olarak aynen şu şekilde ifadeler yer almaktadır:
"Pes her kim huccatlaşa senün-ile, anun içinde; andan sonra kim geldi sana bilmek; eyit: "Gelin okıyalum er oğlanlarunuzı; dakı avratlarumuzı ya'nî Fâtıma, dakı avratlarunuzı; dakı gendüzümüzleri ya'nî Peygambar dakı Alî, dakı gendüzünüzleri. Andan, la'nat eyleşelüm; pes kılalum Tanrı la'natın yalancılar üzere." (Muhammed bin Hamza Satır-arası Kur'an Tercümesi?Haz. Ahmet Topaloğlu 1. Cilt Kültür Bak. Yay: 227 s:43).
Bu önemli kaynak eserde de görüldüğü gibi 15. yüzyılın başlarında bile Osmanlı Türkiye'sinin âlimleri yazdıkları güzide eserlerde Ehl-i Beyt'e olan bağlılıklarını, meveddetlerini, sevgilerini ve onların hakkını yerine getirdiklerini görüyoruz.
Osmanlı Türk İmparatorluğu'nun yıkılışı da Ehl-i Beyt'ten sapma ile ortaya çıkan bir sonuçtur.
Peki, niçin Ehl-i Beyt'i devamlı anıyoruz. Ehl-i Beyt programlarını ana amacı şu ki; Ehl-i Beyt'te tevhidi sağlarsak İslam dünyasının içindeki fitne ateşini söndürmüş oluruz. Yeni haçlı savaşının hedefi Müslümanları birbirine düşürmek ve parçalamaktır. Bu "Deccal Fitnesi"dir. Deccal'e uyarak Müslümanlar birbirlerini kırmasınlar diye onun için "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt" diyoruz. Onun için Ehl-i Beyt'in yüce-seçkin-seçilmiş ve sevilmesi farz olan şahsiyetlerini anıyoruz.
Huzuru, mutluluğu, zenginliği, emniyeti arayan insanlığın tek kurtuluş yolu ve çaresi vardır. O da İslam dininin Kur'an ve Sünnet örneğinde ortaya çıkan Ehl-i Beyt'i anlaması ve yaşamasıdır.
Değerli Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ın önemli bir tespiti ile yazımızı bitirelim: "Milletimizi badirelere karşı bir ve beraber kılacak kuvvet; Ehl-i Beyt sevgisinde kenetlenmemizdir."
Ehl-i Beyt hakkında Hz. Kur'an'ın şüphesiz seçkin ayetleri vardır.
"Ey Peygamberin Ehl-i Beyt'i yüce Allah, sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister" ayeti nazil olduğunda, ashabın Peygamber Efendimize Ehl-i Beyt'in kim olduğunu sormaları üzerine, Allah Resûlü; Hz. Fâtıma, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin'i yanına çağırarak, abâsının altına almış ve onların Ehl-i Beyt olduğunu ifade etmiştir.
Ehl-i Beyt'in bu beş isim olduğunu doğrulayan bir başka olay da, Necran Hıristiyanları ile Hz. Peygamber arasında yaşanan "Mübahale Olayı"dır ki bu olay Hak ile bâtılın tescilidir.
Aşağıdaki bahsi geçen ayet Mübahale Olayı'ndan bahsetmektedir:
"Ey Muhammed! Sana ilim geldikten sonra bu hususta seninle kim tartışacak olursa de ki: Gelin oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı; kendimizi, kendinizi çağıralım, sonra lanetleşelim de, Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim."
Türklerin Müslümanlığı kabul etmesinden sonra, İslam dini ile gelen mefhumların anlaşılması için, mahdut sayıda da olsa Türkçe satır-arası Kur'an tercümeleri yapılmıştır.
Türk dili tarihi, Türk kültür tarihi ve dîni edebiyatımız açısından satır-arası Kur'an tercümeleri çok önemlidir.
Bu tercümelerden biri de çok mühim bir kaynak olan Muhammed bin Hamza (Büyük Türk âlimi Molla Fenari ö.t. 431) tarafından 1424 yılında Türkiye Türkçesiyle yapılmış Kur'an tercümesidir.
Bu kitapta, Mübahale âyeti (Al-i İmran, 61) ile ilgili olarak aynen şu şekilde ifadeler yer almaktadır:
"Pes her kim huccatlaşa senün-ile, anun içinde; andan sonra kim geldi sana bilmek; eyit: "Gelin okıyalum er oğlanlarunuzı; dakı avratlarumuzı ya'nî Fâtıma, dakı avratlarunuzı; dakı gendüzümüzleri ya'nî Peygambar dakı Alî, dakı gendüzünüzleri. Andan, la'nat eyleşelüm; pes kılalum Tanrı la'natın yalancılar üzere." (Muhammed bin Hamza Satır-arası Kur'an Tercümesi?Haz. Ahmet Topaloğlu 1. Cilt Kültür Bak. Yay: 227 s:43).
Bu önemli kaynak eserde de görüldüğü gibi 15. yüzyılın başlarında bile Osmanlı Türkiye'sinin âlimleri yazdıkları güzide eserlerde Ehl-i Beyt'e olan bağlılıklarını, meveddetlerini, sevgilerini ve onların hakkını yerine getirdiklerini görüyoruz.
Osmanlı Türk İmparatorluğu'nun yıkılışı da Ehl-i Beyt'ten sapma ile ortaya çıkan bir sonuçtur.
Peki, niçin Ehl-i Beyt'i devamlı anıyoruz. Ehl-i Beyt programlarını ana amacı şu ki; Ehl-i Beyt'te tevhidi sağlarsak İslam dünyasının içindeki fitne ateşini söndürmüş oluruz. Yeni haçlı savaşının hedefi Müslümanları birbirine düşürmek ve parçalamaktır. Bu "Deccal Fitnesi"dir. Deccal'e uyarak Müslümanlar birbirlerini kırmasınlar diye onun için "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt" diyoruz. Onun için Ehl-i Beyt'in yüce-seçkin-seçilmiş ve sevilmesi farz olan şahsiyetlerini anıyoruz.
Huzuru, mutluluğu, zenginliği, emniyeti arayan insanlığın tek kurtuluş yolu ve çaresi vardır. O da İslam dininin Kur'an ve Sünnet örneğinde ortaya çıkan Ehl-i Beyt'i anlaması ve yaşamasıdır.
Değerli Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ın önemli bir tespiti ile yazımızı bitirelim: "Milletimizi badirelere karşı bir ve beraber kılacak kuvvet; Ehl-i Beyt sevgisinde kenetlenmemizdir."
Coşkun Gündüz / diğer yazıları
- Türk milletini yüceltmek için doğan güneş Prof. Dr. Haydar Baş / 22.04.2021
- Ölmez Atamız, Haydar Hocamız / 28.02.2021
- İslam yaşansaydı böyle mi olurdu! / 08.11.2016
- Siyaset adamı nasıl olmalıdır? / 03.05.2016
- Ehl-i Beyt'i sevmek ibadettir / 28.04.2016
- Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt / 21.02.2016
- Fetihlerin babası Sultan Melikşah / 04.12.2014
- Türkiye'nin geleceğinde alternatifsiz tek çözüm / 31.05.2014
- On yedinci olmasın / 06.05.2014
- Ölmez Atamız, Haydar Hocamız / 28.02.2021
- İslam yaşansaydı böyle mi olurdu! / 08.11.2016
- Siyaset adamı nasıl olmalıdır? / 03.05.2016
- Ehl-i Beyt'i sevmek ibadettir / 28.04.2016
- Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt / 21.02.2016
- Fetihlerin babası Sultan Melikşah / 04.12.2014
- Türkiye'nin geleceğinde alternatifsiz tek çözüm / 31.05.2014
- On yedinci olmasın / 06.05.2014