Yaklaşık son bir yıldır Türkiye terörle müzakere sürecini konuşuyor. Önce Oslo görüşmeleri şimdi de İmralı’daki terörist başı Abdullah Öcalan ile görüşme
süreci.
AKP iktidarı döneminde terör ile ilgili yapılanları kısaca hatırlayalım ve fotoğrafa bir bütün olarak bakıp okumaya çalışalım.
PKK’nin ilk eylemini yaptığı 1984 yılından 2002 yılına gelinceye kadar, terörle mücadelede devletin hiç değişmeyen bir duruşu vardı. Bu süreçte bir çok iktidar değişti ancak bu konudaki devlet politikası hiç değişmedi. Bu polika, “PKK, Kürt halkını kullanarak ülkeyi bölmeye çalışan bölücü bir terör örgütüdür” anlayışı ile şekillenmekte idi.
2002 yılına gelindiğinde 20 yıllık mücadelesinde yol alamayan ve ciddi kayıp veren PKK bitme noktasına gelmiş, Türkiye içinde eylem yapamaz hale gelmiş, sınırlı sayıda militanı ile Kandil’e sıkışmıştı. Bunun en somut göstergesi 2002 yılında verdiğimiz toplam şehit sayısı 10 olmasıdır.
Yine 2002 yılına gelinceye kadar PKK her ne kadar Kürt halkı adına eylem yaptığını ifade etse de Kürt halkını bir türlü yanına almayı başaramamıştı. Bu nedenle PKK, Kürt köylerini basıp binlerce masum insanı öldürmüş ancak gene de maksadına ulaşamamıştı. Halk desteğini alamadığı için de bir türlü şehre inememişti.
2002 yılı sonrasında AKP iktidarı, her konuda olduğu gibi bu konuda da sorunu kökten çözme söylemi ile devletin öteden beridir devam eden politikasını değiştirdi.
Önce PKK terörü meselesini “Kürt sorunu” olarak tanımlayarak işe başladı. Kürt halkını PKK’nın kucağına itti. PKK, KCK ile şehir yapılanması oluşturdu ve yıllardır inemediği şehre indi.
2002 sonrasında AKP, “PKK ile mücadelede ABD ve Barzani ile işbirliği yapacağız” dedi. Üçlü koordinasyonu kurdu. Üçlü koordinasyon işlemeye başladı; TSK, başına çuval geçirilerek Kuzey Irak’tan tamamen çekilmek zorunda kaldı. Bunun doğal sonucu olarak Kuzey Irak’ta PKK, dilediği gibi hareket etme imkanını yakaladı. Kaçakçılıktan kara para aklamaya varıncaya kadar birçok kirli iş ile PKK yıllık 50 milyar TL’ye hükmeden, binlerce kişinin kazanç kapısı olan organize suç örgütü haline geldi. Bitme noktasına gelen terör, 30 yıllık geçmişinde hiç olmadığı kadar güçlendi. Yine bu üçlü koordinasyon ve istihbarat paylaşımından sonra, karargahın saatler sonra haberdar olabildiği Aktütün baskınları gibi karakol baskınları ve 35 sivil vatandaşın bombalanarak öldürüldüğü Uludere olayı gibi olayları yaşamaya başladık.
2002 sonrasında Türkiye, PKK’nın konuşlandığı yer olan ve PKK ile benzer söylemler ve eylemler ile yola çıkan Barzani’nin Kuzey Irak’ta kurduğu devlete sahip çıkıp hamiliğini üstlendi.
2 yılıdır devam eden Suriye politikası neticesinde, Kuzey Suriye’de yani güney sınırımızda boydan boya uzanan PKK’nın Suriye kolu PYD’ye teslim ettik.
Bu manzara içerisinde Türkiye, terörist başı ile barış görüşmelerine başladı. Yani AKP iktidarı, savaşı bitirmek için beyaz bayrak çekip barış görüşmesi yapıyor.
Peki müzakere hangi zeminde yürüyor?
Hükümet, “Kürt sorunu” olarak tanımladığı sorunu, sürece Kürt halkının oyları ile seçilen BDP’li verkilleri dahil ederek ve ancak inisiyatif sahibi ve belirleyici olarak da Apo’yu muhatap kabul ederek; terörist başı Abdullah Öcalan’ı Kürt halkının lideri konumuna getirmiştir. Artık, hükümet nezdinde de, BDP’ye oy veren taban nezdinde de Apo kürt halkının lideridir. Yakalanıp Türkiye’ye getirlidiğinde, yargılama esnasındaki ifadelerinde idam olmamak için tüm söylemlerinden vazgeçmiş görünen ve tüm gücünü yitirmiş olan terörist başı şimdi Bekaa’da ya da Kandil’de iken elde edemeyip hayalini kurduğu bir güce ulaşmış durumda. Müzakere süreci ile Apo, sadece üç beş bin PKK’lıya hükmeden terörist başı değil, 2,5 milyon BDP tabanına hükmeden bir lider haline geldi.
“Bitme noktasında olan bölücü terör örgütünü, uyguladığı politikalar ile milyonlarca kişiye hükmeden bir güç haline getiren AKP, ne yapmaya çalışıyor?”
“Yeni Anayasayı hazırlarken Apo niye belirleyici oluyor?”
Yarın, bu soruların cevabını vererek işin perde arkasını yazacağız.
süreci.
AKP iktidarı döneminde terör ile ilgili yapılanları kısaca hatırlayalım ve fotoğrafa bir bütün olarak bakıp okumaya çalışalım.
PKK’nin ilk eylemini yaptığı 1984 yılından 2002 yılına gelinceye kadar, terörle mücadelede devletin hiç değişmeyen bir duruşu vardı. Bu süreçte bir çok iktidar değişti ancak bu konudaki devlet politikası hiç değişmedi. Bu polika, “PKK, Kürt halkını kullanarak ülkeyi bölmeye çalışan bölücü bir terör örgütüdür” anlayışı ile şekillenmekte idi.
2002 yılına gelindiğinde 20 yıllık mücadelesinde yol alamayan ve ciddi kayıp veren PKK bitme noktasına gelmiş, Türkiye içinde eylem yapamaz hale gelmiş, sınırlı sayıda militanı ile Kandil’e sıkışmıştı. Bunun en somut göstergesi 2002 yılında verdiğimiz toplam şehit sayısı 10 olmasıdır.
Yine 2002 yılına gelinceye kadar PKK her ne kadar Kürt halkı adına eylem yaptığını ifade etse de Kürt halkını bir türlü yanına almayı başaramamıştı. Bu nedenle PKK, Kürt köylerini basıp binlerce masum insanı öldürmüş ancak gene de maksadına ulaşamamıştı. Halk desteğini alamadığı için de bir türlü şehre inememişti.
2002 yılı sonrasında AKP iktidarı, her konuda olduğu gibi bu konuda da sorunu kökten çözme söylemi ile devletin öteden beridir devam eden politikasını değiştirdi.
Önce PKK terörü meselesini “Kürt sorunu” olarak tanımlayarak işe başladı. Kürt halkını PKK’nın kucağına itti. PKK, KCK ile şehir yapılanması oluşturdu ve yıllardır inemediği şehre indi.
2002 sonrasında AKP, “PKK ile mücadelede ABD ve Barzani ile işbirliği yapacağız” dedi. Üçlü koordinasyonu kurdu. Üçlü koordinasyon işlemeye başladı; TSK, başına çuval geçirilerek Kuzey Irak’tan tamamen çekilmek zorunda kaldı. Bunun doğal sonucu olarak Kuzey Irak’ta PKK, dilediği gibi hareket etme imkanını yakaladı. Kaçakçılıktan kara para aklamaya varıncaya kadar birçok kirli iş ile PKK yıllık 50 milyar TL’ye hükmeden, binlerce kişinin kazanç kapısı olan organize suç örgütü haline geldi. Bitme noktasına gelen terör, 30 yıllık geçmişinde hiç olmadığı kadar güçlendi. Yine bu üçlü koordinasyon ve istihbarat paylaşımından sonra, karargahın saatler sonra haberdar olabildiği Aktütün baskınları gibi karakol baskınları ve 35 sivil vatandaşın bombalanarak öldürüldüğü Uludere olayı gibi olayları yaşamaya başladık.
2002 sonrasında Türkiye, PKK’nın konuşlandığı yer olan ve PKK ile benzer söylemler ve eylemler ile yola çıkan Barzani’nin Kuzey Irak’ta kurduğu devlete sahip çıkıp hamiliğini üstlendi.
2 yılıdır devam eden Suriye politikası neticesinde, Kuzey Suriye’de yani güney sınırımızda boydan boya uzanan PKK’nın Suriye kolu PYD’ye teslim ettik.
Bu manzara içerisinde Türkiye, terörist başı ile barış görüşmelerine başladı. Yani AKP iktidarı, savaşı bitirmek için beyaz bayrak çekip barış görüşmesi yapıyor.
Peki müzakere hangi zeminde yürüyor?
Hükümet, “Kürt sorunu” olarak tanımladığı sorunu, sürece Kürt halkının oyları ile seçilen BDP’li verkilleri dahil ederek ve ancak inisiyatif sahibi ve belirleyici olarak da Apo’yu muhatap kabul ederek; terörist başı Abdullah Öcalan’ı Kürt halkının lideri konumuna getirmiştir. Artık, hükümet nezdinde de, BDP’ye oy veren taban nezdinde de Apo kürt halkının lideridir. Yakalanıp Türkiye’ye getirlidiğinde, yargılama esnasındaki ifadelerinde idam olmamak için tüm söylemlerinden vazgeçmiş görünen ve tüm gücünü yitirmiş olan terörist başı şimdi Bekaa’da ya da Kandil’de iken elde edemeyip hayalini kurduğu bir güce ulaşmış durumda. Müzakere süreci ile Apo, sadece üç beş bin PKK’lıya hükmeden terörist başı değil, 2,5 milyon BDP tabanına hükmeden bir lider haline geldi.
“Bitme noktasında olan bölücü terör örgütünü, uyguladığı politikalar ile milyonlarca kişiye hükmeden bir güç haline getiren AKP, ne yapmaya çalışıyor?”
“Yeni Anayasayı hazırlarken Apo niye belirleyici oluyor?”
Yarın, bu soruların cevabını vererek işin perde arkasını yazacağız.
Lütfullah Önder / diğer yazıları
- Sararan sendikalar / 23.03.2023
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021