AKP 2002'de "Liderliği değil kolektif aklı öne çıkaracağız" diyerek yola çıktı.
Gelinen aşamada ne kolektiflik kaldı, ne de akıl.
Ne meclis iradesi kaldı, ne devlet aklı.
Ne devletin hafızası kaldı, ne de omurgası.
Her şey tek elden ve tek akıldan idare edilir oldu.
AKP iktidarı, "dış politikada çok pasifiz, aktif bir dış politika izleyeceğiz. Komşularla sıfır sorun politikasını izleyeceğiz" dedi
Ne komşumuz kaldı, ne de kazanımlarımız. Dış politikada sıfırı tükettik.
"Sıfır sorun" politikasının mimarı, seçilmeden AKP tarafından bakanlık koltuğuna oturtulan imtiyazlı bakan Ahmet Davutoğlu, şimdilerde muhalefetin akıl hocalığını yapıyor. Kolektif akıldan bahsediyor, 6 siyasi parti liderinin ülkeyi birlikte nasıl yöneteceğini, seçilen cumhurbaşkanı kendilerini dinlemez ise nasıl kriz çıkaracaklarını anlatıyor.
Milletten oy almadan, seçilmeden AKP'nin imtiyazlı bakanı ve başbakanı olan Davutoğlu'nun muhalefet içinde de, aynı imtiyazı kullanmak istemesi normal.
Anormal olan; Ona ve diğer AKP türevlerine bu imtiyazları vererek AKP'ye karşı seçim kazanma planlarının yapılması.
Yine Sayın Davutoğlu'nun verdiği bilgiye göre, meğer "Altılı Masa" boşuna toplanıp dağılmıyormuş. Hangi partinin hangi bakanlıkları alacağını, Masa'da bulunan parti liderlerine hangi koltukların verileceğini de konuşmuşlar ve ilerleme katetmişler.
Bu yaşananlar ile ilgili bizde çok atasözü var. "Dereyi görmeden paçayı sıvamak" bunlardan biri. Benzer anlam taşıyan bir diğeri de "Doğmamış çocuğa don biçmek."
Bu fotoğrafta bir de şu var tabi ki; "Koyun can derdinde kasap et derdinde."
Peki, millet bu atasözlerini bilmiyor mu? Bu fotoğrafı görmüyor mu?
Babacan bir taraftan, Davutoğlu diğer taraftan yıpranmış, tükenmiş, bitmiş AKP iktidarına can suyu veriyor.
Altılı Masa'nın yönettiği ülkede, parti liderleri anlaşamaz ve kriz çıkarsa ne olur diye dert etmeye gerek yok çünkü muhalefet bu kafayla giderse AKP'nin seçim kaybetmesi zor.
Anlaşılması zor bir diğer husus şu:
Yanlış bulmak ile beraber birileri için kişisel kaygılar, ülke menfaatlerinin önüne geçmiş olabilir. Yanlış ama anlaşılır. Ama seni aşağı çekeni yukarıya çekmek için tutunmak; ne ülke menfaatiyle, ne siyasi menfaatle, ne de kişisel menfaatle izah edilebilir! Tuttuğun elin ısrarla ve hızla seni aşağıya doğru çektiğini görmene rağmen, "onu ne kadar yukarı çekersem o kadar kardır" dercesine ısrarla tutmaya devam etmek nasıl bir siyasi anlayışın ve misyonun tezahürüdür?
Tekrar ifade edeyim. Bu kafayla gidilirse ülke kaybedecek. Sizler de kaybedeceksiniz. Değerli yalnızlığına çoktan çekilmesi gerekenleri oyuna dahil etmeye çalışırken hepiniz değerli yalnızlığa doğru sürükleniyorsunuz.
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021