Siyaset ciddi bir iştir. Ciddi bir iş olması lazım. Ciddi insanların siyaset yapması lazım. Hele şu iletişim çağında siyaset sahnesindeki bir isim ne dediğine, ne yaptığına çok daha dikkat etmesi lazım. Çünkü her şey kayıt altında. Hem de iki türlü. Bir yazıcı melekler yazıyor. Birde tarih kaydediyor, kameralar kaydediyor, insanlar tanık oluyor.
Bu bağlamda kaç gündür ülkemiz gündeminde bir cami tartışması var. Yazıktır, günahtır diyorum. İftirayı az çok hepimiz biliriz. Dinimiz şiddetle yasaklar. Hatta Allah (c.c), aleyhinde konuşulan kişinin affetmediği sürece affetmeyeceğini bildirir. Hele toplumun önündeki kişilerin iftiraya yönelmesi tamiri güç hasarlar ortaya çıkarır.
Neydi iftira? Olmayan bir şeyi olmuş gibi anlatmak veya nakletmek. Ya da iftira, bir kimseyi veya bir şeyi elde etmek veya o şeyi başkalarından kıskanıp, zarar verme düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Her halükârda, dünya için önemli olan bir nesneye karşı olan zaafın neticesinde iftira yapılır.
“Size şeytanların kimler üzerine inip durduğunu haber vereyim mi? Her günahkâr iftiracı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. Bunlar (şeytanın iftira ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır.” (Şuara, 221-223).
“Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.” (Nahl 105)
Peygamber Efendimiz ise iftira konusunda şöyle buyuruyor; “Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allah-ü Teâlâ onu Cehenneme sokar.” (Ebu Davud) “Bir müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.” (İbni Ebi Şeybe)
İşin manevi boyutu tabii çok geniş. Biz bu kadarla yetinelim şimdilik. Ama bir türlü fiiliyata koyamadıkları maneviyat ile siyaset yapanlarda umarım bu ayet ve hadislerden yüklerini almışlardır.
Tekrar siyasete gelirsek; Başbakanın Türk Milletinden, Türk tarihinden, Atatürk’ten, CHP’den özür dilemesi ve helallik alması lazımdır. Çünkü koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı çıktı daha 1936’da olan bir olayı bu millete yanlış aktardı. Hem siyasi rakibini küçük düşürdü. Hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunu zan altında bıraktı. Hem de kendine siyasi rant sağladı. Artı şuan konuşulması gereken hayati konuları masa altına itti.
1936’da cami ahıra çevrilmiş. Kim diyor? Başbakan Erdoğan. 1936’da ülkeyi kim yönetiyor? CHP ve Atatürk. Bu iddia doğru mu? Yalan.
“Mustafa Kemal camiyi ahır yaptı, öyle mi? Başbakan açıkladı: “Camiyi ahır yaptılar.” … Kanıt? Belge gösterdi. 20 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi. “Bu ne insafsızlık, Seferihisar’da tarihi cami ahır yapılmış” başlıklı haberin kupürü.
O caminin bulunduğu köyün ismi, Düzce... Küçücük, yemyeşil, şirin bi köydür. Eski adı, Hereke’ydi. Heraklia antik kentinin üzerine kurulduğu rivayet edilir, ismi oradan gelir. Osmanlı döneminde nüfusunun yüzde 60’ı 70’i Rum’du. İşgal sırasında neredeyse hiç Türk kalmadı. Sene 1922, hoş gelişler ola, Yunan denize döküldü, Seferihisar kurtuldu. Ufak ufak göç ettik, yeniden yerleşmeye başladık. Harabeydi. Galiba 60’lı yıllarda, adını Düzce yaptık. Sit alanıdır.
Şimdiiii... Gelelim belgeye. 20 Nisan 1936 tarihli, Cumhuriyet Gazetesinde “Bu ne insafsızlık, Seferihisar’da tarihi cami ahır yapılmış” başlıklı haber var mı? Var. Peki, haberin içinde ne yazıyor? Şu yazıyor...
“Seferihisar’ın Hereke Köyü’nde bir cami tahrip edilmiş ve ahır haline getirilmiştir. Müze müdürü, tahkikat yapmıştır. Verdiği malumata göre, kütüphane ve medresesi vardır. Kütüphanesinden eser kalmamıştır. Evren oğullarından Kasım tarafından inşa ettirilmiştir. Üstündeki Arapça yazıya göre, 641 yıllık olduğu anlaşılmıştır. Osmanlı-Türk stilindedir. Tahribata rağmen, geriye kalan kısmı muhafaza edilirse, kıymettir.”
Yani? Camiyi ahır haline getiren, CHP değil, işgal sırasındaki vandallıktı. Türk nüfusun seneler süren yokluğunda, caminin insafsızca ahır haline getirildiğini tespit eden ve bu bilgiyi Cumhuriyet Gazetesine veren, bizzat, CHP’nin İzmir Müze Müdürü’ydü…
Kasım Çelebi Camii... Metruk halde bulundu. Sadece antik ören yerlerinden araklanarak monte edilen sütun duvarı ayaktaydı. Revakları temizlendi. Minaresi onarıldı. İbadete açıldı. İnanmayan, zahmet edip Düzce Köyü’ne gitsin namaz kılsın, öyküsünü ahaliye sorsun.
Seçimi ezici üstünlükle kazanan CHP’li Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP tarafından ibadete açılmasına rağmen, CHP tarafından ahır yaptırıldı denilen Kasım Çelebi Camii’nin medresesini restore ettiriyor… Dolayısıyla... Söz konusu kupürün sadece “bu ne insafsızlık” tarafı doğrudur. Mustafa Kemal Atatürk’ü camiyi ahır yaptıran kişi olarak göstermek... Hakikaten insafsızlıktır.” (Yılmaz Özdil)
Yakın tarihimize atılan bu iftiranın bir bedeli var mıdır? Olmaz olur mu? Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmedik mi? Irak’ta, Libya’da, Afganistan’da hep Müslümanlara karşı kafirlerin safında yer almadık mı? Şimdi Suriye ile kimin adına kardeş katline girişmek için didiniyoruz… Bunların hepsi bir bedeldir.
Bu bağlamda kaç gündür ülkemiz gündeminde bir cami tartışması var. Yazıktır, günahtır diyorum. İftirayı az çok hepimiz biliriz. Dinimiz şiddetle yasaklar. Hatta Allah (c.c), aleyhinde konuşulan kişinin affetmediği sürece affetmeyeceğini bildirir. Hele toplumun önündeki kişilerin iftiraya yönelmesi tamiri güç hasarlar ortaya çıkarır.
Neydi iftira? Olmayan bir şeyi olmuş gibi anlatmak veya nakletmek. Ya da iftira, bir kimseyi veya bir şeyi elde etmek veya o şeyi başkalarından kıskanıp, zarar verme düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Her halükârda, dünya için önemli olan bir nesneye karşı olan zaafın neticesinde iftira yapılır.
“Size şeytanların kimler üzerine inip durduğunu haber vereyim mi? Her günahkâr iftiracı, yalancı, sahtekâr üzerine iner. Bunlar (şeytanın iftira ve yalanına) kulak verirler. Çoğu ise yalancıdır.” (Şuara, 221-223).
“Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir.” (Nahl 105)
Peygamber Efendimiz ise iftira konusunda şöyle buyuruyor; “Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allah-ü Teâlâ onu Cehenneme sokar.” (Ebu Davud) “Bir müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.” (İbni Ebi Şeybe)
İşin manevi boyutu tabii çok geniş. Biz bu kadarla yetinelim şimdilik. Ama bir türlü fiiliyata koyamadıkları maneviyat ile siyaset yapanlarda umarım bu ayet ve hadislerden yüklerini almışlardır.
Tekrar siyasete gelirsek; Başbakanın Türk Milletinden, Türk tarihinden, Atatürk’ten, CHP’den özür dilemesi ve helallik alması lazımdır. Çünkü koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı çıktı daha 1936’da olan bir olayı bu millete yanlış aktardı. Hem siyasi rakibini küçük düşürdü. Hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunu zan altında bıraktı. Hem de kendine siyasi rant sağladı. Artı şuan konuşulması gereken hayati konuları masa altına itti.
1936’da cami ahıra çevrilmiş. Kim diyor? Başbakan Erdoğan. 1936’da ülkeyi kim yönetiyor? CHP ve Atatürk. Bu iddia doğru mu? Yalan.
“Mustafa Kemal camiyi ahır yaptı, öyle mi? Başbakan açıkladı: “Camiyi ahır yaptılar.” … Kanıt? Belge gösterdi. 20 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi. “Bu ne insafsızlık, Seferihisar’da tarihi cami ahır yapılmış” başlıklı haberin kupürü.
O caminin bulunduğu köyün ismi, Düzce... Küçücük, yemyeşil, şirin bi köydür. Eski adı, Hereke’ydi. Heraklia antik kentinin üzerine kurulduğu rivayet edilir, ismi oradan gelir. Osmanlı döneminde nüfusunun yüzde 60’ı 70’i Rum’du. İşgal sırasında neredeyse hiç Türk kalmadı. Sene 1922, hoş gelişler ola, Yunan denize döküldü, Seferihisar kurtuldu. Ufak ufak göç ettik, yeniden yerleşmeye başladık. Harabeydi. Galiba 60’lı yıllarda, adını Düzce yaptık. Sit alanıdır.
Şimdiiii... Gelelim belgeye. 20 Nisan 1936 tarihli, Cumhuriyet Gazetesinde “Bu ne insafsızlık, Seferihisar’da tarihi cami ahır yapılmış” başlıklı haber var mı? Var. Peki, haberin içinde ne yazıyor? Şu yazıyor...
“Seferihisar’ın Hereke Köyü’nde bir cami tahrip edilmiş ve ahır haline getirilmiştir. Müze müdürü, tahkikat yapmıştır. Verdiği malumata göre, kütüphane ve medresesi vardır. Kütüphanesinden eser kalmamıştır. Evren oğullarından Kasım tarafından inşa ettirilmiştir. Üstündeki Arapça yazıya göre, 641 yıllık olduğu anlaşılmıştır. Osmanlı-Türk stilindedir. Tahribata rağmen, geriye kalan kısmı muhafaza edilirse, kıymettir.”
Yani? Camiyi ahır haline getiren, CHP değil, işgal sırasındaki vandallıktı. Türk nüfusun seneler süren yokluğunda, caminin insafsızca ahır haline getirildiğini tespit eden ve bu bilgiyi Cumhuriyet Gazetesine veren, bizzat, CHP’nin İzmir Müze Müdürü’ydü…
Kasım Çelebi Camii... Metruk halde bulundu. Sadece antik ören yerlerinden araklanarak monte edilen sütun duvarı ayaktaydı. Revakları temizlendi. Minaresi onarıldı. İbadete açıldı. İnanmayan, zahmet edip Düzce Köyü’ne gitsin namaz kılsın, öyküsünü ahaliye sorsun.
Seçimi ezici üstünlükle kazanan CHP’li Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP tarafından ibadete açılmasına rağmen, CHP tarafından ahır yaptırıldı denilen Kasım Çelebi Camii’nin medresesini restore ettiriyor… Dolayısıyla... Söz konusu kupürün sadece “bu ne insafsızlık” tarafı doğrudur. Mustafa Kemal Atatürk’ü camiyi ahır yaptıran kişi olarak göstermek... Hakikaten insafsızlıktır.” (Yılmaz Özdil)
Yakın tarihimize atılan bu iftiranın bir bedeli var mıdır? Olmaz olur mu? Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmedik mi? Irak’ta, Libya’da, Afganistan’da hep Müslümanlara karşı kafirlerin safında yer almadık mı? Şimdi Suriye ile kimin adına kardeş katline girişmek için didiniyoruz… Bunların hepsi bir bedeldir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025