1992 yılında İtalya'nın Milano kentinde "Mike-Papa" kodlu bir operasyon gerçekleştirildi. İtalyan Sosyalist Parti üyesi Mario Chiesa gözaltına alındı. Mario Chiesa daha sonra, aralarında siyasi parti liderleri, bürokratlar ve ülkenin en büyük şirketlerinin yöneticilerinin de bulunduğu binlerce kişinin yargılandığı davanın ilk tutuklusu olarak tarihe geçti. "Mike-Papa" operasyonu ise "Mani Pulite" (Temiz Eller) adını alarak İtalya'nın ve dünyanın en sansasyonel yolsuzluk davalarından birine dönüştü.
17 Şubat 1992'de Mario Chiesa'nın ofisine baskın yapan güvenlik güçleri, Sosyalist Parti üyesini 7 milyon liret değerindeki, savcılık tarafından önceden işaretlenmiş banknotları rüşvet olarak aldıktan hemen sonra yakaladı. Chiesa'nın tutuklandıktan 5 hafta sonra yapmaya başladığı itiraflar ve eski karısının ifadeleri, yolsuzluğun 7 milyon liretle (yaklaşık 3 bin 500 Avro) sınırlı kalmadığını ve rüşvet çarkının ülkenin yönetici sınıfını da içine aldığını ortaya çıkardı.
Şubat 1992'den Aralık 1994'e kadar üst düzey politikacılar, bürokratlar, iş adamları da dahil 4 bin 500'den fazla kişi hakkında soruşturma açıldı. Açılan davalarda yolsuzluk ve bağlantılı suçlardan mahkum olanların sayısı bin 233'e ulaştı. 448 kişi daha ilerleyen yıllarda suçlu bulunsa da zaman aşımı ya da ölüm gibi sebeplerle mahkum edilemedi.
Eski Başbakan ve Sosyalist Parti lideri Bettino Craxi de yolsuzlukla suçlananlar arasında yer aldı. Craxi, 3 Temmuz 1992'de Temsilciler Meclisi'nde yaptığı konuşmada "Herkes biliyor ki, siyasi finansmanların büyük kısmı kuralsız ve yasadışıdır. Bu salonda bulunan hiçbir önemli kuruluşun siyasi sorumlusunun ayağa kalkıp da aksi yönde yemin edebileceğine inanmıyorum" diyerek yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarına karşı milletvekillerinden "dayanışma" talep etti.
İtalyan siyaset dünyasında hemen herkesin yolsuzluğa karıştığını söyleyen, kendisinin hedef haline getirilmesini ise "darbe" olarak niteleyen Craxi sonunda tutuklanmaktan kurtulmak için 1994'te Tunus'a kaçtı. 5 ayrı davada rüşvet ve yolsuzluktan suçlu bulunan Craxi 1995'te kaçak ilan edildi. Craxi 2000 yılında sürgünde hayatını kaybetti.
* * *
İtalya'nın düştüğü bu duruma Türkiye'nin düşeceğini aklımdan bile geçirmem ancak Sedat Peker'in ardı ardına yayınladığı videolardaki iddialarla Türkiye'nin gündemi bir anda siyaset-mafya ilişkisine çevrildi. Sedat Peker'in iddialarını buradan tekrarlayacak halimiz yok! Fakat bu iddialara karşı yargı cephesinin sessiz kalması yargının bağımsızlığını vatandaşa sorgulatıyor.
1992'de İtalya'da gerçekleştirilen 'Temiz Eller' operasyonu bir savcının önüne gelen nafaka davasıyla başlamıştı. Yargı mensubu işin üzerine gidince siyasetin bütün rüşvet ilişkileri ortaya çıkarılmıştı.
Sedat Peker'in iddiaları doğru mu, yoksa iftiradan ibaret mi bilemeyiz ama Türkiye bu iddialarla çalkalanıyor ve vatandaş iddiaların araştırılmasını bekliyor. İddiaların odağındaki isim olan Süleyman Soylu da "araştırılsın" diyor, iddia sahibi Sedat Peker de "araştırılsın" diyor, buna rağmen Türkiye'de sessizlik hakim!
Aslında olması gereken, acilen TBMM'de konuyla ilgili olarak araştırma ve soruşturma komisyonunun kurulması ve gerçeklerin bir an önce ortaya çıkarılmasıdır. Bunu en önce Cumhur İttifakı'nın başlatması gerekir. Eğer yargının üzerinde siyasi baskı olduğu iddialarını çürükmek istiyorsa! Bunu en çok Süleyman Soylu'nun istemesi gerekir. Eğer üzerindeki şüphelerin kalkmasını istiyorsa!
Yargı tarafı sustukça ülkemiz daha büyük bir strese giriyor. İddialar cevapsız kalıyor. Hem yargıya hem de siyasete olan güven zedeleniyor. Bizden söylemesi.
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022