2011 Ağustos’unda gazetemizin değerli yazarlarından Muharrem Bayraktar’ın da aralarında olduğu 30’a yakın gazeteci ve siyasetçi Suriye’ye gitmiş, bizzat olayları yerinde müteala etmişlerdi.
Görünen köy yakın olduğu gibi Suriye hem yakın hem de Suriye’de yaşananlar açıktı. PKK vari vatan hainlerinin, birileri tarafından para, mal ve koltuk karşılığı satın alınıp, milletin ve devletinin bölünmez bütünlüğüne kastettiriliyordu.
Bunu ben değil, Suriye’ye giden bahsettiğim gazeteciler de değil, bizzat Suriye halkı dile getiriyordu.
Üç, beş çapulcunun Suriye sokaklarında “özgürlük” adına yaptıkları gösterileri, yaktıklarını ve yıktıklarını ve bunun sonucu asker ve polisin müdahalelerine saatlerini ayıran medyamız, Suriye sokaklarında yüz binlerin Esad ve Suriye bayraklı gösterilerini sakladı. Yani Türk medyası, Türk halkını aldatmaya çalıştı.
Aradan bir yıl geçti. Suriye ve Esad ayakta. Neden? Çünkü arkasında halkı var. Suriye halkı, oynanan oyunun farkında.
Geçen sürede sular hep ısıtıldı. Türkiye’yi yönetenlerin bu süreçte tek bir pozitif adımı olmadı. Hep bir saldırı, kınama, tehdit söylemleri içinde oldu Erdoğan ve hükümeti. Suriye devlet başkanı ise Erdoğan ve hükümetine en iyi cevabı verdi; Sustu, sustu, sustu.
Sonra bir uçağımız kalktı, gitti dönemedi. Suriye düşürmüş. Hava sahasıydı, kara sahasıydı, ceza sahasıydı vs. çok tartışıldı. Hatta Rusya Erdoğan’a, o uçağın orada ne işi olduğunu, uzaydan aldığı görüntülerle anlatmaya hazır olduklarını açıkladı. “Tamam, bakarız” dediler, geçtiler kendi şarkılarına…
Kendi uçağını, kendi şehitlerini düştüğü yerden çıkarmaktan aciz iktidar, Hillary’nin gazıyla tehditlerini iyice çoğalttı.
Ve Esad çıktı, konuştu. Artık korkusundan mı dersiniz, ahlakından mı, yoksa imanından mı? Ne derseniz deyin; Türk halkından özür diledi. Kısaca böyle olmasını istemezdik. Biz kardeşiz. Bizi karşı karşıya getirmek istiyorlar. Ama acizde değiliz, dedi.
Sonra gündeme Cumhuriyet gazetesinden Utku Çakırözer’in Esad’la yaptığı röportaj düştü.
Aklımdayken, eskiden bu tip hayati ve önemli konularda, sayılarına bakarak büyüklük taslayan gazeteler ve onların köşeli yazarları ilk adımı atarlardı. O büyüklük taslayanların sayıları yine büyük. Hatta bazıları sıfırdan milyona çıktı. Ama ortalıkta yoklar. Sanki bir tasma gözüküyor yol kenarında…
Cumhuriyet gazetesi bu röportajı bölüm bölüm yayınladı. Esad bizlerin aylardır, yıllardır yazdıklarımızı, söylediklerimizi söylüyor. AKP ve Erdoğan için ilginç kıyas ve göndermelerde bulunuyor. (Hemen araya sıkıştırayım; Esad’ın Suriye’den gördüğü AKP ve Erdoğan profilini, CHP ve MHP Ankara’dan görebilseydi şimdiye kadar hükümet düşerdi.)
Esad’ın neler anlattığını sonraya bırakarak tepkilere bakalım…
Dışişleri Bakanı o sıralar Mısır’da. Bir papazla sarılıp, kiliseye beraberce girdiler. Çıkışta gazeteciler Esad’ın açıklamalarını sordu; Hepsi yalan.
Ertesi gün sayıları büyük gazetelerde, büyük puntolarla “Esad yalan söylüyor” başlıkları.
Siyaset ise acaba ne desek havasında. Çünkü Esad’ın söylemleri, kıyasları, örnekleri Türkiye’nin gerçekleri, Türk halkının gerçekleri. Esad doğru söylüyor deseler hem halka, hem başka odaklara bunu izah edemezler. O zaman ne yapılması lazım?
MHP hemen milliyetçiliğe sarıldı. Türk’ün uçağını sen nasıl vurursun, havasında. CHP’nin halini ise hiç sormayın! Kemal Bey gazetecilere; Ben Türk yetkililerin söylediklerine inanırım, diyor ama derken ki yüz halini bir görseniz, sanki silah zoruyla konuşturulan bir insanı anımsatıyordu.
Görünen köy yakın olduğu gibi Suriye hem yakın hem de Suriye’de yaşananlar açıktı. PKK vari vatan hainlerinin, birileri tarafından para, mal ve koltuk karşılığı satın alınıp, milletin ve devletinin bölünmez bütünlüğüne kastettiriliyordu.
Bunu ben değil, Suriye’ye giden bahsettiğim gazeteciler de değil, bizzat Suriye halkı dile getiriyordu.
Üç, beş çapulcunun Suriye sokaklarında “özgürlük” adına yaptıkları gösterileri, yaktıklarını ve yıktıklarını ve bunun sonucu asker ve polisin müdahalelerine saatlerini ayıran medyamız, Suriye sokaklarında yüz binlerin Esad ve Suriye bayraklı gösterilerini sakladı. Yani Türk medyası, Türk halkını aldatmaya çalıştı.
Aradan bir yıl geçti. Suriye ve Esad ayakta. Neden? Çünkü arkasında halkı var. Suriye halkı, oynanan oyunun farkında.
Geçen sürede sular hep ısıtıldı. Türkiye’yi yönetenlerin bu süreçte tek bir pozitif adımı olmadı. Hep bir saldırı, kınama, tehdit söylemleri içinde oldu Erdoğan ve hükümeti. Suriye devlet başkanı ise Erdoğan ve hükümetine en iyi cevabı verdi; Sustu, sustu, sustu.
Sonra bir uçağımız kalktı, gitti dönemedi. Suriye düşürmüş. Hava sahasıydı, kara sahasıydı, ceza sahasıydı vs. çok tartışıldı. Hatta Rusya Erdoğan’a, o uçağın orada ne işi olduğunu, uzaydan aldığı görüntülerle anlatmaya hazır olduklarını açıkladı. “Tamam, bakarız” dediler, geçtiler kendi şarkılarına…
Kendi uçağını, kendi şehitlerini düştüğü yerden çıkarmaktan aciz iktidar, Hillary’nin gazıyla tehditlerini iyice çoğalttı.
Ve Esad çıktı, konuştu. Artık korkusundan mı dersiniz, ahlakından mı, yoksa imanından mı? Ne derseniz deyin; Türk halkından özür diledi. Kısaca böyle olmasını istemezdik. Biz kardeşiz. Bizi karşı karşıya getirmek istiyorlar. Ama acizde değiliz, dedi.
Sonra gündeme Cumhuriyet gazetesinden Utku Çakırözer’in Esad’la yaptığı röportaj düştü.
Aklımdayken, eskiden bu tip hayati ve önemli konularda, sayılarına bakarak büyüklük taslayan gazeteler ve onların köşeli yazarları ilk adımı atarlardı. O büyüklük taslayanların sayıları yine büyük. Hatta bazıları sıfırdan milyona çıktı. Ama ortalıkta yoklar. Sanki bir tasma gözüküyor yol kenarında…
Cumhuriyet gazetesi bu röportajı bölüm bölüm yayınladı. Esad bizlerin aylardır, yıllardır yazdıklarımızı, söylediklerimizi söylüyor. AKP ve Erdoğan için ilginç kıyas ve göndermelerde bulunuyor. (Hemen araya sıkıştırayım; Esad’ın Suriye’den gördüğü AKP ve Erdoğan profilini, CHP ve MHP Ankara’dan görebilseydi şimdiye kadar hükümet düşerdi.)
Esad’ın neler anlattığını sonraya bırakarak tepkilere bakalım…
Dışişleri Bakanı o sıralar Mısır’da. Bir papazla sarılıp, kiliseye beraberce girdiler. Çıkışta gazeteciler Esad’ın açıklamalarını sordu; Hepsi yalan.
Ertesi gün sayıları büyük gazetelerde, büyük puntolarla “Esad yalan söylüyor” başlıkları.
Siyaset ise acaba ne desek havasında. Çünkü Esad’ın söylemleri, kıyasları, örnekleri Türkiye’nin gerçekleri, Türk halkının gerçekleri. Esad doğru söylüyor deseler hem halka, hem başka odaklara bunu izah edemezler. O zaman ne yapılması lazım?
MHP hemen milliyetçiliğe sarıldı. Türk’ün uçağını sen nasıl vurursun, havasında. CHP’nin halini ise hiç sormayın! Kemal Bey gazetecilere; Ben Türk yetkililerin söylediklerine inanırım, diyor ama derken ki yüz halini bir görseniz, sanki silah zoruyla konuşturulan bir insanı anımsatıyordu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025