AKP hükümeti ve yandaş sivil toplum örgütleri her gün mağdur edebiyatı ile gariban halkın gönlünü çelmiş ve çelmeye devam etmektedir.Bu mağdur edebiyatını özellikle İnönü döneminde insanımızın dinini, inancını istediği gibi yaşamadığını ve yasakları ortaya koyarak başlamışlar. Sonra sırasıyla Demokrat Parti Başkanı Adnan Menderes'in 1960 yılında askeri müdahale ile indirilmesi ve idam edilmesi şeklinde olan durumu seçimlerde meydanlarda devamlı kullanmışlardır.Yine 12 Eylül 1980'de askeri müdahale sırasında kendilerine en ufak bir dokunulmadığı halde burada yine mağdur olanları kullanarak kendilerini mağdur gibi göstermişlerdir.Daha sonra 1993 yılında Turgut Özal'ın ölümünde devamlı zehirlenme senaryoları ile ülkenin gündemini işgal etmişlerdir.En son 28 Şubat 1998'de Refah-Yol hükümetinin muhtıra ile düşürülmesi en çok kullandıkları siyasi mağduriyet senaryolarıdır.Ayrıca toplumsal olaylardan başörtüsü meselesi, dini yönden Cuma namazı, cemaat toplantıları gibi dini vecibeleri yerine getirmedeki zorluklar en çok kullandıkları mağdur sorunlarıdır.Daha sonra okulda, işyerinde, kışladaki dini vecibelerin yerine getirilmesindeki zorluklar, orduda YAŞ kararlarında dini inancı yüzünden terfi ettirilmeme gibi olayları hep dini siyasete alet ederek kullandıkları olaylar olmuş ve başarılı olmuşlardır ve bunların gerçek mağdurlarından hep oy ve destek almıştır.En son olarak Haçlı-Siyonist projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi içinde Irak, Libya, Mısır, Suriye'de sözde Arap Baharı adı altında sunulan bu ülkeleri hürriyet, demokrasi ve insan hakları kavramları ile birbirine düşüren projede buradaki isyancıları AKP hükümetinde destekleme meselesiyse tam bir ikiyüzlülük şeklinde AKP iktidarının dış siyasi mağduriyet işleridir.Çünkü onlara göre bu ülkelerde bulunan zalim diktatörler kendi halklarına baskı ve zulüm ile kontrol altında tutmaktadır. Dolayısıyla buradaki mağdur halkı desteklemek, isyana teşvik etmek yine AKP'nin dış siyasi işleri olmuştur.Ancak şimdi bu ülkelere baktığımız zaman şu anda tam bir kaos, kan gölü, gözyaşı, katliam, kardeş kavgası ve iç savaş şeklinde olaylar devam ediyor. AKP hükümetince 3-4 yıl evveline kadar eski Libya lideri Kaddafi, Mısır lideri Hüsnü Mübarek, Suriye lideri Beşşar Esad, Tunus lideri Zeynel Abidin en büyük dostları iken şimdi 180 derece dönüşle en büyük düşmanları oldu.Buradaki isyancı muhalifler de El Kaide gibi terör örgütleri de en büyük dostları oldu.Türkiye'den Libya'ya ve Suriye'ye her gün muhaliflere para ve silah yardımı gönderildi.En son Suriye'den Türkiye'ye kaçan 1 milyona yakın mülteci Türkiye'de barınıyor.Bir kısmı Güneydoğu'daki şehirlerde barakalarda maaş, gıda, sağlık, eğitim ve yardım desteği alırken bir kısmı Türkiye'nin tüm şehirlerine dağılmış vaziyette yaşam savaşı veriyor.Şu anda Türkiye'nin bütün şehirlerinde, sokaklarda, cami avlularında dilenen evsiz, barksız aç-susuz Suriyelileri görebilirsiniz.İşte bu tabloda bile AKP ve yandaş sivil toplum örgütleri Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı ve dini özel günlerde durmadan bu kardeş kavgasına sürükledikleri insanlar için yardım topluyor.Burada Suriyeli kardeşine battaniye, Kudüs'te mirasına çık kurban, Gazze ve Filistinli kardeşine yardım gibi birçok yardım toplama girişimleri yapılıyor.En son olarak otobüs duraklarına bakmışsanız bilboardlarda yeni bir terane var."Suriye yanıyor, çocuklar üşüyor"Burada bile utanmadan BOP kapsamında eş başkanlık görevi ile bu ülkeleri ateşe atanlar, kardeş kavgası çıkaranlar, fitne fesat yapanlar, bunu görmeyip bu masum insanlar üzerinden yine mağdur edebiyatı ile hem oy hem para topluyor.Bunlar öyle utanmaz ki daha önce de Bosnalı Müslümanlar ölüyor aman yardım edin deyip Milli Görüşçüler vasıtasıyla toplanan paraları çantalarla iç etmişler ve faize yatırmışlardı ve parayı kendi aralarında yok etmişlerdi.Yine unutturulan Almanya Deniz Feneri davasında fakir Müslümanlar için toplanan paraları iç etmişler ve bu davayı da sümenaltı etmişlerdi.Şimdi Suriye'deki iç savaşı, kardeş kavgasını, fitne fesadı çıkaran ve isyancı muhaliflere her türlü silah ve lojistik desteği verip 2-3 yıldır Suriye'de kardeş kanı döktürenler çıkmış da yine mağdur edebiyatı ile kandırdıkları masumlar üzerinden oy ve yardım topluyorlar.O zaman ben bu yardımı halkımızdan isteyenlere soruyorum: "Suriye yanıyor, çocuklar üşüyor ise bunun müsebbibi kimdir? Daha önce kardeş olduğunuz Beşar Esad mı yoksa Haçlı-siyonist ittifakı ile bu Müslüman ülkenin yanmasına, çocukların üşümesine yol açan sizler mi?"Öyle ise masum Türk halkını bu mağdur edebiyatına alet etmeyin.Eğer sizde biraz izan utanma varsa AKP iktidarında haksızca zengin olanlardan sessizce bu iş için yardım toplayın da belki günahınızın bir kısmı affolur!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Hidayet Sarı / diğer yazıları
- Türkiye’de hekime şiddetin nedenleri / 25.05.2021
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021