Ecdadımızın kanlarını sebil ederek, canlarını feda ederek ve rahatlarını-istirahatlarını heba ederek vatan kılıp bize emanet ettiği bu cennet vatanın kadrini-kıymetini bilemedik, suçluyuz.
Hem bilemedik hem de eşe-dosta, hısıma-akrabaya, kardeşe-arkadaşa bildiremedik, suçluyuz.
Dedelerimizden bizlere intikal eden bu toprakların bağrında sakladıkları kaynakları, madenleri, akar suları, coşkun akan nehirleri korumanın, kollamanın ve elde tutmanın bir yolunu bulamadık, suçluyuz.
Vatan toprağını satarak vatana asla hizmet yapılamayacağını, toprağın bağrında kefensiz yatanların mezarları ile birlikte madenleri satarak kesinlikle vatana hizmet olamayacağını feryad figan anlatamadık, dinletemedik, suçluyuz.
Çeşitli ayak oyunları ile bu milletin çocuklarını tarlasından, toprağından, yaylasından çayırından, dağından ovasından, hayvanından ve sürüsünden ayırmanın büyük felaketlere yol açacağını, kıtlıklara sebep olacağını, bağıra-çağıra, gırtlağımızı çatlatarak anlatmadık, anlatamadık, suçluyuz.
Çilekeş ecdadımızın o savaş yıllarının hemen arkasından dişlerinden-tırnaklarından artırarak, çoğunu insan gücüyle, bilek gücüyle yapıp işletmeye soktukları ve günümüze kadar işlettikleri kurum ve kuruluşları, fabrika ve atölyeleri, devasa üretim çiftliklerini satıp savarak, elden çıkararak asla ve asla bu vatana ve millete hizmet yapılamayacağını anlatamadık, suçluyuz.
Ellerinde taşıdıkları kase kase altınları, kendilerine gösterilen elma şekerler karşılığında hemen değişen çocuklar gibi, çocuklarının ve torunlarının istikbali ve istiklali demek olan kamu kurum ve kuruluşları göstermelik bir kaç hizmet karşılığında satanların, satanları alkışlayanların kesinlikle bu vatanın ve bu milletin dostu olamayacaklarını anlatamadık, suçluyuz.
Bin yıldan beri bu milleti bu topraklarda diri tutan, canlı kılan, enerjik kılan Yüce İslam'ı sulandıranların, kırmızı çizgilerini pembeye dönüştürenlerin, haramlarını helal, helallerini haram ilan edenlerin asla ve asla bu dinin de bu milletin de dostu olamayacaklarını gırtlağımızı çatlatarak anlatamadık, suçluyuz.
Genelde İslam coğrafyasının özelde ise Anadolu coğrafyasının ezeli düşmanları olan haçlı-siyonist çevrelerle beraber iş tutarak, onların yanlarında yürüyerek, onların hile ve tuzaklarla dolu tavsiyelerini emir telakki ederek ancak ve ancak o küresel işgalcilere hizmet edilebileceğini feryad-figan anlatamadık, suçluyuz.
Tehlikeler kapımızı çaldığında komşumuzun kapısını çalarak haberdar edemedik, suçluyuz.
Coğrafyamızda mantar gibi kiliseler açılıp çan sesleri ufukları doldururken, bunun sadece bir çan sesi olmadığını, bütün bir haçlı medeniyetinin ayak sesleri olduğunu nefes nefese anlatmadık, anlatamadık, suçluyuz.
Bütün bu felaketlere kapı aralayan, yol veren, adeta kale kapılarını içerden açan kadroların gerçek yüzlerini, gerçek kimliklerini açık edip millete anlatamadık, suçluyuz.
Suçlarımız birik birikti ve kocaman bir dağ oldu, şimdi üstümüze düşmek üzere...
Hem bilemedik hem de eşe-dosta, hısıma-akrabaya, kardeşe-arkadaşa bildiremedik, suçluyuz.
Dedelerimizden bizlere intikal eden bu toprakların bağrında sakladıkları kaynakları, madenleri, akar suları, coşkun akan nehirleri korumanın, kollamanın ve elde tutmanın bir yolunu bulamadık, suçluyuz.
Vatan toprağını satarak vatana asla hizmet yapılamayacağını, toprağın bağrında kefensiz yatanların mezarları ile birlikte madenleri satarak kesinlikle vatana hizmet olamayacağını feryad figan anlatamadık, dinletemedik, suçluyuz.
Çeşitli ayak oyunları ile bu milletin çocuklarını tarlasından, toprağından, yaylasından çayırından, dağından ovasından, hayvanından ve sürüsünden ayırmanın büyük felaketlere yol açacağını, kıtlıklara sebep olacağını, bağıra-çağıra, gırtlağımızı çatlatarak anlatmadık, anlatamadık, suçluyuz.
Çilekeş ecdadımızın o savaş yıllarının hemen arkasından dişlerinden-tırnaklarından artırarak, çoğunu insan gücüyle, bilek gücüyle yapıp işletmeye soktukları ve günümüze kadar işlettikleri kurum ve kuruluşları, fabrika ve atölyeleri, devasa üretim çiftliklerini satıp savarak, elden çıkararak asla ve asla bu vatana ve millete hizmet yapılamayacağını anlatamadık, suçluyuz.
Ellerinde taşıdıkları kase kase altınları, kendilerine gösterilen elma şekerler karşılığında hemen değişen çocuklar gibi, çocuklarının ve torunlarının istikbali ve istiklali demek olan kamu kurum ve kuruluşları göstermelik bir kaç hizmet karşılığında satanların, satanları alkışlayanların kesinlikle bu vatanın ve bu milletin dostu olamayacaklarını anlatamadık, suçluyuz.
Bin yıldan beri bu milleti bu topraklarda diri tutan, canlı kılan, enerjik kılan Yüce İslam'ı sulandıranların, kırmızı çizgilerini pembeye dönüştürenlerin, haramlarını helal, helallerini haram ilan edenlerin asla ve asla bu dinin de bu milletin de dostu olamayacaklarını gırtlağımızı çatlatarak anlatamadık, suçluyuz.
Genelde İslam coğrafyasının özelde ise Anadolu coğrafyasının ezeli düşmanları olan haçlı-siyonist çevrelerle beraber iş tutarak, onların yanlarında yürüyerek, onların hile ve tuzaklarla dolu tavsiyelerini emir telakki ederek ancak ve ancak o küresel işgalcilere hizmet edilebileceğini feryad-figan anlatamadık, suçluyuz.
Tehlikeler kapımızı çaldığında komşumuzun kapısını çalarak haberdar edemedik, suçluyuz.
Coğrafyamızda mantar gibi kiliseler açılıp çan sesleri ufukları doldururken, bunun sadece bir çan sesi olmadığını, bütün bir haçlı medeniyetinin ayak sesleri olduğunu nefes nefese anlatmadık, anlatamadık, suçluyuz.
Bütün bu felaketlere kapı aralayan, yol veren, adeta kale kapılarını içerden açan kadroların gerçek yüzlerini, gerçek kimliklerini açık edip millete anlatamadık, suçluyuz.
Suçlarımız birik birikti ve kocaman bir dağ oldu, şimdi üstümüze düşmek üzere...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025